bugün

1960 sonrası toplumcu şiirin ikinci kuşak şairlerindendir...

"sen yoksun"

Bir zamanlar öyleydi
Diyelim duruyordun bir ağacın yanında
Kış oluyordu diyelim, tek yaprak olmuyordu dallarda
Şimdi kimse inanmaz buna ama
Çiçekle donanıyordu ağaç bir anda
Kuşu bile oluyordu hatta

Değdiriyordun diyelim parmağını
Hüzne yavaşça
Eriyip rengârenk bir uçurtma
Oluyordu o an
Hüzün dokunmanla

Diyelim bakıyordun ağlayan bir çocuğa
Donup kalıyordu gözyaşları çocuğun
Akarken yanağında

Bir zamanlar öyleydi
Şimdi yoksun
Mevsim kış, vakit hüzün
Ve bütün çocuklar ağlıyor
(bkz: şiirin üç kuralı)
tanrısına da güven olmaz bu istanbul un
hep yarına erteliyor kıyameti

dizelerinin sahibi..
neden biliyorum ama ahmet telli ye özendiğini düşündüğüm şair. ya da etkilendiğini diyelim..
"sevincin eşiğindesin
kan izi var eşikte
ve içerde kanayan
ince bir inci
hadi gir içeri
inciyi bul
kanı sil
kurtar sevinci"

dizelerinin sahibi şair.
aşkın en umarsız halini anlattığı şiiriyle, beni benden alan şair.

iki taksi çarpıştı az ötemizde ve biz
Katıla katıla güldük
Aşktı bize unutturan dünyayı
Biz ki kimsesiz bir kedi görsek sokakta
Alıp eve getirirdik daha dün
Ey insanlık, anla ve bağışla bizi
Felaketlere gülecek kadar
Seviyoruz birbirimizi.
1948'de Balıkesir'de doğdu. istanbul Eğitim Enstitüsü Türkçe Bölümü'nü bitirdi. Çeşitli illerde ve istanbul'da edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğretmenlikten ayrıldıktan sonra yayınevleri ve reklam şirketleriyle, Cumhuriyet gazetesi ve Yazko'da çalıştı. ilk şiirinde ikinci Yeni akımının etkisinde kaldı. ilk kitabında yalınkat, yeterince işlenmemiş, devrimci, slogancı şiirler dikkat çekti. Sonraki yıllarda toplumsal gerçekçiliğe yöneldi. Biçim ve öz dengisine özen göstererek kendine özgü bir anlatım kurdu. Yalınlık, duruluk, lirizm, özlülük, uyak kullanmaya eğilim, uyaklar yardımıyla yaratılmak istenen şaşırtmacalı bir söyleyiş bu anlatımın temel özellikleri olarak sıralanabilir.
önde gelen şiirleri;

UÇURUM
iÇ iÇE
SEViŞKEN
ÖLÜM HAYATI KUŞATALI BERi
EL ELE
AŞK ÇEKiŞEN
EŞiKTE
KARŞILIKLI AYAKTA
GÖKYÜZÜ VE ŞiiR
ŞiiRiN ÜÇ KURALI
ÖZLEM
(bkz: şer sureleri)
eşikte

günlerce sokaklarda seviştik
uzaktan uzağa
yalnızca soluğumuzla
sonra bir gün
sokaktan eve girdik
gidemedik yatağa kadar
hemen oracıkta
eşikte.
*
ismail uyaroğlu "kirli şiir" adlı kitabında belirtildiği üzere aydın ortaklar öğretmen okulunu, şimdiki adıyla ortaklar anadolu öğretmen lisesini bitirmiştir.

uyaroğlu şiirinde biz buna "kanını kaynatmak" deriz.

düşünün: bir şair tanıyorsunuz, onu çok seviyorsunuz, onu devamlı okumak istiyorsunuz, âdeta şiirleriyle yaşıyorsunuz. sonunda bu şairin sizinle aynı okuldan mezun olduğunu öğreniyorsunuz.
KOÇAKLAMA

