bugün

trabzonluları herkes laz bilir. ama artvin tarafı lazdır araştırıp bakın.
saat on ikiden sonra performansları yarıyarıya düşer.
bir gürcü kızı değildir efendim. kusura bakmayın.
şöyle bir şarkı vardır:
http://www.youtube.com/watch?v=KH-3EE41bz0
sarı saç -yeşil göz ,sarı saç-mavi göz kombinasyonlarının sıkça görüldüğü kızlardır.
bilinenin aksine hiç de silahla gezen hamsi seven sert tipler değillerdir. Kim uyduruyor allah aşkına?
bixi ile geziyorlarmış. ayrıca sis te atıyorlarmış. ahaha.
elleri kınalı, başında puşi, bir elinde orak, belinde tabanca ... yurdumun en iyi niyetli, temiz insanı... candır o can.
(bkz: gürcü kızı)
aile reisi olabilecek kapasiteleri vardır. zaten karadenizde evlerde kadının sözü geçer.
(bkz: lazi bozomota)
hircin ve asabi arada bir de durgun halleri olur. kendisini tanidigimdan.
bir tanışıklığım yıllar öncesinde zonguldak ta vardı böylesiyle...

arkadaşların vasıtasıyla tanışıp, arada bir selamlaşırıdık.. gözleri karadeniz, teni kar, burnu hafif boğaz köprüsü, saçları burçak tarlası, hafifte meşrep giyiniyor hani..

değil sivas ın kangal ilçesinde böyle biriyle selamlaşmak, msn den dahi üniversiteye girinceye kadar kimsiniz den gayrı selam alamamış ben, haliyle önce güzelliğine, sonra işvesine şivesine vurulmuştum.. en iyi bildiğim işi uzaktan sevmenin hasını yaşıyordum, gözleri karadeniz den mavi kızın yanında eriyordum, aklımda atsız'dan;

Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...

üniversite de zorunlu hazırlık belasından kaçtığım derslerde kaynaştık sonra, bir gün kantinde çay içerken geldi yanıma vurdum elimle çayı döktüm üzerime, mendille siliyor, kız anam etme, bu kadar hızle gelme, kalbime indireceksin...

Sen geldin benim deli köşemde durdun
Bulutlar geldi üstünde durdu
Merhametin ta kendisiydi gözlerin
Merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
Bulutlar geldi altında durduk

sezai karakoç un dediği gibi, geldi köşemde durdu, yalnızlığımı aldı, kendi yalnızlığına kattı, ortada ben falan kalmadım sonra...

koltuğumun altında kitaplar, kantine girince pencereden bakarken görürdüm.. 'uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada keşke yalnız bunun için sevseydim seni.' demiş ya cemal süreya, katılmadan edemiyordum.

o da kitapları severdi, şiirleri de.. ama ümit yaşar oğuzcan ı, cehyun yılmaz ı falan..

ömer lütfi mete nin aklıma şuhname si gelirdi;

Allah bilir güzelim
Kurşun geçirmez dualar da bilmezsin
Batıl fenlere talim
Karanlıkta tam yol, güneşte izin
Güzelim Allah bilir
Geçimin mercedes, içimin benzin
Yüreğin yufka demir

Allah bilir güzelim
Necip şiir de bilmezsin herhalde
Seninki bir kuş bilim
Bütün hayalgücün bir sıkım belde
Güzelim allah bilir
Uzun havayı da sevmezsin, gazelde
ille pop yersin kafir

Allah bilir güzelim
Sen sevmeyi de bilmezsin bir defa
Her aç göze bir dilim
Her tesadüfte şapur şupur vefa
Güzelim Allah bilir
Annen bürünmüş yedi kat çarşafa
Sende bir yaprak incir..

ne güzülde söylemiş, gülce şairi... ne uzun havayı bilirdi, ne gazel... hoyrat, türkü hak getire.. en fazla bir iki popülerite.. oysa ben hele gurbette, köken kerkük, yetişme sivas olunca türküsüz kalmak bir birde duasız kalmak, gayrısında gözüm yok..

