bugün

https://fbcdn-sphotos-a.a...77254754_1055214360_n.jpg
çoktan ölmüştür.
ne zaman koptu ipler.
ilk insandan beri mi?

doğru ya, habil ve kabil' den beri...

kabil başlattı kardeş katlini...
o günden beri mübahmış gibi inmedi insanoğlu birbirinin boğazından
bir gün olsun.
o gün kıskançlık tohumlarını ekti,
o günden sonra yabani bir ot gibi -beslemesek de- yanıbaşımızda bitti kıskançlık...

bir gün olsun güne insan sıfatıyla uyanmadı insanoğlu.
bir gün olsun birilerinin çocuğu, birilerinin ana- babası olmayı,
türk olmayı,
müslüman olmayı,
sünni/ alevi olmayı,
orospu olmayı,
hanımefendi olmayı,
en çok da köle olmayı bırakıp çırılçıplak insan olmayı beceremedik.
ipler koptu.

her yeni gün büyük bir çabayla savaşlar başlattı insanoğlu,
sonra yorgun düşüp,
kılını kıpırdatmadan barışı bekledi...

bu tembellik barışı haketmeyecekti!
haketmedi de...

gözümüz son dakikalarda yeni bir gelişme bekledik...

her silah sesi,
yere yığılan her ceset,
sözün bittiği yer oldu...

isyan ettik,
sen yanmazsan, ben yanmazsam dedik,
birlikte yangına gittiklerimiz daha önce davrandı,
yaktı bizi...

yeni bir gelişme bekledik, en masum,
en savunmasız halimizde,
gözümüz yollarda kaldı.

ben bunları yazarken,
farklı bir gelişme var mı?
Sürekli aranan ama bulunması için elimizi taşın altına koymadığımız bir şeydir.
her şey gibi zamanla modası geçmiştir.
insanlar her şeyi çok hızlı tükettikleri için insalığıda çok çabuk tüketmiş hayvanlarla insanlar arasında ki farkı kapatmıştır.
büyük insanlık sekizinde işe gider yirmisinde evlenir kırkında ölür büyük insanlık.
tüketiyor kendini, yok ediyor yavaş yavaş kana karışan bir zehir gibi damarlarında ölümü besliyor, bütün hücrelerine yok oluşu, bütün zerrelerine bıkkınlığı, bitmişliği ve tükenmişliği zerk ediyor. kendi eliyle kendi kuzusunu kazan avanak bir maymun gibi tozun toprağın içinde ölümüne hazırlanıyor.

gazeteleri açın biraz göz atın, romanlara bakın, istatistiklere bakın "oyunun sonu yaklaşıyor" diye büyük puntolarla kara kara harflerle her bir gazete her bir kitap her kulaktan kulağa söylenen söz bunu bağırıyor. her elimizi attığımız her kendimize sakladığımız şeyde bu var "oyunun sonu!" nehre karışan fabrika sularından, sofranıza koyduğunuz ekmeğe, sokakta selam verdiğiniz ahbabınızdan, elini tuttuğunuz sevgilinize, camii duvarlarından, büyük kapital sembollerine, manasatırlara, ıssız patikalara, bir ağacın gövdesinden bir nehrin denizle karıştığı yere kadar gözünüzün görüp görebileceği aklınızın alıp alabileceği her yerde her meydanlıkta her tabloda her reklam pansounda bu yazıyor "oyunun sonu!"

nefretler suyun altına gizlenen balıklar gibi besliyorlar kendilerini, korkular bir gizin arkasında saklanıp uygun anı bekliyorlar, silahlar kınlarından çıkmaya ramak kalacak o anı beklemekteler ve insan bütün nefretini kusmaya hazırlanıyor bu bütün nefretini kusacağı ana kadar son oyununu oynayacak o son büyük oyunu! o son büyük sevgi gösterisini o son büyük "insancıllığını" sergileyecek ve hepsi bitecek her şey bitecek hepsi son bulacak. ne güneş aydınlatmaya yetecek bu toprakları ne de güzel sözler kültürleri zenginleştirebilecek ne de bir adet bir örf bir gelenek insanların arasında sevgi bağları oluşturmaya yetecek, gayretimizin son damlası bile o kurtuluş bardağını doldurmaya yetmeyecek. çünkü yedi bin yıldır nefretimiz birikti, yedi bin yıldır bastırdık içimizdeki şeytanı, yedi bin yıldır küçük nefret oyunlarıyla kendimizi sakinleşitirmeye çalıştık! ama yetmedi yetmeyecek o son büyük oyun başlayana kadar hepimiz o çıldırtan sakinliğimizi o tanrının bile canını sıkan ataletliliğimizi koruyacağız ve sonra işte o gün geldiğinde ağzımızdan kendi kanımızı kusacağız. tanrı bile yardım edemeyecek-etmeyecek! çünkü biz bu oyunu çoktan hazırladık hepimizin rolü belli hepimizin silahı ortada. kimimiz yazdık kimimiz kurşun attık kimimiz kılıç salladık kimimiz sevdik kimimiz sadece sustuk hepimiz o güne hazırlandık hepimiz sorumluluktan ölümüne kaçarcasına ama bir o kadar sorumluluğu taşır gibi bu oyunu hazırladık.

