bugün

40 çerisiyle birlikte Çin imparatorluğuna karşı savaşan cengaver, kanı deli akan yiğit...
gözü pek, güçlü, hırslı 40 çerisiyle birlikte Türkleri özgürlüğüne kavuşturmayı isteyen yüce insan.Türkiye'nin bugün burada olması o ve onun askerleri sayesindedir. oğlu urungu da II. Göktürk devletinin kurulmasında büyük rol oynamıştır.
helal olsun denilen yiğit. yaptığının sonucunu biliyordu elbet, ama verdiği mesaj bu zamana kadar ulaştı.
bir şarkıcı. leyla adlı şarkısıyla çıkış yapmış ve yanlış hatırlamıyorsam o şimdi asker filminde de boy göstermiştir.
kendisi başaramadıysa da onun ateşlediği fitil sayesinde Türkler yeniden bağımsızlıklarına kavuşmuştur.
Orjinal ismi aslında Kür Şad olan kahramandır. ismi Kür ok manasına gelmektedir, Şad ise Göktürklerde hanedan soyundan gelen valilere verilen ünvandır. Göktürklerde hanedan soyundan gelen prensler, yöneticilik vasıfları kazansınlar diye, bazı bölgelere vali olarak tayin edilirlerdi. 630 yılında Göktürk devleti yıkıldıktan sonra, Türkler esir olarak Çin'e götürüldükleri zaman o kafilenin içinde henüz çocuk yaşında olan Kür Şad da vardı. Kür Şad'ın hanedan soyunda olduğu Türklerce saklandı ve Kür Şad Çinliler tarafından saraya götürüldü. Burada başarı ile vazifesini yürüten Kür Şad imparatorun hassa ordusunda üst rütbeler elde etti. Ancak bütün bu aşamaları geçerken, Türk olduğunu unutmamıştı.

639 yılında, yani esaretten 9 yıl sonra Kür Şad ve etrafında topladığı 40 askeri, Türklerin artık bağımsızlıklarını elde etmeleri gerektiğini düşünürler. Bu sebeple ani bir gece baskını ile imparatorluk sarayını basmayı ve imparatoru alıkoymayı planlarlar. Ancak işleri istedikleri gibi yürümez ve imparatoru kaçıramazlar, daha sonra saraya yetişen askerlerce yiğitçe çarpışan bu kahramanların hepsi teker teker ölürler.

Ne yazık ki, bu kahraman da bazı siyasi çevreler tarafından simgeleştirilmiş ve sadece onlarınmış gibi sahiplenilmiştir, bu kesimin dışında kalan çevreler ise, bu kahramanın kim olduğunu ne için savaştığını bile önemsemeden onu 'tü kaka' diyerek dışlamıştır. Halbuki unutulmamalıdır ki, Kür Şad ve benzerinde olduğu gibi bu kahramanlar ne bir kesmin ne de bir ideolojinin kahramanlarıdır, onlar tüm Türk milletinin kahramanlarıdır.
bir erkek adıdır ancak bu isme sahip erkeklerin çok şanssız olduğu söylenebilir.**
hüseyin nihal atsız, bozkurtların ölümü
en anlamlı ölüme sahip tarih karakterlerinden biri, onun için çok dua edilmeli.
dişisine dilşad denilen tarihsel kökeni olan isim. (bkz: dilşad hatun) (bkz: ipar hanım)

he-man vs she-ra gibi düşünün.
hayali çizgi roman 300 ıspartalıya izlediğimizde g.tümüzle gülmemize sebep olan, 40 cengaverin komutanı. Onun adına ölümsüzleşecek bir film dünyaya güzel bir tokat olurdu.
*
(bkz: kürşat) (bkz: cursed)
en kavi ırk türk ırkı ,

çin sarayını bastı kırkı.
Çin kayıtlarındaki adı Jiesheshuai.
40 askeri ile çin sarayını basan deli türk, büyük insanlarımızdan. çinlilerin neden koca çin seddi'ni inşaa ettiklerini daha iyi anlamamızı sağlayan göktürk prensi.
kür şad hüseyin nihal atsız'ın dediği üzere resmi ünvanıdır ismidir. asıl ismi *şudur. Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en büyük kahramanıdır. Hüseyin Nihal Atsız bozkurtların ölümü romanında onun bütün silah arkadaşları öldükten sonra Tanrılaşan bir savaşçı haliyle Tanrıdağına varışını yani şehit olmasını şu şekilde anlatmıştır.

