garfield tarzılarını da evden kovmak gereklidir. çünkü evde sizden fazla yer ...
eski mısır'da tanrı olarak gösterilmeleri bile ne kadar gizemli yaratıklar olduklarını gösteriyor. tatlı bir küstahlık var tavırlarında.
(bkz: yirim)
kendi kendilerine kapı açmayı öğrendikleri gün bir akrabaları kadar tehlikeli olabilen hayvanlardır...
en sevdiğim çerçevemi kıran "kayısının" burdan patisini öpüyorum.
nankörlükleriyle tanınırlar. ve sinirlendiklerinde bir köpekten daha tehlikeli olabilirler, aman diyeyim.
ben bir nankörlüklerini görmedim ama.
(bkz: nasıl bilirdiniz)
pist lafından korkan lakin pisi pisi lafına bok varmış gibi atlayan,
sözde 9 canlı,
hani şu oyuncak el lazerleriyle kendisiyle eğlenceli oyunlar oynanabilen ve kırmızı noktayı takip edince türlü artistik atletik hareketler yapabilen,
annelerin örgülerinin içine eden
genelde nankör olma özellikleri ile kendinden söz ettiren sevimli mahlukat.
ukala hayvan. ben de var bi tane evin sahibi kendisi kirayı ödüyo bana bakıyo ben onun insanıyım burası onun evi izin verdi ben barınıyorum yanında. karşılığında mamasını kaba koyuyorum kumunu temizliyorum (her gün ) arasırada canı isterse lütfedip kendini sevdiriyor. o benim kedim değil ben onun insanıyım o kadar yani.
insanın üretim veya tüketim aracı haline getirip sömür sömür sömüremediği akabinde ikiyüzlü insan tarafından nankör olarak adlandırılan canlı.
(bazı türlerin postundan yararlandılar, yararlanıyorlar tabi)
insan psikolojisinden anlayan hayvandır. candır canandır. evde beslenilesi varlıktır. bazen en iyi arkadaştan bile daha vefakardır dert bile dinlediği görülmüştür.
(bkz: felix domesticus)
candır.
depremi hiseetmeyen hayvandır. Deprem oldu ben hissettim, bizimki horul horul uyuyor. Bir de kime umut baglıyoruz.
bir hayvan ismi rivayetlere göre çok nankörmüş geceleri ise gözlerinden ateş çıkarırcasına bakarmış.
sevimliliklerini tariflemede kelimelerin yetersiz kaldığı hayvanlar.
aslında kedilerin tarihine bakmak bizim ülkemizdeki bir takım gerzeklere iyi bir cevap bulmaya yarayabilir.

13. lous kedi yakılmasını yasaklayana kadar avrupa'da her ay binlerce kedi, şeytan oldukları düşünülerek yakılıyordu.

ayrıca kedi besleyen yaşlı kadınlar da cadı oldukları gerekçesiyle yakılıyordu.

cehaletin en karanlık yüzünden kaynaklanan böylesi bir olay müslüman ve türk aleminde asla cereyan etmemiştir. ancak bakarsınız bizim yargı eşrafından birileri veya bazı 'aydın'larımız '...türkiye'yi ortaçağ karanlığına döndürmek isteyen...' gibi laflar ederler. duysanız zannedersiniz ki ortaçağ karanlığı avrupa'da değil anadolu'da yaşanmış... ortaçağ'da türkler ve müslümanlar çok ileri bir medeniyet üzerinde yaşıyorlardı.

tüm zeka darboğazı yaşayan sözümona laik ve çağdaşlarımıza saygılarımla...
kedi dediğin nankör olmalı.
pist deyince kaçmalı
boş vaktinde hatır hutur yalanmalı.
yırtıcı olduğunu hissettirmeli,
ürkekliğinin arkasında güvensizliği olmalı.
bir yanı masumken diğer bir yanı şeytan olmalı,
kedi dediğin kedi olmalı.
şımarmalı,
pençelerini sık sık göstermeli
yumakla yuvarlanmalı
ciğerle oynaşmalı
istediği zaman gelip kucağa oturmalı
istemediğinde ciğer de versen gelmemeli.

lütfen onları fazla evcilleştirip özlerine karşı duruş sergilemelerine sebebep olmayın.