sonra kozlu'dan madencilerin hani sürekli öldüğü, toprak altındaki o kazadan şehir merkezien uzun yürüyüşler yapar hale geldik... konuşuyorduk daha doğrusu sürekli sorardım, bu kız çocukluğu gözümün önündeki bana 'yazılmış' bu kızın hakkındaki herşeyi bilmek istiyordum, gülüyordu.. o gülüyordu, zonguldak ağlıyordu, dere denize akayidi...

aslen lazmış, artvinli ama köyü yokmuş, varsın olmasın.. köydeki dedikodudan, cehaletten uzak duracaktı elbet..

beni yetiştiriyordu, daha önce kendi şehrime bile bi kaç kez gelen ben, hani kıvırck ali nin dediği gibi sevip yeniden doğuruyordu sanki.. ondan başkasıyla oturmaktan keyif alamaz hale gelmiş, ondan başkasına küsmüştüm sanki.. yine de yaşamak bir başka güzeldi onunla olduktan sonra.. balık ekmek yer, akşamları gazinolara, barlara giderdik.. ulan hangi kangallı magazinden başka görecekti böyle yaşamayı. sonra devlet yuırduna gitmesi kordu biraz, yemekhanede fişle yemeyi bırakmış, onun gibi kantinde sandaviç falan yemeye başlamıştım, doymuyordum tek eksiği oydu varsın olsun.

hoşlantılardan konuşmaya bile başlamıştık, okulda sevdiği varmış, acaba kim, allahımçok zo hahaha, hep aynı numara. benim tabi hoşlandığım olmayacaktı, ben erkektim..

'garı düşürüp siktin mi la', yav şu gelen mesajlara, eski arkadaşlara bak, ben burdan kurtulmak için yıllardır çabalamıştım, ayağıma dolanıyorlardı. benim kurduğum ortamda, böylesi laflar olmayacaktı. tamam arada 31 e devam ama karı sikmek, düşürmek ne biçim laflardı...

arayı açtım, ondan başka arkadaşlarla, aileyle, okulla, hatta tanrıyla dahi.. ne zamandır cuma namazlarına da gitmiyordum... uykusuz, penguen okuyor, mevcut iktidara sövüyordum edeplice.. müstehcen olarak eski bildiklerim, neyzen, sümbülzade, fıkralar falan vardı, arada bende ogaydadan girmek için kullanırdım, ondan başka bi şey yok.. samimi olduğum kişilere dahi, anağı sikiyim lan demiyor, dostum türevleri hitap ediyorum..

herşey böyle giderken, güzel giderken dayanamadım, okulda açık seçik giyinen, konuşan bir kıza teklif ettim. amacım kesinlikle onu sikmekti, ötesi yok. asla sevmeyecektim, lazkızına ihanet etmeyecektim.. 'kötü şeyleri' 'kötü kızlara' yapacaktım, serde anadolu çocuğuyuz be, yakışır mı, peh peh...

arada yurttan alırdı beni, türkü yapan canlı müziklere giderdik... memleketten gelirken karşılardı sahilde oturur, bir iki bira açar denizi,karadeniz'imizi izlerdik.ben pek içememeye devam eder, ama çabuk sarhoş olarak bolca dem vururdum.. arada kendimi de kendimden kesitleri de anlatırdım.. alevi değildim ama ebraber büyümüştük. anlattıkça, hasan hüseyin korkmazgil den şiirler okur, pir sultan dan dönen dönsün ben dönmezem deyişlerini söylerdim. alevileri sevdiğimi sarhoş olana kadar bilmezdim. memleketin kültürel çeşitliliğinden dem vururdum, karma.. türkmen köyleri, kürt köyleri ve çingene çadırları...

kızın yanında bazen eziklikten, bazen kıskandırmaktan sürekli diğer kevaşeden konuşurdum. o kadar teorik şiire rağmen, pratikte kur deyince, kızın saçını çekmekten başka şey bilmeyen ben işin kolayına kaçmıştım.

