bugün

yarın okumaya başlayacağım elime ulaşma macerası enteresan olan kitap.

geçen hafta bir gündü net hatırlamıyorum hangi gün olduğunu. d&r 'da kitap bölmelerinin arasında dolaşıyordum. tam olarak aradığım spesifik bir şey yoktu. çok severim hiç okumayacağımı düşündüğüm kitaplara bile bakmayı. neyse gezerken bir eleman yanaştı yanıma: "şapkanız çok güzelmiş" dedi. teşekkür ettim. çok severim güzel olana güzel diyen insanları. ben de şahsen bir restoranta yemeğe gittiğimde eğer sahiden beğendiysem ellerinize sağlık çok güzel olmuş derim, ya da okuldaki öğrenci işlerindeki çalışanlar işlerini güzel yaptıklarında iltifat ederim. bu tarz şeylerin bir şekilde insanların iyi duygularını körüklediğini düşünüyorum çünkü. kitapların arasında dolaşmaya devam ederken aynı eleman gelip bu kitabı tutuşturdu elime. "okumadıysanız okuyun, sizi görünce aklıma bu kitap geldi" dedi. yine teşekkür edip kitabı evirip çevirmeye başladım. içinden birkaç cümle okuyunca da almaya karar verdim.
çok severim böyle mistik olayları ben.
umuyorum kitabın da hakkını verebilirim.
En sevdiğim Richard Brautigan kitabı.

karpuz şekerinde / benim adım
sanırım kim olduğumu merak ediyorsun ama ben sürekli bir adı olmayanlardanım. adım sana bağlı. aklından geçtiği gibi seslen bana.
eğer uzun zaman önce olmuş bir şeyi düşünüyorsan, diyelim biri sana bir şey sormuştu ve sen de cevabını bilmiyordun.
işte benim adım o.
belki çok sıkı bir yağmur vardı.
işte benim adım o.
ya da biri senden bir şey yapmanı istemişti. sen de yapmıştın. sonra dediler ki yaptığın şey yanlış -“hatam için üzgünüm” dedin- ve başka bir şey yapmak zorunda kaldın.
işte benim adım o.
belki çocukken oynadığın bir oyundu ya da yaşlanıp da camın kenarında otururken, aklına öylesine gelen bir şey.
işte benim adım o.
ya da bir yerlerde yürüdün. her yerde çiçekler vardı.
işte benim adım o.
belki bir nehre bakakaldın. yanında seni seven birileri vardı. neredeyse dokunacaklardı sana. daha onlar dokunmadan hissetmiştin bunu. sonra dokundular.
işte benim adım o.
ya da birilerinin sana çok uzaklardan seslendiğini duydun. sesleri neredeyse bir yankıydı.
işte benim adım o.
belki uzanmıştın yatakta,uykuya dalacaktın neredeyse ve birden bir şeylere gülmeye başladın,kendinle ilgili bir şakaya,günü bitirmek için güzel bir yol.
işte benim adım o.
ya da lezzetli bir şeyler yiyordun ve bir an ne yediğini unuttun ama devam ettin yemeye,iyi
bir şey olduğunu bilerek.
işte benim adım o.
belki gece yarısıydı ve ateş,ocağın içinde bir çan gibi çaldı.
işte benim adım o.
ya da belki o kadın o lafı edince sana,kendini kötü hissettin. başka birilerini de anlatabilirdi: onun sorunlarını daha iyi bilen birine.
işte benim adım o.
belki de alabalıklar yüzüyordu su birikintisinde ama nehir sadece sekiz santim endeydi ve ay benölüm’ün üzerinde parıldıyordu ve karpuz tarlaları alabildiğince ışıldıyordu,karanlık ve ay her bitkiden doğuyor gibiydi.
işte benim adım o.
ve keşke margaret beni rahat bıraksa.