http://www.edebistan.com/...fotograflari/2237kedi.JPG
civcivlerimi kapıp giden hayvan.ve insanlar tarafından nankör sıfatı takılan ama pek o kadarda tatlı olan hayvan.
nankör olarak öngörülen canlılar.
şöyle bir tezatlıkta var;
(bkz: aziz kedi)
bir cemiyette pişiyorum şarkısı..

kedi sever misin et kafa
al onu yastığın altına
ısıtırım seni sonsuza
kadar sürecek bu macera x2

inan bana uğurlu sayı yedidir
hep hep hep
inan bana acı bir kedidir

acı sever misin et kafa
al onu yastığın altına
acıtırım seni sonsuza
kadar sürecek bu macera x2

senden beter oldum
çok şarkı unuttum
çekildim kenara
çömelip oturdum
hazır değilim ben
bilmem ki ne desem
yastığın altında
kedi mi beslesem
sıkılmaktan korkup
kendine gelmeyen
birine benzeyen
birine benzesem
hazır değilim ben
bilmem ki ne desem

kedidir kedidir..
entry taşıma sebebi ile silip tekrar yapıştırıyorum yazılarımı, itü sözlük'teki yazılarımdır.
sarah thompson der ki, kedi, herhangi bir canlıya boyun eğmek için geçerli bir sebep görmezi iki ayağı üzerinde durabiliyor olsa bile.

bir kedi sever ve onlarca kediyi büyütmüş biri olarak, ileride kedi besleyeceklere veya yeni yeni beslemeye başlayanlara her zaman hatırlatırım; kediler evcil gibi görünselerde asla evcil değillerdir, hiç bir şekilde minnet duymazlar ve emirlere uymazlar. devamlı aynı şeyi yapıyorsa ve yapmaması için üzerine giderseniz inadına daha çok yapar. ayrıca canını yakarsanız bunu asla unutmaz ve suratınızın ortasına geçirir.

temel olarak ne verirsen onu alırsın hayvanıdır. saygısızlığa tahammülü yoktur. özellikle pek çok insanın olduğu bir yerde bağırırsanız dönüp "hssss" bile diyebilir size. gururludur. eğer sizi çok seviyorsa ki, genelde kötü davranmıyorsanız severler, uzun süre uzağa gidip gelirseniz size bozuk atar. yanınıza gelmez. ayağına basarsanız o da çıkıp sizin ayağınıza oturur. öyle enteresan bir hayvandır.
tekrar ediyorum, evcil gibi görünen ama vahşi bir hayvandır.

hayatı boyunca evden çıkmamış, 10 yaşında bir kediyi sokağa bırakırsak, ortama adapte olmasının ve avlanarak yiyecek bulmasının ve o bölgedeki çete sistemini çözerek kavgalara başlamasının en fazla 3 saat sürdüğünü unutmayın.

ayrıca doğada zevk için öldüren nadir canlılardandır. özellikle evde beslenen ama sokağa çıkan kediler, muazzam bir şekilde katliam yaparlar. şehrin göbeğinde oturmuyorsanız, size parçalanmış tavşan bile getirirler. öldürürler ama yemezler. zaten tokturlar. öldürmek onlar için spordur.

kucağınızda mırıl mırıl uyuyan topak beyaz kedinizi böyle düşünmek zor olabilir ama gerçek budur. zaten kedi besleyenler şirin şirin yatan bir kedinin, pencerenin önünde bir kuş gördüğünde celallenmesini ve krrrttk krrrtkk gibi psikopat sesler çıkarmasına alışmışlardır. ormanlık alanda dolaşan "evcil" bir kedi, günde ortalama 25-30 canlının hayatını sonlandırır. özellikle böceklere tahammül edemezler. bir de çok iyi sinek yakalarlar.

eğer onunla oynuyorsanız, şunu farkedersiniz, oyun uzadıkça hayvan değişir. örneğin kolunuzu göbeğine sürterek kolunuza saldırtıyorsunuzdur, önce pati atar, dişlerini dayar ama ısırmaz, bundan zevk alır, ama oyunu uzatırsanız, aynı zevkle, hala oyun yaptığını düşünerek, tırnaklarını daldırıp çok pis ısırmaya başlar. bunu bilerek yapmaz, uzayan oyun ona vahşi güdülerini hatırlatır.

