bugün

Bu hikayeyi uzun zaman önce yazmıştım.

Ne yazık ki, bildiğiniz üzre, güzel yurdumuzda göç hikâyesinden bol bir şey yok. Çok az insan üç kuşaktır sabit bir yerde duruyor. Bilmiyorum belki de bana öyle geliyordur, size verebileceğim birtakım istatistiki veriler yok elimde. Fakat birazdan bir göç öyküsü de ben anlatacağım. Bir yaşamdan başka bir yaşama göç etmiş Yaşarın hikâyesi bu

ismi lâzım değil, bir batı Anadolu kentinin, eski mahallelerinden birinde, eski bir apartmanda yaşıyordum. Apartmanın sahibi tek bir aileydi ve bir de büyük çiftlikleri vardı. Sonra apartmana bir kapıcı almaya karar verdiler, köydeki çobanları Yaşar Abiyi getirdiler. Ben 13-14 yaşlarımdaydım, Yaşar Abi de 20lerinin başında. Çok sessiz biriydi, bir karısı ve iki de küçücük çocuğu vardı. Şehre gelmek isterlermiş beraberce. Kırk yılda bir kapıda kısa kısa futbol sohbetleri yapardık. Trabzonsporu tuttuğunu söylüyordu, ne Trabzonla bir alakası vardı ne de bir Trabzonspor maçına gitmişliği. Büyük Orhanın fuleli deparlarında enseden uzatma saçlarına imrenmiş, sonra sonra Trabzonsporlu olmuş. Hakkında bütün bildiğim bu kadardı. Bir de apartmanın girişine tahta bir sandalye koymuştu. Küçük kızına orada yemek yedirirken görürdüm. Karısı apartmanın temizliğini yapardı. Yaşar Abi, kalorifer kazanı yakma belgesi almak için belediyenin kurslarına katıldı başta. Sonra kazan işine baktı, akşamları da servise çıkardı. Kapıyı çalar, kapının kenarında durur, evin içine bakmamak için yere bakarak bir ihtiyacınız var mı derdi.

Sonra o mahalleden taşındım, o şehirden taşındım. Seneler seneler sonra, o apartmanı ve Yaşar Abiyi tanıyan biriyle karşılaştım. Biz oradan taşındıktan sonra öykü karışmış.

Sokaktan çıkıp ana caddeye vardığında bakkal vardı bizim orada. Bakkala gelip giden de bir dansöz varmış, caddenin karşısında oturan. Yaşar Abi, o kadına âşık olmuş. Uzun süreler eve gelmez olmuş. Ne bileyim, 1 hafta kayboluyormuş, sonra evine geri geliyormuş. Evinde kahır-çile başlamış. Apartmanın sahibi de zılgıtı basınca, Yaşar Abi bir gitmiş, pir gitmiş.

Hikâyenin sonrası parça parça anlatılanlardan. Mahalleliden pavyon taraflarına takılan biri, Yaşar Abiyi pavyonda, dansöz kıyafetleriyle zennelik yaparken görmüş. Sonra sormuşlar, soruşturmuşlar. Yaşar Abi, dansöz kadına çok fena âşık olmakla beraber, çok da fena hayran olmuş. Tapıyormuş ona, ne dese yapıyormuş. Kadın da onu güzelce süsleyip püslemiş, dans etmeyi, kendi gibi kıvırmayı öğretmiş. Sonra pavyonda sahneye çıkarmaya başlamış. Kadın aynı zamanda, pavyonun özel müşterilerine fahişelik de yaparmış. Kendi pezevengini şutlayıp, Yaşar Abiye ihale etmiş o işi de. Arada ona da verip susturuyormuş. Bir gün kadının evinden de kaçmış. Sonra ...

Sonrasını bilen-gören kimseyle karşılaşmadım. Kim bilir nerede şimdi? Göç bu, hiç bitmiyor ...
Romantizm kalıplarından haz etmeyen iki insan düşünün. havada asılı kalan bazı şeyleri saymazsak, arkadaş sayılırlar.Uzun zamandır birbirlerine aşinalar. Kız erkeğin yanında mutlu, erkek kızın yanında mutlu. Deniz kenarında yürüyorlar, kız ayakkabılarını çıkarmış,denize yakın olan tarafta. Erkek biraz daha kontrollü, ayakkabılarını çıkarmadan yürüyor. Elele değiller. Hatta yakın bile değiller. Dalgalar kızın ayaklarında, erkeğe değmeden uzaklaşıyorlar. Konuşuyorlar, kıza şimdi sorsanız ne konuştuklarını hatırlamaz. Ama güzeldi der, huzurluydu. Birden kızın dengesi bozuluyor, denize doğru düşerken erkek kızı belinden tutuyor. Sonra sessizlik. Saniyelerce sustuktan sonra erkek, düşeceksin sandım, diyor. Kız da, düşecektim zaten,diyor. Gülüyorlar. Kız utanıyor ama memnun halinden. Erkeğin ne düşündüğünü hiç bilemiyoruz. Yürüyorlar. Erkek,kızı eve bırakıyor. Bu konu bi daha hiç açılmıyor. Ama kız unutmuyor.
cennet sineması filminde alfredo, toto'ya bir hikaye anlatır.

"bir gün bir kral, güzeller güzeli kızı için bir davet düzenler. bu davet esnasında sarayın önünde nöbet tutan bir asker prensese delicesine aşık olur. ilan-ı aşk eder. prenses ona eğer onu 100 gece sarayın bahçesinde bir yere gitmeden beklerse onunla teklifini kabul edebileceğini söyler. asker kabul eder ve beklemeye başlar. günler günleri kovalar... 10 gün... 20 gün... 30 gün... asker bıkmadan beklemektedir. mevsim değişir, yağmur, kar yağar asker vazgeçmez. 70.. 80.. asker beklemekte, prenses ise arada sırada pencereden bakıp gitmektedir. 90.. 95.. asker hala bekliyordur. 97.. 98.. 99. gün geldiğinde ise asker bir anda arkasına bakmadan çekip gider. neden mi? bilmem. anladığında bana da anlatırsın."
bir varmis bir yokmus.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar