bugün

dünyanın en boktan duygusudur.

bildiğiniz gibi yada bilmiyorsanız artık öğreneceğiniz gibi, iki türlü insan vardır yeryüzünde.

iyi, kötü.

şimdi her ne kadar çoğunluk bizim tarafta da olsa, hayatımıza ister istemez iyi insanlar da giriyor. o nereden kaynaklandığı belli olmayan ruhlarındaki iyilikle , bu devirde hala nasıl temiz kaldığını anlıyamadığımız kalpleriyle karşımıza geçip, hayatı bize zindan ediyorlar.

zor iş efendim bu iyilerle yaşamak. her şeyleri bir dert.

örneğin bizim gibi ruhu çoktan kararmış birinin kalbini kırsan ne olur? hiç bir bok olmaz. o da anında sana karşılık verir, seni kırmaya çalışır, ağzından ateş fışkıran ejderha misali öfkesi ile seni yakar.

ya gerçekten iyi birinin kalbini kırarsan ne olur? felaket olur, yanarsın.

her şeyden önce onu kırdığını anlıyamazsın bile. belli etmez çünkü, acı çeker, yaralanır ama hala, kana kızılcık şerbeti muamelesi yapar. sanki hiçbir şey olmamış gibi sana iyi davranmaya devam eder.

derken aniden, bir kelimesinden yakalarsın onu ne çok kırdığını, üzdüğünü, acıttığını. anlarsın ve başına da belayı alırsın. çünkü bir tepki görmemişsindir, sana misilleme yapmamıştır, kalır içinde tüm bunların bıraktığı acı tortu.

yahu bir bağırsa, bir sitem etse, aynısını sana yapsa rahatlarsın. yok ama nerde, tam tersi sana karşı daha da iyi olur, sen de yediğin haltın ezikliği ile kalır durusun.

o yüzden kendini çok boktan hissettirir iyi bir insanı kırmak. migren ağrısı gibi sinsi bir ağrı bırakır insanın içinde.

o yüzden mümkün olduğunca iyilerden uzak durmalı insan. çok can acıtıyorlar bunlar çok.
(bkz: ağaçları kırmazsan güneşi göremezsin)
sonuçlarına katlanmayı gerektirir.
yaptığı iyi ve kötü şeylerin karşılığı mutlaka alacaktır insanoğlu.
ya da ne ekersen onu biçersin.
Bazen kaybetmekten korktuğumuz için kırdığımız insanlardır.