bugün

"Sorgulamayı anlamsız bulduğum anların toplamısın
Nedenlerimin karşılıksızlığı, niçinlerimin karambol atışları
cevapsızlığımsın "
dizelerinin sahibi. Önceleri internette takip ettiğim şimdi Kırık Bej kitabını çıkaran, farklı bir tarzı olduğunu düşündüğüm ve yakın gelecekte kendisinden bolca söz ettireceğine inandığım yazar.

*Adın ceset yüklü mazoşist bir intihar melodramı
adın biyografimin hemen altında
adımın üstüne düşmüş reaksiyonu radyasyon kalınımı.

Fırlat beni gözkapaklarından
bu intiharımın son düş çalımı...

*Bir var oluşun, bir de olmayışın var senin
doğuşunda birey olan tanenin
kanalizasyonda bütüne karışması gibi
bir gökte süzülüşün, bir de yerde sürünüşün var senin
seni herkesten ayıran bütün farkların birleşimi gibi tek
seni aynılaştıran tüm benzerliklerin odak noktası gibi hep.

*Ben tüm meydanlara aynı mesafede bir ara sokağım
deniz seviyesinden alçak batık bir ada gibi boğuğum
çılgınlar gibi sustuğumu hiç konuşmadığımı söylerler
doğrudur
bu günlerde hayata biraz daha soğuğum.

*Hiç bir lisanda tarif edemedim
hiç bir palette bir arada değildi rengin
hiç bir nota melodin değil
veya tabiatın hiç bir karesi dengin.

ayrıca "Dilruba-Yalnızken Sevilecek Tek Kadıniçe" diye bir serisi vardır tadından yenmez.
--spoiler--
Askere gidenler bilirler, akşam içtimasında bir kişi bile eksik çıksa, o kişi bulunana kadar bütün bölük ceza alır, uyutulmaz. Peki şimdi soruyorum; bu sabah içtimasında yirmi beş eksik verdik ve bir daha da bulamayacağız. Son sekiz yılda ise binin üzerinde eksiğimiz var. Sen hala neyin uykusundasın Türkiye ?

--spoiler--
http://www.facebook.com/vezir.araniyor
Mutsuz insan; ayağına kadar gelen şansın yanlışlıkla hep üzerine basandır...
Kazım Baran Yılmaz yani nam-ı değer KBY. Her yeni şiir, yeni bir sınır.

Şair, Denemeci, Öykücü, Fikir Adamı. Ayrıca şuan bir yayıncı kuruluşta yayın yönetmenliği yapmaktadır.

Kim ne söylerse söylesin KBY bence 21.yy'ın en iyi yazarı, ilerleyen yıllarda adını sıkça duyacağımızı biliyorum ve iddia ediyorum edebiyat kitaplarında adını geçirebilecek seviyede yazılar yazıyor.

Kırık Bej, Parça Tesirli Lacivert, Kırık Bej&Akis(Kırık Bej'in ikinci baskısı da diyebiliriz.) adlı şiir kitaplarının sahibidir. Temin etmek için;(bkz: http://www.kitapyurdu.com...zar/default.asp?id=244834)

Okumak ayrıcalıktır adında bir internet dergisinde yazılar yazmaktadır. Takip etmek için(bkz: http://www.okumakayricaliktir.net/author/kyilmaz/)

15 kasım 2013 tarihinde ''karafil'' adlı bir dergi çıkartıyorlar. Dergi 45 günde bir çıkacaktır. Büyük ses getireceğini düşünmekle birlikte edebiyat dergilerine zor anlar yaşatacaklardır diye tahmin etmekteyim.

