bugün

BÜYÜKLERiN BAHÇEDE DOLAŞIRKEN KiTAP OKUMALARINA HEVES EDEN GENÇ ÇOCUK OKUMAYI SÖKER SÖKMEZ ELiNE "AYŞEGÜL PAZARDA" KiTABINI ALIP BAHÇEYE ÇIKAR, KiTAP OKURKEN ÖNÜNE BAKMAYI AKIL EDEMEYEN GENÇ BÜTÜN ARKADAŞLARININ GÖZÜ ÖNÜNDE ATATÜRK BÜSTÜNÜN YANINDAKi KORUMA DEMiRLERiNE ÇARPARAK BÜSTÜN DiBi YÜZÜ KOYUN KAPAKLANMASI OLAYIDIR.

(bkz: VALLAHi BEN DEGiLiM)
(bkz: Bi ARKADAŞIN BAŞINA GELMiŞ)
cuma günü tören esnasında, istiklal marşını okutmak üzere herkesi tam karşıya alan ve öğrencilere nispeten biraz daha yukarıda duran müzik öğretmeninin, istiklal marşı müddetince rüzgarla beraber eteğinin havalanması.
öğretmene anne dedikten sona tüm sınıfın yarılması.
Müzik öğretmeninin istiklal marşından önce
-ses veriyorum korkmaaaa
demesinin ardından
-korktuuum
diye cevap vermesi ve arkadaşlarını gülme krizine sokması.
Altıncı sınıfta, almanca dersinde metin okurken, 'hans' ismini 'hasan' olarak okuyup, sınıfı gülme krizine sokmak.**
okulunuzda bıçakla cinayet işlenmesi. küçücük çocukların psikolojisini bir düşünün.
aynı okulda okuyan kız kardeşin üzerine kitaplık düşmesi
beden dersinde pis burun vurulan topun etrafı kolaçan eden müdürün yüzünde patlaması
sıra arkadaşınızın ders esnasında afedersiniz altına sıçması.
herşeye rağmen güzeldi ilkokul yılları, ekmek elden su gölden...
pet şişe ile sınıflar arası maç yapmak.
* * *
yanlışlıkla erkekler tuvaletine girip, dışarı çıkmak için tuvaletin boşalmasını beklemektir. kapıyı vuranlara erkek sesi çıkarmak amacıyla hayvani bir ses tonu ile "doluu" diye höykürmektir. *
altına sıçmak. yanında oturan sidikli nazlı tarafından örtmene şikayet edilmek;

"örtmenim, güney çok pis kokuyor."

örtmen tarafından eve kışkışlanmak.

var mı bundan daha dumuru? bir kış günü, paçadan dökülen bokları karlı yollara bıraka bıraka eve yürümek. yürürken de sümüğünü yemek.

***

özlüyorum lan seni çocukluğum. burnumda tütüyorsun yemin ederim.

***
birinci sınıfta okulun ilk günü ilk tenefüs zili çaldı koşa koş erkekler tuvaletine girdim. tuvaletimi yaptım elimi yıkıyorum ya bir uyarandamı olmaz olmadı bende salağın önde gideniyim kız erkek fark etmez aynı tuvaleti kullanıyorlar sanıyorum en saf ve temiz duygularımla. tuvaletin kapısında öğretmen söyledi orayı kullanmamam gerektiğini.
sene sonuna doğru sıralardan alev çıktığı bir zamanda , tüm okul öğle arası törendeyken gitmesek ne olur gene dan dan konuşuyor diye saç yapmak maksadıyla tuvalete gitmek , ardından koridorda hayvan gibi inleyerek merdivenden yukarı koşan hademenin sesini duyup ilk boş bulunan tuvalete girilmesi , heyecandan girilen tuvaletin kilidinin olmaması ve az önce insan evladı olmadığına kanaat getirdiğimiz bir yaratığın tuvalete sıçması , anıran hademenin tuvalette bir ipnelik olduğunu sezip akabinde arkadaşla yan yana girdiğimiz tuvaletlerin kapısına hayvan gücüyle yüklenmesi , o ittirdikçe bizim kapıların arkasından dayanmamız ve bok kokan tuvalette yazın ortasında ağzımızı okul tişörtüne geçirip kahkaha atarak daha fazla anırmadan defolması için dua ederek kapıya arkadan yüklenip destek yapmamızdır .