bir köpek sırtüstü yatarsa teslim olduğu anlamında gelir. özellikle çok sevdikleri insanları görünce sırt üstü yatar köpekler. bu, "sana tamamen güveniyorum"'dur. çünkü bu durumda bir köpek, asla saldırı yapamaz.
kediler de sırt üstü yatar ve bunu sadece güvendikleri canlıların yanında yaparlar. ama kediler, sırt üstü yatarak aynı zamanda en ölümcül saldırılarına da hazır olurlar. kedilerin karınları, köpeklere göre hassastır. eğer canını yakarsanız arka ayakları ile inanılmaz seri biçimde vurur. güçlü bir kedi, canınızı yakabilir. aynı hareket aslında kediler arası dövüşlerde, üzerinde olan rakibin karnını deşmek için kullanılır.

kediler saldırı hareketlerini içgüdüsel olarak öğrenirler. yan yan zıplama veya yukarıda anlattığım karın deşme hareketini yavruluk döneminde oyun oynarken bilmeden yaparlar.
bu aynı zamanda nasıl hepsinin bildiğini anlayamadığım ritüelleri beraberinde getirir.
kedi dövüşleri pek çok ritüel içerir. ayin gibidir. sokakta, birbirlerine yakın durmuş, ama ikisi de birbirine bakmayan, taş kesilmiş kediler görmüşsünüzdür. o şekilde saatlerce bekleyebilirler. kediler kolay kolay kavga etmez, genelde saatler süren bu ritüeller sonucu biri pes eder. eğer kavga başlarsa, birinin canı çok sağlam yanıncaya kadar devam eder. genelde kulak parçalanması, kuyruk kesme, karın ve göğüs yaralanması, yüzün çizilmesi ve bıyıkların dökülmesi gibi sert sonuçları olur kavgaların. ama dediğim gibi kavga pek olmaz. kimi zaman kovalamalar yaşanır ama %99'u kavgasız biter.
kavgalar öncesi ve sonrası yapılacak hareketler bellidir. örneğin, karşı tarafın gücünü kabul eden kedi, mutlak suretle sırtını dönüp biraz beklemeli, sonra yavaş yavaş gitmelidir. bu sürede, karşı tarafa, istersen vur hakkındır, gibi bir mesaj verir. eğer öteki kedi, lider konumundaysa vurabilir. ama genelde vurmazlar, pis pis bakarlar.

kediler çete ile yaşar. her sokağın veya bölgenin belli bir çetesi vardır. bunun lideri, genelde en yaşlı veya güçlü olan kedidir. bu kediler avın büyük payını yedikleri için nispeten iri olurlar. uyku esnasında mutlaka diğerlerinden yüksek bir yere yatarlar. evdeki kedinizin, dolap tepesinde uyuma sevdası bu yüzdendir, sizden yüksekte olmak ister.
bölgeye yabancı bir kedi girerse, onu takibe alırlar. kedi gene çeşitli ritüeller ile gruba katılmayı seçebilir.
bununla birlikte zaman zaman bölgelere saldırılar yaşanır. resmen taktiksel denebilecek kadar kapsamlı saldırılar ile lider kedi dövülmek istenir. bu genelde çiftleşme döneminden önce olur ve bol bol kovalama yaşanır. şubat sonlarına doğru gördüğünüz bir kedinin peşinden koşan 4-5 kedi enstantaneleri bu bölge savaşları sonucudur.

bir kedi bir defada 3-6 arası yavru doğurur. bazı cins kediler tek yavru falan da doğurabiliyor. dişi kediler 4-5 ayda ergen oluyor. erkek kedilerde ise ergenlik 7-8 aya sarkabiliyor. ev kedilerinde ergenlik daha da uzayabiliyor.

ev yaşamına alışmış bir kedi her zaman vahşi doğaya alışabilir ama vahşi doğaya alışmış bir kedi ev kedisi olmaz. birincisi asla size güvenmez, ikincisi baskı altında hisseder kendini ve kaçar.

kediler, haklarında en çok efsane olan hayvanlardır. bir efsaneye göre hz. nuh tarafından yaratılmışlardır. gemideki ambara dadanan kemirgenlerden kurtulmak isteyen hz. nuh hayvanlar kralı aslana danışmış, aslan hapşurarak iki adet kedi çıkartmıştır ortaya. kediler uzun süre ambarı bekleyebilsin diye 7 can verilmiştir.

kedilerin canı kolay kolay acımaz, ağrı eşikleri çok yüksektir. patır kütür, kafayı gözü yararak düşen kedi, canı yanmadan yoluna devam eder. 4 ayak üstüne düşme mevzuu biraz karışıktır. en basit tabirle, ne kadar yüksek o kadar iyidir. tabii çok abartı olmamak kaydıyla. 15. kattan düşse tabii yaşamaz, ama gene de güzel konarlar. yalnız mesafe çok azsa ve korktularsa bazen dönemiyolar.

