bugün

Öç almayı ya da hayata karşı kendisini korumayı bilen insan bunu nasıl yapar dersiniz ? Bu insanlar, öç almayı en büyük amaç haline getirdiklerinde, varlıklarındaki her şeyi yok ederler. ( Fyodor Dostoyevski )
Bir tarafta krallar ve saygınlıkları, imparatorlar ve zaferleri, dahiler ve auraları, azizler ve haleleri, halkın önderleri ve iktidarları, orospular, peygamberler ve zenginler duruyor... Öbür tarafta ise biz varız -köşedeki dükkanda çalışan şu çırak, dramaturg müsveddesi William Shakespeare, fıkra meraklısı berber, öğretmen John Milton, mağazada çalışan çocuk, bohem Dante Alighieri, ölümün unuttuğu ya da kutsadığı ve hayatın kutsamaksızın unuttuğu insanlar.
gelsene dedi bana,
kalsana dedi bana,
gülsene dedi bana,
ölsene dedi bana.

geldim,
kaldım,
güldüm,
öldüm.

Nazım Hikmet Ran
Odaya girdiğimde göğüslerini okşuyordu.
"ve recep tayyip erdoğan beyaz atıyla izmir'e girmek üzereydi..."

bir arkadaşımın yazdığı henüz yayımlanmamış kitabından.
tamam bu ciddi:

"gelecek, gelecek olarak var değildir; gelecek, bir yaratıdan, şimdinin bir parçasını oluşturmaktan başka bir şey değildir; bu yaşama, bu tedirgin, bu hüzünlü, bu acılı yaşama, günden güne kaçan, uzaklaşan bu gelecek uğruna katlanmak, bu saçma sapan yaşamın en acı saçmalığıdır."
Zira o an anladım ki o bir cnbc-e, ben ise Flaş TV’ydim. O “Ustalara Saygı Kuşağı”, ben “Türkü Bacı” programıydım. O anda ilişkiyi kafamda bitirip çökeleğimi, bulgurumu alıp eve geldim.
Üzüntüden sokaklarda avazımın çıktığı kadar bağırmaya başlamadan dön.
cahit zarifoğlu.
Ama başa çıkılmaz görünen şeylerle sonunda baş edildiğini, en acı olayların bile gerçekte çok yalın olduğunu ve bunları yaşamanın değil, verdikleri korkunun daha ağır olduğunu da öğrendim. Uzaktan bana acıyanlar, gerçekte bana neyin acı verdiğini bilmiyorlar, acı çektiğimi düşünüyorlar yalnızca. Çoktandır geride bıraktığım, karşı karşıya gelip alt ettiğim bir acıyı yaşamamı bekliyorlar.

Tutsaklık güncesi
beş yıl uyumak istiyordum ama izin vermezlerdi.

(bkz: charles bukowski)
Ne kadar çok insanı seversek, asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok ve kuvvetli severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir.
(bkz: kürk mantolu madonna)
Çiçek yanıt verdi: seni aptal! Görülmek için mi açtığımı sanıyorsun? Kendi zevkim için açılıyorum, başkaları için değil, çünkü hoşuma gidiyor. Aldığım zevk var olmaktan ve açmaktan ibaret.

Schopenhauer- parerga and paralipomena.
"yaklaşık 5 santimlik karmaşık el yazısı ile şöyle yaziyordu

'anneciğim
seni çok seviyoruz
ve de çikolatayı da

-carrie ve cory '

"

çatı/v.c.andrews

ulan bi hüzünlendim okurken.
Kürşad ölmüş; fakat attan düşmemişti.
Ölmüş; fakat yenilmemişti.
"...hissedilerek söylenenler yalnız gelmezler. Önlerinde ve arkalarında bir sürü anlamsız cümle olur. Önemli olan, hepsini elekten geçirip doğru olanları bulmaktır. Geriye sadece hareketler kalır. Davranışlar. Harcanan kelimeler dışında her şeydir, insanlık denilen yaratıklar tarihi. Söylenmeyen her şeydir. Akıllarda uçuşan bütün kavramlardır. Dile getirilmeyen nefretten büyüğü yoktur. Dile getirilemeyen aşk gibisi yoktur..."
Bir düşmanın yenilgisine gülmekten başka kahkaha olmayacak.
(bkz: Bin dokuz yüz seksen dört)
görsel
Nasıl oluyor da bir insanın mutlu olmasına sebep olan şey aynı zamanda yıkımının sebebi de olabiliyor?
Goethe.
severim çok fazla erdemi olsun istemeyeni. bir erdem iki erdemden daha fazladır: çünkü kara talihin bağlandığı daha sağlam bir düğüm demektir o.

friedrich nietzsche - böyle söyledi zerdüşt.
"Orasına ben karışmam. Görevim yalnızca sizi ikaz etmek. Kendinizi hiçbir şeye fazla vermemelisiniz. iyileşmeniz gecikir. Kendinizi eğlendirmeye bakın. At gezintileri, dans, açık havada yormayacak beden hareketleri, hoş konuşmalar,özellikle bayanlarla...bunları tavsiye ediyorum. Kalbiniz yalnız tatlı, hafif duygularla çarpmalı."

Oblomov-ivan aleksandroviç gonçarov
Göklerde uçuşan kuşlar, ekin ekmezler, hasat yapmazlar, onların rızkını Tanrı verir.

Lev Nikolayeviç Tolstoy- Savaş ve Barış
senin silahın buydu işte. bütün uykularında çocuktun.

(bkz: umay umay)
“Gerçek bir zafer bir kadının bedenini değil, ruhunu kazanmaktır.”
aborjinler çölde giderlerken aniden dururlar.morgan'da onlara mola zamanı değil, neden durduk?diye sorar.yerli reis der ki; "çok hızlı ilerledik, ruhlarımız geride kaldı.ruhlarımızı bekliyoruz."
"...Ama şunu da unutmayın gururlu kişiler, hele insanları biraz da aşağı görenler tanrıya inanmayı pek severler. çoğu güçlü insanda önünde eğilebilecekleri birini ya da bir şeyi bulmaya karşı doğal bir eğilim vardır."

Dostoyevski "Delikanlı".