bugün

niktofobi/akluofobi/aktilinfobi/fear of the dark hadisesi.

karanlığın o delici bakı$larından, hüzne dirsek veren rüzgârından, gürpedek gelip ağır ağır gitmesinden, ı$ığın üzerine kapaklanmı$ gövdesinden korkmak.. öglena sendromu; ne yapacağını bilemezsin ı$ık yoksa.
karanlıkta arkandan kovalayan varmışçasına -delicesine- koşmaya sebebiyet veren rahatsızlık.
benden kurtulmak için kiminle sevişsen, yeni bir sabaha başladığında hala karanlık olacak sana gökyüzü. ve ben senden kaçmak için kiminle sevişsem senin karanlığını daha çok özleyeceğim. işte bu yüzden korkutur beni karanlık.
insanlar kendisinden güçlü ya da bilmedikleri şeylerden korkarlar sadece; yani özünde tüm korkular gereksiz birer vesvese, bir mizahsen koyacak olursak ortaya:

”hey kurtarın beni!
önümü göremiyorum..
her taraf karanlık, önüme konulan ne bilmiyorum. bilmemezliğimden ötürü bağışlayın beni bilmiyorum işte!
ne kadar dehşet verici karanlık, acaba neler var arkamda şimdi.. baksam görürüm belki..
ama bakamıyorum, yüzleşmekten de korkuyorum korkunun kendisiyle..
ah bir küçük ışık olsa..
sokak lambasını da yakmayı unutmuş bu gün fenerci yürüdüğüm sokak evler, insanlar karanlık..
bulutlar inadına sarmış ay ışığının etrafını, yıldızları, hatta güneşi ışık vermemeye sözleşmişler hepsi..
nerden çıktı bu karanlık.. kalbimin atışlarını gözlerimle görüyorum sanki. sanki yerinden fırlayacak ve ben yok olacağım.
aman tanrım, bu gölgeler..
bu gölgeler öldürecek beni ne kadar da geliyorlar insanın üzerine..
bir soğuk bir esinti hissettim burnumun ucunda, rüzgar mı..
hayır!!!
yoksa gizemli bir varlık mı ruhumu almaya gelen soluğunu yüzümde hissediyorum..
gözlerimi kapadım sımsıkı.. açmak istemiyorum. karanlığı, zifiri karanlığı görmek istemiyorum.
koşmak istiyorum, delice koşmak delice kaçmak bu karanlıklardan..
ah! bir damla ışık olsa..
karanlığın sonuna kadar koşmak istiyorum..
lanet olsun yok mu bunun bir sonu..
artık ayaklarımda benim değil.. tüm bedenim titriyor bana ne oluyor böyle..
ah o ileride ki de öyle..
hayır hayır..
aklımı kaçırıyor olmalıyım.. evet bir adım.. bir adım daha.. gözlerim, gözlerimi açamıyorum.. ya o nefesini hissettiğim gizemli varlık karşımdaysa hala..
hey! öldürecekseniz öldürün beni. yeter ki korkutmayın bu kadar fazla..
neden saklanıyorsunuz içine bu siyah yorganın..
bir ışık, ah bir ışık olsa…
şimdi karanlıklar içinde geçecek bir ömrü gün parlaklığında ışıl ışıl geçecek bir on dakikaya değiştirmeye razıyım..
sadece bir kaya, o kayanın üzerinde tek ayağımın basabileceği bir yer.. her taraf alabildiğine deniz yine deniz yine deniz.. ama aydınlık görüyorum ne olduğunu. tek ayak üzerinde geçireceğim denizle dolu ışıl ışıl bir ömür..
ah karanlıklar gidin, rahat bırakın beni istemiyorum..
karanlık suretlerinizi çekin çehremden, hey çekiştirmeyin rahat bırakın, rahat bı.. \”

———————————— yer yüzünde yıldız arıyorken; i.ö. 1372; akheramosis

daha önce burada yayınlandı: http://tinyurl.com/7httbla
Bir zamanlar hepimiz karanlıktan korkmuşuzdur. Peki neden korkarız karanlıktan? Çocukken hepimiz meraklıyızdır, her şeyi sorarız, öğrenmek isteriz. Aslında her çocuk bilim insanı olarak doğar, hemde en samimisinden. Saf bir merak ile öğrenmek ister çevresinde olup bitenleri. Bazen aynı soruyu 10 defa sorar ve anlayana kadar sormaya devam eder.

Fakat zamanla değişiriz, değiştiriliriz. Merakımız, arzularımız toplum tarafından, bu kurulu sistem tarafından bastırılır. Ezilir ve içimizde ki son merak kırıntısına kadar yok edilir. Artık o saf merakın yerini başka bir merak almıştır. Merakımızın yeni kaynağı nedir?

Korku bir belirsizlik karşısında tehdit algısı ile tetiklenen rahatsız edici ve olumsuz bir histir. Tehlike ile karşılaşan birisi, korkar ve aslında korktuğu şeyin kaynağı, belirsizliktir hissidir. Merak ederiz, çünkü belirsizdir. Merak ederiz, çünkü hayatta kalma iç güdüsüne sahibiz ve kendimizi güvende tutmak isteriz.

Bazılarımız kadere inanmaz. Neden? Çünkü kontrolün bizde olmadığını düşünmek hoşumuza gitmez. Bir dakika sonra bile ne olacağı belli değilken tüm hayatının çoktan belirlenmiş olduğu düşüncesi bazı insanları dehşete düşürür.

Şimdi de karşınızda Matrix filminden küçük bir sahne.