yok oluyoruz!

ekolojik bir sistemde canlı popülasyonunun hayatta kalma şansını yükselten bütün etmenleri yok etmesi gibi yok ettik bütün kaynaklarımızı. zehir içtik, zehir içiriyoruz, para kazandık, para kaybettik, o depolarımızı sonuna kadar "şey"lerle doldurduk artık kalmadı koyacak yer, saçıp savurma vakti! ne varsa iyi kötü, güzel çirkin ne varsa saçılacak işte o zaman bütün çıplaklığı ile kendi yazgısının karşısında duran insan ölümünü seyretmekten başka bir şey yapamayacak. entropi sadece nesneleri değil bilinçleri de zihinleri de etkisi altına alıyor, her sözcük boşalıyor her anlam yok oluyor her düşüncenin altındaki çıtırdama sesi kulakları sağır ediyor.

çırpının bakalım zevzekler çırpının! daha iyi bir hayat için çırpının, daha iyi bir okul için, daha iyi bir iş için, daha iyi yerlere gelmek için çırpının! ilüzyonun kucağına atıverin kendinizi! yapacak bir şeyiniz yok zannediyorum ki benim de kalmadı savaş boyalarımı sürmekle meşgulüm daha iyi bir hayat için kan emmeye geliyorum...

bu savaşın galibi bellidir artık, yokluk...
doğuştan vahşidir.
görsel

günümüzde budur...
"insanlık" yazın, boşluk bırakmayın ve hiçbir yere de göndermeyin. Bırakın sizde kalsın.
en çok bağıra basılmak istenen, soyutların soyutu, masumiyet, hesapsızlaşmaz akıl almaz, zor bulunan şeydir o.
kesinlikle dinle ilgili değildir.
kaybettiğimiz, farkında olmadığımız bir değerdir. maddileşen dünayada unuttuğumuzdur.
hakkında çok ama çok güzel bir yazıyı hıncal yazmış. okuyun okutturun.

http://www.sabah.com.tr/Y...c-resim-bir-korkunc-durum
Şebnem Ferah'ın 2009 yılında çıkarttığı Benim Adım Orman adlı albümün parçasıdır. Bol enstruman içeren bir parçadır.
insani surette doğmakla olunamayan olgu.
Günümüz türkiyesinde insanların daha çok benimsediği hayvanlıktır.
her dönemde her toplulukta birilerinin mutlaka sahip olacağı erdem. iyi niyet, insaf, kalp güzelliği olarak da tanımlanabilir.
http://www.facebook.com/p...04&type=2&theater
zamanımızda "o da ne?" sorusuna maruz kalmaya yüz tutmuş kavramdır.
çoğunluğu kendini hâlâ canlı sanan zombilerden oluşmaktadır.

(bkz: #17708222)
göstermenin tam zamanı. Şu karlı günlerde bize verebileceğiniz tüm yiyeceklere ihtiyacımız var.

-sokak canlıları adına konuşuyorum.
Bir çaydanlık değildir.
trafik ışıklarında arabaların camını silip 3 kuruş para almak için bekleyen, kırmızı burunlu, yırtık pırtık elbiseli, 5 yaşında bir çocuğun yanından geçmekte olan bir akranının sürüklediği oyuncak arabanın camlarını silmek için heyecanla atıldığı an, benim için ölmüştür insanlık.
ağlayarak başlayan ve genelde pişmanlıkla nadir de olsa mutlu bir şekilde sona eren süreçtir.