"Kür Şad, ölmüş Çinli yığınları üzerinde tek başına Çin kağanlığına karşı vuruşuyordu. Yalın kılıçtı. Börkü düşmüş, kaftanı parça parça olmuştu. Göğsü açıktı. Göğsünden, alnından, yanaklarından, boynundan kan sızıyor, fakat o yine vuruşuyor, dövüşüyor, çarpışıyordu.

O şimdi yarı tanrı gibi bir şeydi. Ölümü de başka türlü olmalıydı. Kırk kahraman birer birer düştükten sonra o hâlâ ayakta idi. Uzun saçları omuzlarında uçuyor, gözleri kıvılcımlar saçıyor, kolu yıldırım hızıyla kalkıp iniyor, her inişte bir Çinliyi deviriyordu.

En sonra ölüm kızı onun eline bir sağrak sundu. Kür Şad bu acı sağrağı gözünü kırpmadan içti. Atının yelesine kapandı. Başını dayadı. Sağ elinde kılıç hâlâ sımsıkı duruyor, sol eli sarkıyordu.

Kür Şad ölmüş, fakat attan düşmemişti."

Ölmüş, fakat yenilmemişti
türkiyedeki sözde(!) devrimcilerin hayatını ve yaptıklarını oluyarak esas devrimci nedir bilmesi gereken yüce şahsiyet. efendim eğer bir siyasi ideolojiye sahipseniz bunun ne olursa olsun milli kökene dayandırmanız gerekir. bir alman devrimcisi karl marxtan bahseder. bir italyan faşisti mussoliniden dem vurur. bir ingiliz emperyalisti churcilli söyler. türk tarihindeki en büyük devrimcilerden birisidir kür şad. ama bizim sözde(!) devrimcilerimiz gazi mustafa kemal atatürk'ü bile devrimci olarak görmezken türk milliyetçiliği ile bağdaşlaşmış yiğit kür şad'ı devrimci ilan edebilecek kadar beyne sahip değildirler. ne diyelim...

delinse yer, çökse gök, yansa kül olsa dört yan
yüce dileğe doğru yürürüz yine yayan
moskoflardan, yankeden, masonlardan yılmayan
ölümlerle eğlenen tunç yürekli türkleriz.

(bkz: kürşad marşı)
annesi çinli babası Türk olan cesareti ile nam salmış büyük kahraman.
Türk tarihinden, büyük bir kahramanlık olayından bahsedeceğim. Bu olay geçmişin unutma örtüşü altında kalmış çok parlak, parlak olduğu kadar da çok hazin bir harekettir ve milattan sonra 600. yılda meydana gelmiştir.

O sıralarda Japon denizinden, Hazardenizi'ne kadar uzanan ve Çin'i, iran'ı, Bizans'ı titreten Göktürk imparatorluğu, entrikalar yüzünden Doğu ve Batı olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Doğudaki devletle Batıdaki devletin arası, saraya ve orduya sokulmağa muvaffak olan, Çinliler ve diğer yabancılar yüzünden iyice açılıyor . Doğu Göktürk devletinin basında bulunan Kara Kağan kendinden önce hakan olan ağabeysini zehirleyen Çinli yengesiyle evlenmekte mahzur görmüyor ve bu katil kadının fettanlığının esiri olarak Çinlilere alet oluyor. Bu yüzden Göktürk devleti, birçok parlak muharebelere rağmen yıkılıyor ve o bölgede bulunan Türkler Çinlilere esir düşüyor. Çinliler Türkleri Çin'e hicret ettirerek şehirlere dağıtıyorlar. Bu arada Kara Kağan'la kardeşinin iki oğlunu ve diğer Türk ileri gelenlerini Çin'in merkezi bulunan SÎYANGFU şehrine götürerek orada ikamete memur ediyorlar. Çok geçmeden Kara Kağan orada tutsak olarak ölüyor. Bunun üzerine Çinliler rehine olarak Kara Kağan'ın kardeş çocuklarından Tung Yabgu'yu Çin sarayına hapsediyorlar. Serbest bulunan Kara Kağan'ın diğer yeğeni KÜRŞAD ise her gün Türkleri kurtarmak için çareler arıyor.