-Kadere inanır mısın Neo? +Hayır

-Neden? +Hayatımı kontrol edemiyor olma düşüncesini sevmem.

-Ne demek istediğini çok iyi anlıyorum.

Morpheus çok bilge adammış. O senin ne demek istediğini anlıyor Neo. Korkuyorsun. Fakat korkmamalısın, çünkü sen ne kadar korkuyor olsan da olacak olan yine olacak. Keşkelerle yaşayamazsın, yüklerinden kurtulmalısın. Pişmanlık bir insanın hayatı boyunca hissedebileceği, en kötü duygudur. içinde sürekli yanan bir ateş gibi, seni deli eder. Kimse söndüremez onu, senden başka!

Carpe Diem yani anı yaşıyıp, şimdinin değerini bilmelisin.

Yaklaşık 3000 yıl önce Delphi'deki Apollon Tapınağı'nın girişinde altın harflerle yazılmış bir sözcük. Aslında bu deyiş, neredeyse var oluş kadar eskidir. Gnothi Seauton yani "Kendini Bil" Belki de hayatın anlamıdır bu sözcük, ne dersin? Kahin boş yere, mutfak kapısının üstüne asmamış ya!

Hepimizin kendisine sorması gereken soru şu; "Ben kimim?"

Çünkü her şey kendini bilmek ile başlar ve özgür olmanın yolu, keşkelerinden, pişmanlıklardan ve korkularından kurtulmandan geçer.

Hemen şu anda bu yazıyı okumayı bırak. Google'a "kendini bil" yaz ve arat. Sadece biraz araştır. Fakat unutma, esas yolculuk internette yaptığın değil, kendi içinde çıkacağın yolculuk olacak.

Hala okumaya devam edenler için ilk sorumun cevabını veriyorum. Bir zamanlar hepimiz karanlıktan korkmuşuzdur. Peki neden korkarız karanlıktan? Aslında karanlıktan korkmayız, içindekinden korkarız.
Tam olarak söyle bir sey

http://9gag.com/gag/anY6VdV?ref=android
Amaçsız bir korku.
yenemediğim korkularımdan biridir. böyle boğuluyo gibi hissediyorum.
Bina içinde karanlıktan korkmuyorum, ama bahçe, tarla, kır, şehirlerarası yol gibi yerlerde karanlık adeta boğuyor.
çocukluğumdan beri değişmeyen korkularımdan biridir.
bir zamanlar geceleri yorgani başıma kadar çekip nefes alamamama sebep olan korkudur efenim..
Odada olmayan ama dışarda delice içime zuhur eden korkudur. Tek başıma bir yerden bir yere yürümek adeta işkence haline gelir, hızlıca tamamlamak için neredeyse koşarak ilerlemeye çalışmak, korkunun getirdiği kasılma olayı daha da yorgunluğa ve nefes alma bozukluğuna yol açar. Çevrenin tenha olmasından ve arkadan yaklaşan insan sesinden bahsetmiyorum bile.
hatsafhada yasadigim korkudur. dort gece lambasiyla yatmama sebeptir.
Beynin bize oynadığı güzel oyunlardan ibaret bir fobidir. kişi karşidaki gordugu siyah belirtiye çılgın tebessümle el sallamalıdır. korku buyuk bir hızla kaçicaktır.
bir iki kez basına kötü bisey gelmistir. bu yuzden korkarsın karanlıktan. ben bu yüzden korkuyorum. rüya mı gerÇek mi karıştırıyorum. yalnız kalmayı isteyip yalnızlıktan da korkuyorum. değişik.
cokta şaapmamak lazim.
kısacası bilinmeyenin korkutucu olmasından kaynaklanan korkudur.
Edison elektriği bulmasaydı herkes karanlığa daha alışkın olur ve korkmazlardı.
Kendimi bildim bileli olan korku. Sanki biri çıkacakmış gibi geliyor.
Küçükken korku filmi izledikten sonra yaşadığım bir olaydır ama zamanla geçti ve tamamen etkisi kayboldu. Korkulacak bir durum yok rahat olun kardeşlerim.
Yıllarca yaşadığım, ailemden ayrılınca aştığım korkudur.

(bkz: insanın büyüdüğünü anladığı an)
şekilsizleşmesi hayatın, soluk bir fotoğraf gibi unutulan bir düş gibi eskimesi bilinçaltımızda,sessiz çaresiz bir durum esas olan aklı aydınlatmadıkça diye tabir ettiğim bir korkudur..
Akluofobi, modern dünyada fazlaca görülen bir fobi türüdür. bu tür fobilerde çocukluk ve şu an arasında bir bağ mutlaka vardır. akluofobi, duyguların beynin mantık merkezine karşı ağır basması sonucu meydana çıkar.

hani karanlık olur önce korkmazsınız ama bir süre sonra dayanamaz başka şeyler düşünüp, sesler çıkarırsınız ya işte o an akluofobinin beyninizdeki mantık merkezini yendiği an oluyor.

ayrıca karanlık, geçmiş çağlarda da insanoğlu için korkutucuydu. o yüzden geceleri avlanmazlardı. ateş insanlık için en yararlı araçlardan oldu bu yüzden.

ayrıca 2008 belçika yapımlı bir filmdir.
Çok eskiden yaşadığım bir şey di ama artık geçti üstesinden gelmeyi öğrendim çünkü yüzleştim korkumla. .
Çevreden gelen tehlikeli şeylerin ne olduğunu görememe tehlikesidir aslında.