üstüne üstlük bir kaç defa rehber öğretmenden uyarı kağıdı alıp imzalamış ve disiplinle burun burunaydık .
hayatımın en traji-komik ve adrenalin dolu günleri arasında top 10'uma girmiştir .
ama yine olsa yine yaparım , hatırladıkça heyecanla kahkaha atıyorum sözlük . o gün bugündür tuvaletin kapısına birisi yükleninçe heyecanlanıp gülmeye başlıyorum , kişilik ve davranış bozukluğu oluştu bende . *
henüz beşinci sınıftayken basketbol oynayıp topun potadan düşüp 1,55 boyunda 55 yaşındaki hocanın kafasına düşmesi.

akabinde dayak yenilip ağlanması.
okula geç kalmıştım. teyzem de bi kapri almış, asker yeşili, naylon gibi bişi kalmış aklımda. yazlık pantolon diye kakalamışlardı bana. işte ona sıçtım. okula giderken. geç kalmışım, sıçmışım, çaresizim, sitenin ortasındayım.
heyt be.
1. sınıftaydık. beden eğitimi dersi öğlenden sonra olduğu için öğle arasında üstümüzü değiştirmiştik. ben de eşofmanımı ters giyimişim. hoca "neden ters giyidin annekos?" diyince o havamla "onun modeli öyle." demiştim. ama sanırım kimse yememişti.*
4. sınıf zamanları; arka sıralarda oturan, sürekli muhabbet çeviren dört kişilik bir tayfa idik vakti zamanında. öğretmen kişisi matematik dersinde soru- cevap yapar ve problemleri öğrencilere çözdürürdü. biz ise sıkıntı kıskacından kurtulmak için bir oyun hazırlayıp, her seferinde öğretmenin sorduğu probleme alakasız bir cevap bulup ön sıradaki arkadaşımızı kurban edip ''götür bak kesin doğru bu sefer'' gazıylan beraber o arkadaşımızı yollardık. her seferinde yutar, gıkını bile çıkarmadan giderdi. ama her seferinde de azarlanarak rezil olmuş bir şekilde dönerdi geriye.

bir gün yine bu terane dönüyordu, yine ''kesinlikle, garanti'' yolluklarıyla uğurladık arkadaşı. ama ters köşe yaptı bize. sen tut tüm sınıfın harıl harıl çalışıp, yırtınıp yapamadağı soruyu ''evreka'' dercesine götür öğretmene. yetmezmiş gibi bir de sözlü notu al. işte bu durum karşısında apışıp kalmaktır...
daha pantolonla sıçmayı öğrenemediğimden ilk denememi Okulda yapmaya çalışmıştım. Gayet başarılı gibi gelmişti. pantolon falan tertemizdi. Lakin sınıfa gidince burnuma kötü kokular gelse de kaynağının ben olmadığıma kanaat getirmiştim. ta ki dersin sonlarına kadar.
Ayakkabımın köşesine sıçmıştım.
Hemen lavaboda yıkamaya gittim. Ama su tuttukça bok pantolonuma sıçrıyordu. Peçete de olmadığından o boku elimle sıyırdım Sevgili sözlük.
okulun ilk günü çıkan kavgayı ayırmak maksatlı girdiğim kavga sonucu tek tokadı benim yemem. evet, o kadar kişi içinden geldi beni buldu öğretmen.
ilkokulun ilk günüydü.
herkes sınıf kapısının anahtar deliğinden hoca geliyor mu diye bakıyordu.
bende bakayım dedim. bakmaz olaydım. meğerse hoca tam önündeymiş.
içeri girer girmez kafama bir tokat attı altıma işedim.
valla bak.*
yetişkinlik günlerinde hatırlandığında insanı tebessüm ettirecek, veya sözlüğe entry girdirecek olaylardır.

en fazla 10 yaşındaydık. hoca dedi ki herkes olmak istediği mesleği tahtaya yazsın. tahta meslek gruplarıyla dolmaya başladı. herkes sırayla çıkıp yazıyor, yaşımız itibarı ile öğretmenlik ve doktorluk birincilik mücadelesi veriyordu. polislik yazmıştım hatta hiç unutmam. bu ankette 2 arkadaşın tercihleri dikkat çekiyordu. 50 kişiydik sınıfta. aramızda 1 kişi sporcu olmak istiyordu. geriye kalanlar(2 kişi hariç) öğretmenlik-doktorluk-polislik üzerine oynuyorlardı. gelelim bu iki kişiye.