bir gün yurda geç kalınca orda kalmak zorunda kaldım. sarhoştum, babası yatağımı serdi elleriyle, annesi selam verip odada bıraktı.. ulan düşünüyordum, benim aileme gecenin bir vakti değil sarhoş birini getiriyim, yeryüzünün en evliya tabiyatlı, garibanını getiriyim, elin picini ne diye getirdin, boyun barabar bacıların var, şeklinde tepki alırım, değil kız erkek getirecek...

sorna namus için köyde adam vururlar, pompalıyla sererler kapısının önüne... hatta sudan sebepten bile, bu adamların yaşayışına bak.. bazen yobaz dedikleri, anlamını yeni öğrendiğim faşisiz yav, başkası deyince kızıyorum ama kendi kendime gece itiraf ediyim.

sonra deniz gezmişler, mahir çayanlar ı falan öğrenmeye başladım... benim bildiğim bir che vardı sakallı, deniz gezmiş e de aneşüt derlerdi, bizim şarkışla da cenderme yakalamıştı... onun dışında mahir çayan ı darende ülkü ocakları başkan ı sanardım ne yalan söyliyim, resmimne baksam.. solculuğu da bitirdim sanırdım iki cümle okumayla.. dahası hep, temel karamollaoğlu, alparslan türkeş, muhsin başkan, çatlı reis falan... chp ye sol demiyorlardı abzıları, mesela ona şaşırırdım. yav anadolu da, anadolu nun taşrasında aleviler chp li sünniler anti chpliydi, o goministlere vermezde kimse olursa verirdi, bunlar chp yi takmıyor, biz onlarla uğraşamazken, ismetinönü neler yapmışken, derlerdi, sivas ta ulu camiyi ahır yaptı, ezanıyasakladı, diğerleri neler yapmazdı. hatta daha ilginci bazı solcular ülkeyi severhatta namaz kılardı. cuma namazı kalabalık, duaları bildiklerindne bir zaman şüphe duydum, acaba biliyorlar mı, hatta bir gün laz kızı na sordum elhamı okudu, hatta bilmediğim etteyatüyü bile okudu ama yumuşak g 'ğ' kullanmadan. sonuçta ben daha müslüman sayılırım, ğ siz duamı okunur, bizim atamız yıllardır tevcit yapar, pop söyler gibi haşa kur'an mı okunurmuş! şekle uyar mı?

hatta, babası açık saçık kızına sarılırdı ne olmayacak iş? erkek kardeşine de sarılırdı, dahası konuşurdu adam yerine sayıp. biz,anadolu muhafazakar çocukları, değil babaya, anamızın bile sarılırsak eline varırıh, yok boynuna sarılmaymış, kızdım mıydı boğazına sarılırdık, kaldı ki muhabbet...

sonra, faşistliğionlarda da, yobazlığı onlarda da gördüm oda çok aşağı kalır düzeyde değil, cehaleti hemde okumuş cehaleti gördüm sonra... içki müprelalıklarını, hatta yasak işleri, esrarı, adam dövmeyi, vurmayı, yüzümü kara çıkarmadılar helal olsundu. az kalsın şaşıracaktım. onların da çocuklarını adam yerine komadıkalrı aslında, sadece konuşma özgürlüklerinin olduğunu, bildiklerini okuduklarını, kızlarına sarılsa da analarını dövdüklerini, yasak aşk yaşayıp başka yerde anadolu da kapatma dedikleri, extra avratları falan olduğunu öğrendim...

bir gün, geldi sevdiğinin evine gitmiş, okuldaki sevdiğinin, sonrasını sormadım, sonrası olmadı zaten, ülkücü ihaneti affedemezdi...