*** Suitselda I

Ama susulmalıymış elbette
konuşuldukça çoğalıyorsa bir vaka
aynası kendisinden güzel
ve kendisiyle müttefik sade birkaç oda
büyülüyor işte yiten bir çok şey
genişliyor iç
dış yayılıyor
tutup kendini koysan bir başkası gibi
bir başkasının yerine
tutup resmini yapıştırır gibi
istediğin gibi çizilmeyen tüm tablolara
kendini daha erişmiş sayman adına

ama ben
kıt akıllardan geçtim ışık hızında
geçtim kıskanarak ağzımı kurşunlamasından
bir şey gösterdim çocuklara hepsi ona büyüdü
ahlakı olanlara göre bin kere sahi
baliğ olanlara rüya

suitselda
yaşanım sivri topuğu
vitrin camı
ipinden bağımsız uçurtma
değişmek ki şu sendeki boğaz boşluğu
elementte asılsız bir hal
kimyada usül bozukluğu
yaşın kadar yaşadın buna dünya kırk küsür kere şahit
dibe değin geriledin kırk kusurun hepsi sende sabit

başlattın kendince
kırık arzunu biraz daha onarmak için
gölgede yüzen bir yarasanın
konağa eğrilen boyun hareketinde
yen içinde çatışma
koştun atletin ter kiri
boyununda yuvalanan şerden bir tasma
tekliğin merkez noktasına

ki ben
sıyrılmış bir eti örterek
gövdemin muhtelif kopan parçalarıyla
kan sağladım yaralılara bileklerimi ittihat kesti
yaşamdan can atanlara
yaşama can atanlara
ah unuttum sanma
bu kimin gözüyleyse
bir varlık farkıyla
varlık
azınlık yanların teminatı
durmakla
düşünmekle
yoklukla
ah...

''Suitselda II side var. Onuda okumanızı tavsiye ederim.(bkz: http://www.antoloji.com/suitselda-ii-siiri/)''

*** Tekrir

Benim en az senede bir kez tarif edilir yüzüm
senede bir kez kırılır bakışlarım bakırlığından
tutar duvarımı yerden tavana
kin midir, kireç midir, kimdir bilmem

koşuyorsunuz da bahar görmüş çiçekler gibi ellerimde
dinlenmiş bir sesin önceki yorgun halinde
herbiriniz çağrılısınız adınızla değil erkekliğinizle
icap etmişsiniz üstelik bu yosma şenliğe
her biriniz ayaklanmışsınız sırt üstü değil kadınlığınızla
iradeniz kum olmuş
insanlığınızın denizinde

benim en az senede bir kez sayılır yaşım
senede bir kez koyulaşır gölgem yıllandığından
burasında irtifa kaybedilir
burası en can alıcı yeri
burasına not düşülür
bir yanlışın bir doğruyla teyidi
bilim midir, ilim midir, lisan mı bilmem.

*** Yaşamak Yalanla Samimiyettir

Zehra anneye...

Ben ölüme yakınlığımla bilinirim
gül sırtında konuşulan kırmızılar görülür
bununla biraz aydın olan seçkinliğim
öğütle, sıvazla müşterek
ve akıl tarlamda inceldikçe çoğalan parmaklar
şevkatle, süratle gelerek
içimde oyuk gibi kalmış
çocukluğuma erişir

kırılır yakın bir gelecek
o hiç doğrulanmayan
izi temasıyla sabit gibi şahsına münhasır
bir elem
bir sevinç geçişiyle
özüne direnen dizgin
kendisidir duran at sırtında koşan
akla miras kalan
renksiz bir gece yarısı uyanmasıdır
veya iştahsız bir gündüz uyuması

ben ölümle ahbaplığımla bilinirim
yaşamak yalanla samimiyettir
birbirinin türevi günler sonra
eteği gibi dağı da işgal eden arzu
yarılanmış yüz atlasımda
yeri bulunamayacak kadar gize gebe
hiç solmayacak kadar vazife bilincinde
bir makam tahsis eder
ki bu merci
doğmaktan veya doğurulmaktan
biraz daha öte.