Tam bu sırada diğer Türk beyleri de gizli toplantılar yaparak, Çinlilere isyan edip Çin împaratorunu öldürmeğe ve böylece, yere düşen gök bayrağı yeniden yükseltmeğe karar veriyorlar. Bunun için çok yiğit olan herkes tarafından çok sevilen KÜRŞAD'I kendilerine Hakan seçiyorlar. Fakat bunu duyan KÜRŞAD ihtilale baş olmayı, saldıranların en önünde dövüşmeği kabul etmekle beraber. Hakanlığı reddediyor, '"Millet için dövüşmek ve bu uğurda gerekirse Ölmek bana yeter. Hakanlık sarayda hapis bulunan amcamın oğlunun hakkıdır." diyor. Birçok yalvarmalara rağmen Hakanlığı kabul etmiyor. Böylece herkes, uzun tartışmalardan sonra KÜRŞAD'in feragat örneği olan ısrarı karşısında onun teklifim kabul etmek zorunda. kalıyor. Ertesi akşam saraydan dışarıya gezmeğe çıkacak olan Çin Hükümdarım öldürmeğe ve hep beraber Çin sarayım basarak Tung Yabgu'yu kurtarıp Hakan ilan etmeğe ve yeni bir Türk devleti kurmaya karar veriyorlar. Baskın gecesi sözleşilen zamanda, Çin sarayının etrafında toplandıkları vakit, aksi bir talih eseri olarak bardaktan boşanır gibi bir yağmur yağmaya başlıyor.Yağmurun altında biraz bekledikten sonra, Çin Hükümdarının bu akşam dışarı çıkmaktan vazgeçtiğini öğreniyorlar. Bunun üzerine, Çinlilerin bu teşebbüsten herhangi bir şekilde haberdar olmaları ihtimaline karşı, baskının başka bir aksama bırakılmasını doğru bulmuyorlar. Bu ihtimali önlemek için, baskının geciktirilmeden hemen o gece yapılmasını uygun görüyorlar.
KÜRŞAD arkadaşlarının adlarım bir, bir okuyarak hepsini yoklama ediyor. Türk milletinin en ileri gelenlerinden 40 Bey'in orada hazır olduklarım görüyor. Artık daha fazla beklemeden Çin imparatorunun sarayına saldırıyorlar. En önde yalnız KÜRŞAD yürüyor... Sarayı binlerce Cin askeri muhafaza etmektedir. Saldıranlar ise yalnız kırk kişi... Yıldırım gibi düştüğü yeri yakan, kasırga gibi önüne geleni süpüren 40 kişi... Birkaç dakikada dış kapıdaki muhafızları tepelediler, sarayın bahçesine doldular ve oradan iç kapıya yüklendiler. Orayı da geçtiler... Şimdi imparatorun dairesine doğru yürüyorlar. Fakat bu Çinli askerler ne kadar da çok... ilerden, geriden sürü, sürü saldırıyorlar.

40 kahramandan ikişer, üçer yaralanıp düşenler var. işte nihayet imparatorun dairesine ulaşabildiler. Fakat odalar bomboş. Hiç kimseler yok. Acaba imparator bu kadar çabuk nasıl da kaçabilmiş?
Ne ise uzun boylu düşünmeğe meydan yok. Geri dönmek lazım. KÜRŞAD, "ahırlara doğru çekileceğiz" diye buyruk veriyor ve ahırlara doğru yol alıyorlar. Fakat her adımda karşılarında yüzlerce Çinli peyda oluyor, dövüşe dövüşe yürüyorlar. Beş on Çinli yıkılıyor ve bir kahraman devriliyor. Nihayet kırklardan ancak ondördü ahırlara ulaşıyor. Kendileri yürüyüp gidinceye kadar vakit kazanmak için, üç kişi, ahır kapılarında artçı olarak bırakılıyor. Diğer onbir kişi atlara binerek Vey Irmağına doğru dörtnala koşuyorlar. Yorgun ve yaralı onbir kişi, ırmağın kenarına vardıkları zaman, akşamdan beri yağan yağmurlar yüzünden kabaran suların köprüleri söküp götürdüğünü görüyorlar. Sekiz saat önce, geçit veren sular, şimdi geçilmez olmuştur. Düşman durmadan yaklaşıyor, saldıranlar sürüler halinde binlerle geliyorlar. Karşılarında yalnız onbir kişi var... Yağmur durmadan yağıyor. Ara sıra çakan şimşekler gerilmiş yüzlerin!, büyümüş gözlerin! aydınlatıyor. Ellerinde kılıçları, Türk'e yaraşan bir fütursuzlukla atlarının üstünde dimdik duruyorlar ve ölünceye kadar çarpışmak üzere düşmanın yaklaşmasını bekliyorlar.
Artık düşman yaklaşmıştır. Göğüs göğüse atılıyorlar ve çarpışmaya başlıyorlar. Onbir kahramandan her biri birer birer devriliyor. En son da KÜRŞAD gün doğarken 40 yarasından kanlar sızarak can veriyor ve gözleri açık olarak cesedi atinin üstünde dimdik kalıyor. Bu esnada Vey Irmağının suları deli deli akıyor ve yağmur yağmaya devam ediyordu.
Bu kahramanlık menkıbesi birkaç gün içinde Cinde bulunan bütün Türklere yayılıyor ve onlar arasında bir kurtuluş ruhu ve bir ihtilal havası yaratıyor. Çok geçmeden de hepsi birden isyan ederek KÜRŞAD'ın yolundan hürriyet ve istiklale kavuşuyorlar. Türk tarihi, uzak ve yakın böyle kahramanlık olaylarıyla doludur. Kahramanlık Türklüğün başlıca vasıflarından biridir.

