bugün

Bugüne kadar hep, büzülüp uzaklaşması gereken şeyin dünya olduğunu sanmıştı. Oysa dünya değildi, insanlardı. Öyle görünüyordu ki dünyada, insanları boşalmış bir dünyada pekala yaşanabilirdi.

Koku- Patrick Süskind
Herkesi Mutlu Edemezsin, Çünkü Pizza Değilsin.

Selam ve nafaka ile
"Var olmak ya da olmamak, işte bütün mesela bu."

Hamlet, William Shakespeare
iyi deneme montaigne.
ona kalsa, eline hala siyah geliyordu. ama kör birisi için renklerin ne anlamı olabilirdi ki?
hiç.
ama darian kör değil.
empati, sayfa; 11, adam fawer.
Bugün ölmek için güzel bir gün mü?
O gün bugün mü?
Bugün değilse,ne zaman?
görsel

Hiç unutmam, sen gitmiştin...

Eğer ki hafızan sana ihanet edecek olursa Soner, kitap adam...
Gel bu yazıyı oku

Saat 22 ve 23 ü hiç unutma
26 şubat ı asla unutma
Bugün senin ne kitaplığın ne adamlığın kaldı, kocaman bir kel kafan bir de arda kalmış kırılan kalbin parçacıkları kaldı...

Toplanıp birleşir mi hayır,
Bir daha ben bu kitabı okumam
"matemlerin çoğu göstermeliktir. onun için zaten bu kadar abartmalıdır. onun için hafife alınır. "

nimet arzık.
görsel

Cesare pavese - yaşama uğraşı
Tekno-bilim hastalıkla mücadele etme aracı değil onu yayma aracı haline geldi. Biz artık bu gelişmeye eskiden olduğu gibi ilerleme diyemeyiz. Bu gelişme artık kendi başına var oluyor gibi görünen, bağımsız bir güç tarafından yönlendirilen ya da önünegeçilemez bir durum haline geldi. insanın ihtiyacından kaynaklanan bir durumdan kaynaklanmıyor artık. Aksine, insan toplulukları bu gelişme yüzünden çarpık bir hale geldi. insanın artık şu yeni düşünce ve eşya tüketme sürecinde olduğunu söyleyebilirim
son okuduğum ioanna Kuçuradi'nin Uludağ Konuşmaları'ndan " Özgürlük, insanın gönlünde varolan bir varolmayandır." dizesi. insanın gelişimini nasılda güzel özetliyor.
O zaman yine ioanna hocadan gelsin.

“can sıkıntısının insanlara yaptırmadığı şey yoktur: insanlar gibi birbirlerini bu kadar az seven varlıkların, birbirlerini bu kadar çok aramalarına sebep olur.”*
Gülüşünü,hiç eksiltme yüzünden/
Şimdi kalkar bir çay demlerim sana/
Sonra oturur tanımlamaya çalışırız/ Seninle ölümü de ,hayatı da...
Eskiden yaşansa dokuz köyü ateşe vereceğin şeylere zamanla kibrit bile yakmıyorsun. Tahammül etmeyi ve şaşırmamayı öğreniyorsun. Artık hiçbir şeye şaşırmadığını fark ettiğin gün büyüdüğünü de fark etmiş oluyorsun aslında.
-Nilgün Marmara-
...mutlak yalnızlığının ve bağımsızlığının garip, acı ama yine de hoşuna giden o kesinliği, içinde büyüyüp onu tekrar tekrar geri çağıracak ve her seferinde daha uzaklara götürecek ölçüde kuvvetleninceye kadar ilerledi.

Atuan mezarları
görsel
gözümü kör, aklımı darmaduman, tüm hüviyet ve hürriyetimi yerle bir ediyorsun sevgili sabahattin ali.

içimizdeki şeytan.
“Bir çok şey hakkında ‘neden’ diye sorarsan ve bunu sürdürürsen, sonunda epey mutsuz olabilirsin” fahrenheit 451.
şimdi köşeme çekilmişim. öte yandan akıllı insanların bir baltaya sap olamayacaklarını, yaşamda başarılı olanların ise aptallar olduğunu düşünerek yararsız bir biçimde avunuyorum.