çıktım dağın başına da
adım kazdım taşına
ölüm namert belalımdır
bakmaz gözüm yaşına

bu dağların rüzgarından
hoştur aman benim başım hey
ölüm düşme peşime
gençtir daha benim yaşım

düz ovaya inilir mi
ölüm yıldı sanılır mı
düşman sinmiş yolun gözler
bile bile yanılır mı

günü gelince onar yüzer
biner biner ölürüz
vuruşmaktır aslımız bizim
döner döner ölürüz
Tanrı kabul etmiyor
Sen evlat edin şeytan beni
Şiirimi kötülüklerle donat
Günahla güzelleştir
Utandırmam seni,sapkın ve şair
Yazıyor amel defterime,suçu:
şer ve şiir...
kanla gargara yapınız sabahları
çiğ et çiğneyiniz
gece uyurken bile o zaman
büyür iştahla dişleriniz

yemeklerde sevdiklerinizin tabağına
bir ölçü arsenik
renk katar yemeğe ölüm tadı verir
uydurma sanılmasın bu bilgiler
hepsi ansiklopedik

kim o şaşkın selam veriyor size
canına mı susamış ne
verirse versin kendisi bilir
bıçağınız duruyor ne güne

metin, ışıl, erdal, sevim
iyi yurttaşlarsınız hepiniz, notunuz iyi
kötü bir yurttaş
ikamet ediyor fakat bu şiirde
cinayet dersi pekiyi
kaçıyorduk hızla kendimizden
ve hayat denen heyelandan
iki hapçı, bir konsomatris
bir komi, bir de ben
elimizde kör birer bıçak
sığınmak üzere bir şiire
ağlaşarak

siz çıktınız karşımıza ve sizin
hal ve gidiş şeyleriniz

dokunmayın bizim baykuşumuza beyler
çığ düşmemiş hiç hayatına
dengeli bireylersiniz siz
uykusu düzenli, rüyaları aydınlık, ferah
yakası hep temiz, tırnakları da
ve vites düşüren hemen
viraja ve hayata girerken

ipek don giyer yazları
ipek mendille silersiniz ayakkabınızı
size çalışır bütün ipekböcekleri
kibarsınızdır ve kibar kokular
yayılır mendilinizden
nerden mi belli
zeki müren dinlemenizden

ama dokunmayın bizim baykuşumuza
kirlidir mendilimiz bizim, kanlı
ve kötü şarkılar dinleriz devamlı
yalayarak iyileştirmesi gibi yarasını
vurulmuş bir ceylanın
aranağmesinde intihar saklı

bitirirken kendim için, küfür babında:
dokunmayın benim baykuşuma
şiirdir demem yoksa, kötü konuşurum
adabımuaşeret tanımam ben, a(k)siyimdir
defolun beylerrr!
Esirgemeyen ve Bağışlamayan Şeytanın Adıyla
(bkz: kedileri severken ağlayınız)
işte geldim, hadi konuşalım
hayır, hayat
sıkıyor artık beni
ölümden söz edelim
ölümden önemli konu var mı?

düştüğü yeri yakar ölüm
söyle hayat yakar mı?
pek adı geçmeyen, türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden biri.
Gül
Yıllar süren o büyük yıkımdan
Kurtardım bu gülü
Ve işte sana sunuyorum
Yeni bir renk ver ona
Yap büyünü

Bir kere bak
Gözlerinin rengini alsın
iki kere bak
Sindirsin o rengi
Üç kere bak
Ve bırak
Yalnızca dinle artık
Duyacaksın değişimin sesini
Gül 3 (ismail Uyaroğlu)
Her çocuğa bir ad konur
Mustafa: acı olur onun göbek adı
Ramazan: acı olur onun göbek adı
Halil: acı olur onun göbek adı
Kızlara da çiçek adları konur
Ve genellikle
Kuytu bir gül hecesi
Süsler çoğunun çeyizini
Gül, Güllü, Gülten, Gülşen, Gülden, Gülhas
Gülnaz, Gülcihan, Gülfidan, Gülderen, Gülseren...

Böylece kan yürüsün istenir
Çiçeklerin sevinci yürüsün de
ışısın yüzleri
Ama hayat acıdır
Ve acı olur onların da göbek adları

[Evet, her dilde
Türlü söylenişi olan gül
Çocukların dilinde yerini
Bir sözcüğe bırakır: kül]