bugün

Emrah Serbes'in genç erkek hikayelerinden oluşan "Erken Kaybedenler" kitabındaki bir hikayesi. Belki de en sevdiğim öyküdür.
"-Apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent?
-Hangisini?
-Otomatik yanan, sensörlü lamba.
-Hayır.
-Komşu görmüş, yalan söyleme. Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece.
Önüme baktım.
-Neden kırdın?
Cevap yok.
-Hasta mısın evladım? Söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle...
-Kırdımsa kırdım, ne olacak! Çok mu değerliymiş?
-Lamba senden değerli mi evladım, lambanın amına koyayım, lamba kim? Yöneticiye de dedim. Lambanızı sikeyim, kaç paraysa veririz. Sen değerlisin benim için.
-Beni görünce yanmıyordu baba.
-Nasıl ya?
-Görmezden geliyordu, yanmıyordu. Kaç sefer yok saydı beni.
-E beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor.
-Hadi ya! Sahiden mi?
-Evet. Ucuzundan takmışlar. Bizimle bir alakası yok.
Babama sarıldım, yıllar sonra."
--spoiler--
en sevdiğim saatim tuvalete düştü. bir daha anladım ki neyi,kimi sevsem bok yoluna gidiyor.
--spoiler--