evet on dokuzuncu yüzyılın insanı önce iradesiz olmalıdır. böyle olmak zorundadır. becerikli, iradeli bir insansa oldukça dar kafalıdır. ben kırk yillik bir yaşamdan sonra bu karara ulaştım. artık kırk yaşındayım. şaka değil bu, kırk yıllık bir ömür, koca bir yaşam ve yaşlılığın ta kendisi. kırk yaşından fazla yaşamak bence ayıp bir şeydir. bayağılığın ve ahlaksızlığın ta kendisidir. bana açıkça, onurunuz üzerine söyleyebilir misiniz kırk yaşının üzerine kimlerin çıktığını? isterseniz bunların kimler olduğunu size bir söyleyeyim: ancak aptallar ve namussuzlar yaşar kırk yıldan sonra. ben bunu, o saygın, beyaz saçlı, güzel kokular sürünmüş yaşlıların yüzüne bile söylerim! benim buna hakkım da var. çünkü ben de altmış yaşına, hatta yetmişe kadar yaşayacağım. hatta seksen yaşımı da bulacağım! durun biraz. izin verin de biraz soluk alayım.

yeraltından notlar- dostoyevski.
-Biliyor musun Yakup, diyorum. Üzerinde yaşadığın kürenin dörtte üçü sularla kaplı ve sen hiç deniz görmemişsin... Dahası da var, yaşadığın ülkenin üç yanı deniz...

Yakup yüzüme bakıyor.

-Boş ver, diyorum. Biz gördük de ne oldu? Dörtte üçü sularla kaplı bir küre üzerinde temiz kalabildik mi? Kirlettik üstelik. Kirletiyoruz. Boş ver Yakup. Senin denizlerin sana yeter. Turna gözlü dağ pınarların var senin. Şu deniz kabuklanma tekne diye düşlerini bindirip çıktığın uzak yolculuklara ben tanığım. Senin yolculuklarını biz şu çokbilmiş hâlimizle haritalarda görsek, ürpeririz. Senin denizlerini haritalarda görsek, boğuluruz. Biz düş yoksulu olduk Yakup. Benim sevgili çocuğum.

küller ve kemikler. a.u.
"korkmayı, en iyi o bilirdi. ekmeği kesen bıçak kadar keskindi korkusu ve korkarak sevdi her şeyi."

odds n' cons *** richard prettyboy
"Güç erkeğe, güzelllik kadına verilir. Ama her şeyi yenen güç, yalnız güzelliğe yenilir".
-Güç Mevsimi kitabından alıntıdır, hayatımdan bundan iyi bir kaç söz okudum sanırım.
"şehvet, bulaşıcı olsaydı bütün vilayet karantinaya alınırdı. ondaki tutku, tüm insalığa yeterdi. ben ise, o'na körkütük aşıktım. polyanna bile, benim durumum için umutsuz aşk diyemezdi. ölüyordum..."

semtin afeti *** bülent parlakkayalar
''... o kendisini ne kadar sevdiğimi hiç bilmeyecek; hem onu yakışıklı filan diye sevmiyorum, Nelly; benden daha çok bana benziyor da, onun için seviyorum. Ruhlarımız her neden yoğrulmuşsa, ikimizinki de aynı. Linton'ınki ise, ay ışığının şimşekten, buzun ateşten ayrı olduğu kadar bizimkinden ayrı.''

Uğultulu Tepeler. S.100

Çok şey istiyorum buraya yazmak.

Ruhlarımız her neden yoğrulmuşsa...

Kalabalıklar hep bunalım hikayeleri izlemeyi sever.

Mesafemi koruduğum bir rastlantısınız efendim, yolda yürürken başını bilmeden eğdiğin son bunalımını unutma.

Herhangi bir maruzatınız var mı?

Yara izim,
ilk nefesim!
Nefessizlik yalnızlıktır.
"Bu iki âşık ve âşıkanenin bir dakikadan beri birbirine dokunarak o halden ayrılmak istemeyen dudakları, hiç durmaksızın kalplerine sevda taşıyordu.
Bu fani güzergâhta, ebedi olmaya layık ne kadar an ve saniyeler vardır. Semada sihirli renkler, yerde bir sabah çığırı, çiçeklerden bir gerdek odası, kuşların uyumu ile alkışlanan ilk âşıkane öpücük ebedi olmaya layık değil midir?
Derin hayaller içinde kaybolup gittiği zaman insanın, kelimelerle tarif edemeyeceği, ruha karşı güneş gibi açıldığı anda biten bir gülümseme ebedi olmaya layık değil midir? Zavallı hafıza!.. günden güne yok olduğunu hissettiğimiz şu vücut denilen toprak yığınının üzerinde hiç durmadan bekaya çalışır durur."
"kimse thedora kadar güzel ölemezdi. bir martı bile sessizliği, çığlığıyla yararken daha özenli davranırdı. oysa thedora'nın katili, öylece, savruk ve ilgisizce deşmişti. dedektif, bu güzelliğe bir kez daha bakıp katile daha da öfkelendi. onu bulacak ve bu çirkinliğin bedelini ödetecekti. iş, artık kişiselleşmişti."

amansız kovalama *** lessley freidrech