sonra çember sakallı, bıyıksız, sanki hizbullahçı! biriyle karşılaştım zonguldak ta.. aldatılmış olmanın 'pekdenemesede' acısıyla, elimdeki çay bardağını kırıp elimi yaralamam münasebetiyle... rol yaparken elimden kan fışkırmasıyla, gelip yardım ederken. muhabbet açıklıktan açıldı evet dedim buralılar oralılara göre açık, kendisi de buralıymış.. etme gözünü seviyim ağbi, çember sakal, bol gömleklizonguldaklı, batı karadenizli mi olurmuş, ecevitçi değil msiiniz hepiniz? sen nasıl zonguldaklısın? adıyaman yahut konya desen amenna, bizim oralarda dahi senin gibileri çok ender görür arkasından güleriz, yahut tvlerde hep kötü işlerinizi seyrederiz. sen kıvırcık olduğunu söylüyorsun. sen, islam söylüyorsun, benim islam algım sen değil ki, benim ki, 60 dan sonra hacı olmuş arada küfür kaçıran hacıemmiler. genç yaşta zikir mikir de diyorsun olur mu? hatta çok lafını ettiğim kardeşliği de sende görüyorum, güneydoğuda gazi olmada rağmen kürtlere küfür etmiyon, gurbanım bu nasıl iş... ben şu gün olmuş, otobüste yanımda konuşan olursa ifrit olurum, her ne kadar hepsini pkklı görmesem de hepsini de sevmem 'kötü olan kürtlerin', sende nasıl bu insaniyet..

ahde vefa islam da olduğu için, kaçamadım... cemaatlerden ödüm koparken çağıracaklar beni diye, kendi elimle sakallıyla sohbet ederken kendimi buldum.. sohbetlere falan gitmeye başladım, islamı anlamaya.. arkadaşların, yenbi arakdaşların çoğuda bıraktı tabi, öngördüğüm üzere varsın olsun..

bir gün, geldi sevdiğinin evine gitmiş, okuldaki sevdiğinin, sonrasını sormadım, sonrası olmadı zaten...

sonra okulu bırakıp eve dönerken deniz kenarında otururken gördüm, ağlıyordu, bana mı sevdiğine mi, kendine mi ağlıyordu, bilmedim ve bilemeyecektim.
inadım inat kızıdır. böyle inat bir keçide bir bunlarda var.
burunları olmasa güzel denilebilecek kızlardır. evet.
bir laz atasözü der ki;

"laz kızına laf attıysan, ya yağli yedun dilun kayayi, ya da mermiden hizli koşaysın"
an itibari ile sevişmeden kaçmak için mutfakta patates kızartan kızdır. * *
bildiğimiz türk kızı profilinden farklıdır. Ataerkil öğelerin güçlü olduğu bir aileden geliyordur. Alışverişi çok sevmez. Takıp takıştırmayı çok sevmez. Delikanlı kızdır. Aynı zamanda güzel yemek yapar. Çoğu renkli gözlüdür.
oldukça hamarat ve inatçıdır. genelde çok konuşurlar, susmasını isteriz ama olmaz susmazlar, konuşmayı çok sevdiklerinden değil neden bu kadar çok konuştuklarının bir anlamı yoktur. konuşmak için konuşurlar.
tehlikeli kızdır yamuk yapmaya gelmez aynı zamanda çokta tatlıdır deli doludur.
güzelleriyle hep tanışmak istenilen kızlardır.
sevimlidir sevilesidir..
Bazı yörelerde kirada oturmamak gibi takıntıları varmış bu hatun çeşidinin(bende birinin yalancısıyım) hatta nice nişan ben kirada oturmam diye bozulurmuş, eğer gerçekten öyle birşey varsa acilen siktirip gitmesi gereken kızdır, ulan sen benim anamdan, ebemden üstünmüsün amk, babam zengin değilse 50 yaşında falan mı evlenmem gerekiyor bu nasıl bir mantık?
Bu aralar birtanesine fena yürüyorum. Çok tatlı geliyo tavırları hareketleri.
Zaten her zaman laz kızlarının karakterine ilgi duymuşumdur.
Sonumuz hayır olsun.
güzeldirler bir o kadar da tehlikeli.