bugün

"Ey iman edenler, onlara karşı gücünüzün yettiği kadar – Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanlarınızı ve bunların dışında Allah’ın bilip sizin bilmediklerinizi yıldırmak üzere – kuvvet ve savaş atları hazırlayın. Allah yolunda sarf ettiğiniz her şey, size haksızlık yapılmadan tamamen ödenecektir"

Enfal 60.

Ayette Allah "düşmanlara karşı tank, top, füze, atom bombası hazırlayın" deseydi o zamanın insanları ne anlardı acaba? Diye düşünmeden, insafsızca bir bakış açısıdır.

Zannedersem azıcık düşünmek ayeti günceller.
bu yuzden vahabiler kuran a uyabilmek icin 700 yilindaki gibi yasiyolar.
kardes guncelleme mi gelsin kurana sen ne diyon ya?
Kur'an'ı tanımayan, günümüz Orta doğusunu islam temsilcisi ülkelerle dolu sanan cahillerin söyleyecekleri iddia. sadece Kur'an'ın ortaya koyduğu evren modeli dahi bu iddiayı tek başına çürütmeye yeterlidir.

nisa/82: kuran'ı incelemiyorlar mı? allah'tan başkasının olsaydı onda birçok çelişki bulacaklardı.

hurafe ve mitolojilerin yaygın ve etkin olduğu bir çağda gelmesine rağmen kuran'ın hiçbir saçmalık ve yanlışlığı içermemesi, onun allah'ın kitap'ı olduğuna dair binlerce kanıttan bir tanesidir. kuran'ın birçok bilimler ile ilgili verdiği bilgiler yüzyıllar sonra o bilimler tarafından doğrulanmış veya daha iyi anlaşılmalarına neden olmuştur. örneğin:

1-tanrı bizi bir emriyodan yarattı (96:2),
2-yer yumurta gibi yuvarlaktır (10:24; 39:5; 79:30),
3-tüm evren bir tek nokta halindeydi ve aniden patladı (21:30),
4-evrenimiz içindeki galaksilerle birlikte sürekli olarak genişlemekte (51:47),
5-yıldızlar ve gezegenler gazdan yaratıldılar (41:11),
6-zaman görelidir (70:4; 22:47),
7-evren altı evrede yaratıldı ve dünya gezegeni üzerinde hayatı mümkün kılan koşullar son dört evrede oluştu (50:38; 41:10),
8-dünya bir yörüngede yüzmektedir (27:88; 21:33),
9-dünya atmosferi içindeki canlı hayatı koruyucu bir özelliğe sahiptir (21:32),
10-rüzgarlar aşılayıcıdır (15:22),
11-canlı varlıkların yaratılışı bir evrimsel sisteme göredir (15:28-29; 24:45; 32:7-9; 71:14-17),
12-biyolojik hayatın ilk mikro örnekleri balçığın esnek moleküler yapısının oluşturduğu katmanlar arasında başladı (15:26),
13-biyolojik ömrümüz genlerimizde kaydedilmiştir (35:11),
14-atomlar daha küçük parçalardan oluşurlar (10:61),
15-fotosentez, daha sonra diriltilebilecek özellikte olan kimyasal yolla depolanmış bir enerjidir (36:77-81),
16-demir elementinin atom numarası, atom ağırlığı ve tüm izotoplarının nütron sayıları bildirilir (57:25),
17-toprağı oluşturan elementlerin atomları maksimum yedi enerji yörüngesine sahiptir (65:12),
18-su ve hurma (oksitoksin) doğum sancılarını hafifletir (19:24-25),
19-tüm dünyadaki yıllık yağmur miktarı değişmez (43:11; 15:21),
20-bu dünyanın ötesinde hayat vardır (42:29),
21-ay toprağı yarılacaktır (54:1-2).

edit: son maddedeki ay toprağının yarılması meselesinden kasıt, gelenekteki ''ikiye bölünen ay'' yalanı değildir. dikkat: bu makaleyi baştan sona akıllıca okuyan birinin hayatı değişebilir: http://www.mucizeler.com/2011/05/ay%E2%80%99a-gidis/
bigbangten bile bahseden kur'an için üç beş serserinin vızıldadığı başlık.

hiçbiriniz için üzülmüyorum öldüğünüz gün de üzülmeyeceğim. cennette kötü huylar olmayacak derler ama allah nasip ederde gidersek yanınıza kahkaha atmak için uğrayabilirim.
Ateis beyanı.
Bunların ağzına kürekle vuracaksın.
Başlık yeni koşullardan ve yeni çağa uyumsuzluktan, kısaca evrenselliği yakayamamaktan bahsetmiş.

Hazret kalkmış hala din düşmanlığından, din savaşlarından sözediyor.

Muhterem cihat, din fetihleri dönemi bitti.
kölelik, cariyelik, akrabaya yürüme, sübyancık artık suç.

islamın bu konularda reform' a gereksinimi olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gerekmektedir.

Recm ayetini keçi yedi diyerek yarı beline kadar toprağa gömüp, taşlıyarak kadın öldürme vahşetinden yırtabildiniz mi?

islam kan dökerek " sorun " çözmüyor. Sadece dinsiz üretiyor.