(alıntıdır)
cureshut seklinde ingilizceye cevrilebilecek milliyetcilik kokan bir isim. madem milliyetci bir isim neyden sebep ingilizceye ceviriyoruz ? cunku sahsim bu kadar milliyetci bir isim olmasina karsi.
Göktürk ün en iyi okçularından biriydi.Oklarla Göktürk yazarlardı.
1400 yıl sonra Doğu Türkistan'daki son katliamların karaltısında Değeri daha da iyi anlaşılan Tarihin en büyük kahramanıdır. Batı Türkeli'nin Kahraman oğuzlarına yüce Tanrı Onun ruhunu içinde barındıran Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk'ü yollamış bir nevi onu yeniden diriltmiştir bizlere de onun Kahraman 40 Çerisi olma şansını tanımıştır.

Gün Doğu Türkeli'nde Tarihin En büyük kahramanının ruhunu yeniden dirilme günüdür. O bundan 1400 yıl önce Türk Nufusundan yüzlerce kat fazla olan Çin'de 40 çerisiyle TArihin gördüğü en büyük kahramanlığı yapmıştır, bugün de yine 40 Türkle aynı şeyin yapılabileceğine inanma zamanıdır.

Onu Türklüğe yeniden hatırlatan Atsız Ata'ya buradan Dualarımızla.
çok büyük bir türk kahramanıdır. yabancıların bi tarafından uydurduğu şişme kahramanları onun yanında olamaz zaten.
Bağımsızlığın tam adıdır Kürşad. Kürşad Kırk Çerisi ile birlikte Çin sarayına yürür. Amacı sarayı basarak Hükümdarı esir almaktır.Yüzlerce Çinli askerleri öldürürler. Ama binlercesi üzerlerine saldırmaya devam eder. Binlerce Çinli askere karşı savaşan bir avuç TÜRK yiğidi peş peşe sonsuzluğa uçmaga varırlar. Sadece Kürşad sağ kalmıştır. Tek başına Çin hükümdarlığına karşı savaşmaktadır. En sonunda KÜRŞAD da şehit olur. Fakat elinde kılcıyla atının üzerinde durmaktadır. Öldüğü halde yere düşmemiştir. Kürşad ölmüş fakat yenilmemiştir.

"Kahramanlık ne yanlız bir yükseliş demektir. Nede yıldızlar gibi parlayıp sönmektedir. Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir. "Kahramanlık saldırıp bir daha dönmemektir", fikrine bürünerek yola çıkan Kırkbir YiĞiT TÜRK.

Kürşad ve Kırk Çerisinin yaptıkları ihtilalden sonra korkuya kapılan Çinliler Siganfundaki bütün esir GÖKTÜRKLERi mecburen serbest bırakırlar.
Kutluk Şad (ilteriş Kağan) ile Bilge Tonyokuk 2 GÖKTÜRK DEVLETiNi Kurarlar.
Hayatımın anlamlarından bir tanesi

Uğruna yaşadığım kahramanlarımızdan bir tanesi
bir zamanların epey reyting sahibi yılan hikayesindeki kötü elemanlardan biriydi. uzun saçıyla dikkat çekerdi.