birincisi lisede deli lakabını alacak aykut arkadaştı. mikrobiyolog yazmıştı. sen nerden biliyon la o yaşta mikrobiyolojiyi? gerçi aykut daha sonraları hiç tahmin etmediğimiz bir meslekten güzel bir rütbe ile emekli oldu.

ikincisi de henüz o yaştayken piç lakabını almış ve halen o lakabı layıkıyla üzerinde taşıyan uğur idi. sınıfn en haşarı çocuğu. babası tekel bayii sahibi. çocuk meyve suyunu rakı gibi içip 10 yaşında efkarlanmak eyleminin tadına bakıyordu. öyle bir manyaktı. o da barmenlik yazdı. tabii ki mahalle arası piçlerinden olduğu için kayalıklarda şişe efes içmekten öte bir eğlence hayatı olmadı.

bi kere de piknikte altıma işediydim lan ben! neyse bunu geçelim.*
gittiğim ilk gün hüngür hüngür ağladım ve o gün annem benimle birlikte sınıfta oturdu. sonraki 5 sene ilk günü toparlamakla geçti zaten.
henüz birinci sınıftayken, annenin sevinçler içerisinde hediye ettiği bahçevan pantolona kaka yapmıştım.

bahanem yok, ishal falan değildim. bayağı tutamamıştım dışkımı.

üstelik o gün, haftalarca almak ve eve sevinçli haberini iletmek için beklediğim kırmızı kurdeleyi de almıştım. eve gelene dek oldu ne olduysa..

hasta anacığım, hasta yatağından doğrulup: "oğlum kurdele mi almış benimmm" der demez, o görmeden pantolonu değiştirmiştim.
birinci sınıfın başlarında iken annemlerim harçlığımı unutmaları üzerine. bende böyle bir telaş sanki açıkta kaldım, böyle tüm ders düşünüp içimin içimi yemesi sonucu öğretmen beni çöp dökmeye gönderdiği sıra müdürün odasına gidip durumu izah etmiş annemi aramış ağlak bir ses tonuyla harçlığımı istemiştim. müdür ile yardımcı bey bir kahkahalar hala anlatıp güler evdekiler. ben hala olaya ciddiyetle yaklaşmayı tercih ediyorum tabi.
okul pantolonuna sıçmak gibisi yok. o pantolon neler çekerdi de ama kamufle de etmezdi ipne sıçtıktan sonra pantolon değil de fanila olurdu sanki. ha bi de alta işeme var. bunu bildiğimden pijamalarımı hep cepsiz alırdım. işediğimde annem sabahları bakardı işemişmiyim diye, ben de ters çevirirdim ve öyle kurtulurdum dayaktan. bokla-çişle mücadele ederek geçti gitti. .
evet, o zamanlar 8.sınıftayız, ergenliğinde etkisiyle hepimiz patlamak olan bir bomba gibiyiz. kızlara artık farklı gözlerle bakıyoruz, en yakınımızdakilere bile. bir gün; ben, ticaret zekası yüksek mardin'li bi arkadaş ve adıyamanlı cihan'la bu sorunun çaresini düşünmeye başladık, çare dediysem yani ergeniz, bir gün kızlara saldırmaktan korkuyoruz artık, kızlarda yavaş yavaş bizden uzaklaşmış. aklıma hemen bi fikir geldi, "beyler buldum, şişme kadın alıyoruz" dedim. ilkten beni takmadılar ve fikirden hoşlanmadılar fakat bi süre sonra onlarda fikrime yanaştı. aramızda para topladık, mardin'li arkadaşın çevresi sayesinde 75 ytl'ye * bir şişme kadın aldık. ve hepimiz haftada bir gün şişme kadınla işimizi hallettik. haftalar geçirdik biz bu kadınla, artık kahranımızdı bizim. ta ki ben patlatana kadar, evet sözlük ahalisi patlattım. o nasıl yüklenmedir, patladı gitti ellerimde, hala acısını çekiyorum. * * *