" gerçek islam bu değil " yüzsüzlüğünü bırakıp
Gerçeklerle " yüzleşme " Zamanıdır.
evrensel ilkeler?
Bazı kalıp ifadeler vardır; vahyin süzgecinden geçirmeden ve gereği gibi muhakeme etmeden zihin dünyamıza buyur ettiğimiz. Üzerine fikir, kanaat bina eder sonra yerli yersiz dile dökeriz. Gerçekten bize ait olup olmadığını sorgulamadan içselleştirdiğimiz bu kalıp ifadeler, hangi inanç, düşünce ve medeniyet havzasına ait ise düşüncelerimizde, kanaatlerimizde ve giderek inançlarımızda o havza lehine dönüşümler gerçekleştirmeye başlar.

Müslümanların modern zamanlarda geçirdiği dönüşüm de, postmodern zamanlarda el’an yaşamakta ve müşahede etmekte olduğumuz dönüşüm de onlar vasıtasıyla cereyan ediyor.

“Evrensel ilkeler” de bu cümleden olmak üzere bilincimizde epeyce bir dönüşüm sağlayan kalıp ifadelerden. islam’ın modernizasyonu projesi çerçevesinde sıklıkla gündeme gelen bu ifade, islam’ın evrensel ilkeleri ihtiva eden, dolayısıyla mevcut durumla çelişmeyen bir din olduğu fikrini benimsetmek isteyenlerin sıklıkla gönderme yaptığı bir adres. “Nedir bu ilkeler” diye sorduğunuzda, duruma göre genişleyen veya daralan muhtevada cevaplar alıyorsunuz.

Söz gelimi bundan 100 sene önce bunlar “hürriyet, adalet, müsavat” kavramlarıydı. Bunlar “medeni dünya”da da vardı, islam’da da. Biraz daha beriye geldiğimizde bu kavramlar sadece yerini anlamdaşlarına bırakmakla kalmadı, yanlarına yenilerini de alarak icra-i faaliyete devam etti. Yani değişen, sadece “hürriyet, adalet, müsavat” kavramlarının yerini “özgürlük, eşitlik” kavramlarına bırakması değil (sözlükler “adalet” kavramının “öztürkçesi”ne yer vermediği için varlığını koruyor); aynı zamanda onlara yenileri de eklendi: “insan hakları, kadın hakları, çoğulculuk, demokrasi…”

Bu kavramların dilimize ve dünyamıza kolaylıkla nüfuz etmesini sağlayanın ne olduğunu sorduğumuzda, cevap “evrensel ilkeler” oluyor. Oysa sormak gerekmez mi “bunlar gerçekten evrensel midir” diye? Gerçekten de bu ve benzeri kavramların “evrensel” olduğunu söyleyenler bunu ispata muktedir olabilirler mi?

Bir fikir, düşünce ya da inancın türlü vasıtalarla yaygınlaştırılmış, hatta “ezberletilmiş” olması onu “evrensel” kılar mı?

Daha da önemlisi, “evrensel ilkeler” kalıp ifadesinin mucitleri, mesela ABD’de ya da herhangi bir Batı ülkesinde seçimle bir müslüman devlet başkanının/başbakanın yönetime gelmesine razı olurlar mı?

Bir adım daha atalım: Batı dışında herhangi bir ülkede “evrensel” olduğu söylenen bu ilkelerle örtüşmeyen bir yönetim anlayışının tamamen demokratik metotlarla iktidara gelmesi ve dahi “iktidarda kalması” mümkün olacak mıdır?

Yakın geçmişte yaşadığımız tecrübeler dikkate alındığında bu soruların “gereksiz” olduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor değil mi?..

Meselenin bir yönü de şudur: Adını zikrettiğim ve zikretmediğim kavramların “evrensel ilkeler” olmakla yeryüzündeki her ülke, halk ve zihniyet tarafından aynı tarzda benimsendiğini söylemenin hiçbir gerçekliğinin bulunmadığı açık. Zira bu kavramların bütün tarihlerde ve bütün coğrafyalarda aynı tarzda benimsendiğini söylemek mümkün değil. Bu nasıl evrensellik?

Eğer buna karşılık, “insanlığın binyıllar içinde evrensel tecrübesinin bizi getirdiği nokta bu kavramlara vücut ve anlam vermiştir; dolayısıyla daha önce onlara rastlamıyor oluşumuz normaldir” gibi bir cevap verilecek olursa, bunu söyleyenlerin vahiyle ilişkisinde ve dahi “varlık” anlayışında problem var demektir.

Bu tesbitin “vahiyle ilişki” noktasında izahı açıktır. Zira vahiy ilm-i ilahiyi yansıttığına ve ilm-i ilahide “tecrübeye dayalı inkişaf” gibi bir durum söz konusu olmayacağına göre, geriye, söz konusu kavramların evrensel olduğunu söyleyenlerin vahiy anlayışlarını gözden geçirmeleri gerektiğini söylemek kalıyor.

Varlık anlayışındaki arızaya gelince; evrensel olan, her tarihte ve coğrafyada geçerliliğini koruyan demektir. Bir tarihte veya coğrafyada hiç var olmayan birşeyin evrensel olduğu söylenemez. Söz konusu kavramların evrensel olduğunu söyleyenler, onların ortaya çıktığı sosyo-kültürel ve tarihsel ortamı evrensel kabul ediyorlar demektir. Batı’nın yaşadığı şu veya bu tecrübe niçin Batı coğrafyasını aşarak bütün insanlığın ortak değeri olsun ve “evrensel” sıfatını haiz bulunsun? Üstelik –yukarıda da söylediğim gibi– onlar için bu kavramlar “nalıncı keseri”dir; hep onlara doğru yontar...
ebubekir sifil