Kazım Baran Yılmaz'ı takip etmek için;

Facebook'dan takip etmek için (bkz: https://www.facebook.com/KazimBaranYilmaz?fref=ts)

Twitter'dan takip etmek için (bkz: https://twitter.com/kzmbrnylmz)

Şiirlerini okumak için (bkz: http://www.antoloji.com/kazim-baran-yilmaz/)
Amerikada ki Türk Edebiyat oluşumlarının hakkında dediği yazar gibi.
Simgeçiliğin ustası Mallarme’nin şiiri, Şiir ne dünyayı taklit edecek ne de yeniden icat edecektir; dünyaya eksik olan düzeni getirecektir. Malarmé’de sözcüklerin düzeni dünyanın düzensizliğini örtbas eder, koşmosun kaos karşısında kendini kabul ettirdiği tek mekândir. Bu nedenle, söylemek değil var olmak zorundadır. Baudelaire gibi ustalara veya Verlaine’in 1884’te edebiyat çevrelerine tanıttığı Mallarmé, Cros, Çorbikre ve Rimbaud gibi ustalardan sonra pek fazla şiir okuru olduğum söylenemez; çünkü 1960'ların özgürleşme ortamında varolan; birikimi/sesiyle bugüne ulaşan 1960 Kuşağı şiiri/şairleri çağdaş Türk şiirinin oluşumunda önemli bir dönemeçtir. Yazın ve düşün yaşamımıza yenilikler getirmiş, yaşam-şiir-toplum ilişkisine farklı bir boyut kazandırmıştır...
1980 sonrası şiirimizde modern şiirin bu hayati vasfının ona sağladığı estetik imkânlar bir mirasyedi edasıyla tüketildi ama o hayatı vasfın yitirilip yitirilmediği göz ardı edildi. Birkaç istisna bir yana bırakılırsa hemen her eğilimden şairler, Türk şiiri zemininde turfanda bir şiir yeşertmek yerine kendilerini modern sayarak ya da geleneğe modern nazarlarla bakarak hayatiyet taşımayan, görüntüden ibaret bir aksiyonun içinde yer aldılar. Yenilik ve ilerleme düşüncesinin mahsulü ama onun bir başka ürünü olan modern hayata karşı da en çetin mücadeleyi veren modern şiir, kendini yenileme endişesiyle kendini yineler bir hale gelip dönmüş ve böylelikle kendini feshetmişti. Ama bırakın 1980’leri, 1990’lar bile modern şiiri etraflıca konuşarak bu çengâver oluşunun peşinde oldukları izlenimini vermeye çalıştılar. Boylu boyunca yatanın hatıralarda yaşadığı belliydi ama o yatan ayakta gösteriliyordu. Konuşanlar da bu sayede onun izinde oldukları havasını veriyorlardı. Tüm bunlar şiiri türlü yollarla süsleme (estetize etme) yönelimini seçerek çeşitli eğilimlere giden şairler eliyle gerçekleşti. Dünya görüşleri ne olursa olsun, ister marjinallik ister gelenekçilik susunde kendilerini gizlesinler yaptıkları aynı idi. Modern şiir, “Modern şiir oldu, yaşasın modern şiir!..” şiarıyla defnedilmeliydi. Ama bu, 1980 sonrasında beliren ve yukarıda sıralanan eğilimlerin hiçbirince yapılamadı: “Nitekim nicedir modern şiir anlayışı gereğince uğurlanıp gömülmediğinden ötürü şiir bir zafiyet içindedir. Zafiyet içindedir çünkü şairler velut bir ömür süren bu büyük ölünün nasıl defnedileceği hususunda zaaf içindedirler. Şiir adına ortada dolanıp duran şeylerin yaydığı kokudan da anlaşılacağı gibi ölüm çok önce vuku bulmuş ama kraldan sonra ne yapacağını bilmeyen hanedan mensupları gibi olan şairlerde bir kıpırtı yok. Çünkü modern zamanların şairleri, kendilerinden önce gelen kuşakları öyle kolaylıkla harcadılar, öyle gaddarca öldürdüler ki Cengiz Aytmatov’un roman kahramanı gibi ölülerini nasıl gömeceklerini bilemez bir hale geldiler.

Şimdi ise 1980 sonrası şiirinde ilk kez ciddi anlamda çıtasını yükselten bir genç şair var. Kırık Bej'ı okuduğumda 1960 dan günümüze kadar olan şiir sürecini şöyle bir taradım... Kazım Baran Yılmaz yüzyılımızın en iyi şairi olarak çıtasını yükseltiyor. Zarı atıyorum!