bugün

"deveye diken insana siken yarar"

ne çok insan bu deyimi haksız çıkarmamak adına çaba sarfediyor...

bir tanesi de eski sevgilim...

dün gecenin bir vakti tam uyanmadan çalan telefona uzandım. efendim demeye çalıştım ama flamingo bile demiş olabilirim. sesimde, uykulu olduğum için saçmalayan bir ton hakim olmalı. neyse. "telefonumu sildin mi?" diye bir soru :S ekrana baktım onun ismi... bunca zaman sonra hayatıma bir başkası girince arayacağı aklıma gelmeyeceğinden afalladım. sitemden önce günaydın der insan diye saçmaladım. sonra 75 er kere: o "uyu" dedi ben "uyandım ne oldu?" dedim. sonra beynen kusup, bu diyalog ne kadar süreceğini sordum. Sustu... iyi misin dediğimde "iyi olmaya çalışıyorum" dedi. bunun ne demek olduğunu biliyordum! kuyruğu inmişti...

ne oldu dedim yine. ne olduğu gayet aşikardı aslında. özlemişti, yanıbaşındaki şimdi ulaşılmaz olmuştu ve daha kötüsü bir başkası ulaşacaktı. fitil fitil burnundan gelen domuzluklarıyla savaşıyordu...

"ne oldu?"nun cevabı olarak şöyle dedi : "hani o aynasızların ehliyeti gaspettiği buz gibi gece oturduğumuz çardağı hatırlıyor musun?" evet dedim, biz sadece ayrıldık hafıza kaybına uğramadım :S ( sabaha kadar kıçımız dona dona içip muhabbet etmiştik. o vakitler çok mutlu ve aşıktım tabii ki hatırlıyordum ) "ordayım" dedi. bundan çok kısa bir süre öncesine kadar aynı telefon ve aynı repliklerle karşılaşsaydım 10 bilemedin 15 dakika sonrasında yanında bulurdu beni ama artık çok geçti. o saçma kuruntularına kapılıp da alev gözlerine buzlar indiği gece son defa "domuzluk yapma!" dediğimde, aslında son çizginin uyarısı yapmak istemiştim. sinyali ya almadı ya da yapacağıma inanamadı... şimdi ağlıyordu... bense anlamamazlıktan geliyordum. bir zamanlar sesindeki en ufak titreşimden tüm ruh halini çözen ve herkesten önce ona öncelik tanıyan ben şimdi yoktum...

duyguların tesellisi yoktur. ben hiç bir sevgimin sonunda teselli cümleleriyle rahatladığımı hatırlamıyorum. kaldı ki bana aşık bir adamın aşkını ben kalbimi bir başkasına vermişken teselli etmem hiç mümkün değildi...

duygusuz bir pislik gibi seninle konuşuyor olmak şaşırtıcı dedim. "telefonu açacağını düşünmemiştim" dedi. uyurken açsam mı açmasam mı diye düşünemezdim ki...

"bir şömine var karşımda sanki. çok az da olsa yanıyor" dedi. tam anlamıyla çözemedim. eğer az da olsa hala yanan şömineden kastı kalbimse söyledikleri boştu. belki biraz duman kalmıştı ama en fazla o kadardı. ateşten eser yoktu...

bana "hayatın boyunca gözlerine haksızlık etme" derdi. ben de şimdi ondan miras kalan bu sözü dinliyorum. gözlerime haksızlık etmiyorum; bakmaları gereken yere çevrili duruyorlar artık... onun "kaybolmuş puzzle parçası" gitti bense "kaybolmuş puzzle parçam"ın o olmadığını farkettim...
AT ÇALINDIKTAN SONRA, AHIRIN KAPISINI KAPATIR.
(bkz: babaya benzemeyen çocuğu doğuran kadın)