bugün

Yıllarca global sermayenin kurduğu şirketlerde, özellikle petrol yatakları olan üçüncü dünya ülkelerinde çalışmış ve yazdığı "bir ekonomik tetikçinin itirafları" kitabı ile amerika'nın gerçek yüzünü göstermiş iktisatçı.
kendisi de birleşik devletler adına ekonomik tetikçilik yapmış olan yazar kitaplarında ters psikoloji uygulamaktadır.

ekonomik tetikçiler, çakallar, dünya bankası, imf kötüdür, ülkelere zarar verir derken alttan alta aslında bu güçlerin elinden kurtulmanın mümkün olmadığı düşüncesini aşılamaya çalışmaktadır.

yazarın kitaplarını dikkatli bir şekilde incelediğinizde iddia ettiği "abdnin ve bazı güçlerin karşı çıkmasına rağmen yazdım vb" cümlelerin gerçeği yansıtmadığını fark edebiliriz. abdye ve bazı güçlere rağmen değil tam aksine onların desteğiyle yazdığı aşikardır.

şirketokrasi ve ondan kurtulma yollarını anlatırken kullandığı "bu ülkelerin ürünlerini almayın" gibi çocukça önerilerde bulunması,
aslında bu ülkelerin çok güçlü olduğu, karşı çıkmanın mümkün olmadığı yönünde bilgi vermesi,
"bizim isteklerimize karşı çıkan liderler ya bir suikasta uğrarlardı yada şantajla görevlerini bırakmak zorunda bırakılırlardı" gibi cümlelerle bu güçler karşısında çaresiz olduğumuz düşüncesini bilinçaltımıza yerleştirmeye çalışması bu durumu kanıtlar niteliktedir.
adamın anlattıkları aynen türkiye.incirlik şimdi kürecik bende diyorum nasıl geldi abd yerleşti.
zeitgeist addendum 'daki konuşmasının daha çok kişi tarafından bilmesini istediğim, eskiden ekonomik tetikçi olan
yazar.konuşmanın başlangıç kısmı şu şekildedir :

" belki de en sık kullanılanı, öncelikle şirketlerimize uygun kaynakları olan ülkeleri bulur ve gözümüzü üstlerine dikeriz, petrol gibi.ardından dünya bankası veya onun kardeşi başka bir organizasyondan o ülkeye büyük bir kredi ayarlarız, fakat para asla gerçekte o ülkeye gitmez.ülke yerine o ülkede projeler yapan kendi şirketlerimize gider. enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar...

bizim şirketlere ilaveten, birkaç zengin insanın kar sağlayacağı şeyler. bunlar toplumun çoğunluğuna yaramaz. yine de o insanlar, yani bütün ülke bu borcun altına sokulur. bu borç ödeyemeyecekleri kadar büyüktür ve bu da planın bir parçasıdır... geri ödeyemezler.
ardından, biz ekonomik tetikçiler gidip onlara deriz : "dinleyin, bize bir sürü borcunuz var. borcu ödeyemiyorsunuz. o zaman petrolünüzü petrol şirketlerimiz için oldukça ucuza satın. ülkenizde askeri üs kurmamıza izin verin, veya askerlerimizi desteklemek için dünyanın bir yerine asker gönderin -irak gibi-, veya bir dahaki bm seçiminde bizimle oy verin"

elektrik şirketlerini özelleştiririz.sularını ve kanalizasyon sistemlerini özelleştiririz ve abd şirketlerine veya diğer çok uluslu şirketlere satarız. bu, mantar gibi biten bir şey ve çok tipik, imf ve dünya bankası bu şekilde çalışır. ülkeyi borca sokarlar ve bu öyle büyük bir borçtur ki ödenemez. ardından yeniden borç teklif edersiniz ve daha fazla faiz öderler. koşullara bağlı veya iyi yönetim talep edersiniz. aslında bu onların kaynaklarını satmalarını sağlar. buna sosyal hizmetleri, teknik şirketleri, bazen eğitim sistemleri de dahildir. adli sistemlerini, sigorta sistemlerini yabancı şirketlere satarız.

not: cümleleri sindirerek iyice bir okuyun bakalım.
"Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç para verip otobanlar, yollar yaptırırız..
Sonra onlara arabalarımızı satarız..
Daha sonra bankalarını satın alırız..
O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız..
Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle.."

sözleri ibret vericidir(!)
"Kendi otomobilini üretemeyen ülkeye borç verip otobanlar yaptırırız. Sonra onlara arabalarımızı satarız. Sonra bankalarını satın alırız. O bankalardan halka ucuz krediler verip daha çok araba almalarını sağlarız. Böylece verdiğimiz o krediyi arabamızı satarak geri alırız, hem de faiziyle. O ülkeye dünya bankası ya da kardeş kurumlardan kredi ayarlarız. Ayarlanan kredi "ASLA" o ülkenin hazinesine gitmez. O ülkede ‘proje‘ yapan bizim şirketlerimizin kasasına girer. Enerji santralleri, sanayi alanları, limanlar, dev havaalanları yapılır. Aslında insanların işine yaramayan bir yığın beton. Bizim şirketlerimiz kazanır o ülkedeki birileri de nemalandırılır. Toplum bu düzenekten hiçbirşey kazanmaz. Ama ülke büyük bir borcun altına sokulmuş olur. Bu o kadar büyük bir borçtur ki ödenmesi imkansızdır. Plan böyle işler. Sonunda ekonomik danışmanlar/tetikçiler olarak gider onlara deriz ki; "Bize büyük borcunuz var ödeyemiyorsunuz. O zaman petrolünüzü satın, doğal gazınızı bize verin, askeri üslerimize yer gösterin, askerlerinizi birliklerimize destek olmaları için savaştığımız bölgelere gönderin, Birleşmiş Millletler de bizim için oy verin! Elektrik su kanalizasyon sistemlerinizi özelleştirin! Onları Amerikan şirketlerine ya da diğer çok uluslu şirketlere satın..." Sosyal hizmetleri, teknik sistemleri, eğitim kurumlarını, sağlık kurumlarını hatta adli sistemleri ele geçiririz. Bu, ikili, üçlü, dörtlü bir darbeler serisidir."
Dünyada birçok ülkenin geri kalmasına sebep olan orospu çocuklarından biridir
Bunun gibiler yüzünden bir sürü insan açlık ve sefalet çekiyor.