bugün

sipariş verilmek üzere garsonu çağırmak için el havaya kalkmıştır. "bakar mısınız?" şeklinde bir seslenişte bulunulur. fakat garson sizi fark etmez. o sırada kimse fark etmesin diye, geriye yapacak bir seçenek kalmıştır. eller kafaya konur, sanki böyle saç tarıyormuş gibi pozisyon alınır ve bu durumu kurtarmaya çalışılır.
hele birde bu garson masadaki başka birisi seslendikten sonra hemen bakmasıyla o başa konan o el sinirle aşşağıya iner ve garsonun yaklaşmasıyla gittikçe sıkılır. uyuz olunası durumdur.
yapılan fiilin sonuca ulaşmaması sebebiyle, bozulan karizmanın üzüntüsüyle, vah başıma gelenler anlamında işlenen eylemdir. akabinde ses tonu yükseltilip, kibarlıktan uzaklaşılır.

ama amerikan filmlerinden öğrendiğimiz, kişinin ufak bir el hareketi ile garsonun yanıbaşlarında bitmesi durumudur.

buradan da anlaşılacağı üzre mühim olan, eli kaldırmak değildir. mühim olan girdiğiniz lokantanın garsonlarıdır. kimi şişşş diye hitap edilince, çalışır. kimi de, sadece bir el hareketi ile. mühim olan girdiğiniz ortama çabuk adapte olmanızdır.

mesela; adanaya gittiğinizde bir kebap rica edebilir miyim? derseniz, size ibne gözüyle bakarlarken, etilerde koç iki stragonof kapsana bize demeniz ayy kaba adam olarak anılmanıza sebebiyet verecektir.
"ne şiş yansın ne kebap" duygusunun inasnlığıdır.
garsonun farketmeme ihtimalini sıfıra indirmek için, el kaldırıldıktan sonra kendi başına değil de, garsonun başına veya kıçına konulmak suretiyle alternatif geliştirilecek davranış.
(bkz: ofsayta düşmüş ümit karan bakışı)