kediler, tarih boyunca herkesin ilgisini çeken, büyüleyici, vahşi ve özgür hayvanlardır.
kedilerin umursamaz hayvanları oldukları herkes tarafından bilinir.
tabii ki bunun için kedileri suçlayamayız, evrim süreci kedilere bu hissi vermiştir.
köpeklerle karşılaştıralım.
köpekler varolduklarından beri sürüler halinde gezerler. bir köpeğin hatası, sürüyü etkiler, bu sebeple hata işleyen cezalandırılır. köpekler ilk zamanlardan beri, hata yapmanın kendilerinden başkalarına da zarar verdiğini ve bunun kötü birşey olduğunu bilirler.
kediler ise her zaman yalnızdırlar. hata yaptıklarında bunun bedelini kendileri öderler. başka bir canlıyla ilişki kurmadıkları için hatalarının başkasına zarar verme şansı yoktur.
günümüz evcil kedileri, atalarından miras kalan bu hisse sahiptir. bir vazo kıran kedinizi azarlarsanız bunu çok iyi anlar. ancak kendisi bir zarar görmediği için bunu bir hata olarak kabul etmez, sebepsiz yere sesinizi yükselttiğinizi düşünür ve bu kedilerin hiç hoşuna gitmez. büyük ihtimalle arkasını dönüp gidecektir.
bir gün denizde boğulsanız, köpeğiniz arkanızdan atlar ve sizi kurtarmaya çabalar.
kediniz asla böyle birşey yapmaz, bunu umursamaz olduğu için veya sizi sevmediği için değil, milyonlarca yıldır başkasına yardım etmek gibi bir güdüsü gelişmediği için yapmaz.
asla unutmayın, kediler yalnızdır. her zaman yalnız yaşamışlardır. topluluk içinde geçerli olan şeyleri ondan bekleyemezsiniz.
gene de kediler için umursamaz demek biraz sert olabilir. yalnız yaratılışları haricinde insanları ve kediler hariç, diğer hayvanları severler. bu sevgi dolayısı ile, yapmayacak gibi durmalarına rağmen enteresan şeyler yapabilirler. intihar eden sahibin arkasından balkondan atlayan kedi, sahibinin ölümü ile yemeden kesilip ölen kediler var. benim kişisel tecrübem, sarman kedim şiddetli öksürdüğüm zaman gelip boğazımı yalar. (dıştan tabii ki kafanızda enteresan şeyler canlandırmayın)
sakat uzuvların üzerine oturup veya hasta olan birinin göğsüne yatıp saatlerce mırlayan kediler oldukça sık rastlanan enstantanelerdir.
kedilerle ilgili bir ilginç soru da şudur; kediler bizi ne olarak görür?
biz kedilere göre neyiz? uşak, hizmetçi gibi cevapları bir kenara bırakıp bilimsel olarak bakalım.
çoğu bilim adamına göre kediler bizi kedi zannetmekte. ancak bazı üstün niteliklere sahip olduğumuz için bize inceden hayranlık duymaktalar. bu bana ve pek çok yazara göre oldukça saçma bir teori. kediler başka bir kedi gördüklerinde yaptıkları, hem düşmanca hem dostça hiçbir hareketi insana yapmazlar. siz hiç poponuzu koklayan kedi gördünüz mü?
bununla beraber bizi bambaşka bir ırk olarak da görmedikleri kesin.
yavru kediler bizi ulu varlıklar olarak görüyorlar o kesin. ancak yetişkin kedilerin insana bakışı gariptir.
kedi sahipleri kimi zaman, kedilerinin kafalarının tepesinde dikilmiş onlara bakarak mırladığı bir anda uyanmışlardır mutlaka. evde otururken kimi zaman kedi gelip evdekileri tek tek koklar ve işine devam eder. bir diğer ilginç nokta ise şudur, pek çok insan, kendileri yemek yerken, banyo yaparken veya gene kendilerinin mutlu bir anlarında, kedilerinin durup dururken mırlamaya başladığını gözlemler.
son olarak kediler, oldukça çabuk büyür ama siz eşek kadarken aldığınız bebek kedi, en fazla iki-üç yıla sizinle yaşıt hatta sizden daha büyük hale gelir. kedi yaşı insan yaşı oranında, ilk kedi yaşı yaklaşık 20 insan yaşına tekabül eder. ondan sonraki her sene için ise cinsine göre 3 ila 5 sene eklenir. 10 yaşında bir kedi nereden baksanız 60'ına yaklaşmıştır.
