bugün

Her gece şefkatli kollarının arasında başımı göğsüne yaslayıp uyumak huzur veriyordu. Bu sabah uyandığımda içimi ısıtan gülümsemenden eser yoktu bir yabancı gibiydin adeta. Sessizce bedenimden sıyrılıp gittin. Tek bir kelime dahi edemedim sesizce gözyaşlarım süzüldü yanaklarımdan...
Her şey olması gerektiği için oluyor, biz yaptığımız için değil. Bazen dönüp baktığımda "bunu ben yapmış olamam bu kesinlikle ben değilim" diyorum. Evet ben yaptım, ben karar verdim, ben söyledim... ama ben istediğim için yapmadım bunları olması gerektiği için yaptım. Ne olması gerekiyorsa o oluyor biz sadece oyunu oynuyoruz.
Kendimi avutarak geçiriyorum günlerimi. Bu biraz trajikomik bir olay. Halbuki gerçek gün yüzü gibi ortada ama kabullenmek çok zor geliyor. Etrafındakilere savunduğun doğruların aslında yanlış olduğu gerçeğini kabullenmek çok zor. Onca nefes tükettim biraz olsun savunabilmek için inandıklarımı. Asıl korkum haksız çıkmak değil asıl korkum kendimi bu kadar çok kandırıp kendime haksızlık etmem...
Ara ara gelen "benim yaşamak istediğim hayat bu değil" farkındalığı çok yoruyor insanı. Hele bide kesinlikle onu anlamayan insanlarla dolu bir yerde yaşıyorsa.

Ben bu yaşımda okulumu okurken aynı zamanda bir yerde çalışmak isterdim. kilidi bana ait olan bir evim olsun isterdim. Sessiz bir evde kendime vakit ayırayım isterdim. Evin içinde bu çirkin sesimle şarkı söylerken yemek yapayım isterdim Hem de istediğim saatte istediğim yemeği. Arkadaşlarımla gezmek isterdim ta ki yorgunluktan bayılana kadar. Bornuzumla saatlerce oturayım isterdim. Daha neler isterdim neler...
Kendimi en çok ait hissettiğim yerde bile hiçbir yere ait olamamanın verdiği huzursuzlukla uyandım yine. Kendimi en huzurlu hissettiğim insanın yanına da ait değilim. Acaba insan hep böyle hissederek mi yaşar yoksa ait olduğu bir yer bulur mu?