sonuca bağlıyorum;
pek çok yazara göre, kediler insanları yavruları olarak görür. kendi yavruları olmasa bile, bakıma muhtaç oldukları düşündüğü küçük çocuklarız. sadece yavruları için yaptıkları davranışları bize de yaparlar.
bunların haricinde, hayır kediler, insan ırkının ayırdındadır diyenler de vardır.
ancak böyle olsa bile alakasız ama faydalı bir not: bir kedinin kıyafetiniz ve sizin farklı varlıklar olduğunuzu anlaması zaman alır. evde yavru kedi varken şortla falan gezmeyin kan içinde bırakır bacağınızı.
köpekler insanlara, kedi ise mekana bağlıdır derler.
kısmen doğrudur.
bu durum şöyle açıklanabilir, kedilerin asla unutmadıkları şey, avcı oldukları ve her an tehlikle ile yüz yüze olduklarıdır. ormanda bir komando düşünün, en büyük avantajı nedir? ormanı karış karış bilmesi.
kediler yaşadıkları yerlerin bir nevi haritasını çıkarırlar. masa, kanepe, televizyon onlara göre evin bütünleşik bir parçasıdır.
eğer birden fazla kediniz varsa birbirlerini kovalarken ne kadar ani dönüşler yaparlarsa yapsınlar, hız kesmeden koltukların üstünden atlayıp köşeleri rahatlıkla döndüklerini görmüşsünüzdür.
kedi zihninde mekanının haritasını taşır. gözü kapalı bile bir yere çarpmadan dolaşabilir.
peki ben oraya birşey koyarsam derseniz, benim anlatacağım şeye gelirsiniz. siz tutup koridorun ortasına bir kutu koyarsanız kedi bunu dakikalarca inceler ve kafasındaki haritaya yazar. ama ya bunu farketmezse, güm. çarpar. ama genelde farkeder tabii olmaz öyle şey. *
haritadaki her oynama kedi için tehdittir. kanepenin yerini değiştirmeniz kedinin asla hoşuna gitmez, bu yeni tehditler yeni haritalar demektir.
kediler yazdıkları bu haritada, ev içindeki insanları da birer değişken nokta olarak belirler.
kedinize seslendiğinizde dönüp bakmadığına ama minicik bir sineği hayatını adamış gibi incelemesini ve takip etmesini görmüşsünüzdür.
biz haritada varolan bir parça olarak olağanız, sinek ise harita dışı, yani yabancı ve tehdittir.
aynı sebeple evden uzun süre giderseniz, kediniz çok üzülür, hem sevgiden mahrum kaldığı için hem de haritanın en önemli parçalarından biri uzun süredir olmadığı için. bunu açık bir tehdit olarak algılar ama sizin nereye kaybolduğunuza da anlam veremez. endişe eder ve strese girer.
ilginç bir bilgi daha, köpeklerin aksine kediler konuşabilir.
öncelikle manyak burmese kedisi dışında miyav mav mır dan öte ses çıkarabilen kedi yok. saldırı anındaki komik sesler hariç.
hayvanın bu sesleri kullanarak taklit edebileceği bir kelime olması lazım. bir de öyle iran kedisi falan konuşmaz, sphinx, siyam gibi zeki ırklar lazım.
türkiye'de insanlar genelde mama demeye kastırır. maav maav şeklinde mama kelimesine benzetip karınları acıktığında bu şekilde miyavlayan kediler vardır.
öğrenmeleri yıllar alabilir ama öğrenirler. ses taklidinde fena değillerdir yani. ne kadar konuşma sayılır bilmem ama bilimsel olarak böyledir.
hepsi 2 ila 4 numara arası hipermetroptur. bu şekilde doğarlar. o yüzden burnunun dibine girerseniz gazete okuyan yaşlı amcalar gibi kafalarını geriye çekerler. ayrıca uzaktan kedi bisküvisini ucundan kenarından görse hoplayıp zıplamaya başlayan hayvanın, siz bisküviyi yere bırakınca bir müddet bulamamasının sebebi de budur.
kimine göre huzur kaynağı, kimine göre nankörlük sembolü olan hayvan.