bugün

anatole france'in penguenler adası kitabındaki bir bölümdür.

aziz mael bir gün okyanus kıyısında kızgın bir kayanın üstüne oturmuş bekliyordu. kayanın güneşten ısınmış olduğunu sanıp tanrıya şükretti. oysa o kayaya az önce şeytan oturmuştu.
yaşlı aziz, denizden gelecek olan yvern keşişlerini bekliyordu. onların getireceği hayvan kürkleri ve dokumalarla alca adasındaki penguenleri giydirecekti.
az sonra gelen gemiden, sırtında bir sandıkla magis adında bir din adamı indi. bu keşiş çok dindar olarak tanınıyordu.
magis yaşlı azizin yanına gelince sandığı yere bıraktı, alnındaki teri silerek şöyle dedi:
''pederim, demek penguenleri giydirmeye karar verdiniz.''
'ne yazık ki bu gerekli oğlum' dedi mael. 'penguenler, daha önceden bilmiyorlardı, ama ibrahim'in sürüsüne katıldıklarından beri çıplak olduklarının farkına vardıar. onları giydirme zamanı geldi, çünkü değişim sırasında üstlerinde kalan tüy tabakaları da artık dökülmeye başladı.'
magis kumsalda balık tutan, midye toplayan, şarkı söyleyen veya uyuyan penguenlere göz gezdirdi:
''haklısınız, çıplaklar. fakat, pederim, onları böyle çıplak bırakmak daha doğru olmaz mıydı? niçin giydireceksiniz? giysilerle dolaşmaya başladıklarında, ahlak yasalarına uymaları gerekecek ve bundan dolayı büyüklenecek, iki yüzlü ve acımasız olacaklardır.''
'sizce, oğlum, insanların uymakta olduğu ahlak yasalarının kötü etkileri mi oluyor?'
''ahlak yasaları temelde bir hayvan olan insanı hayvandan farklı yaşamaya zorlar. bu durum belki onları kısıtlıyor, ama öte yandan gururlarını da okşuyor; ve doğallıkla kibirli, korkak ve zevk üşkünü olduklarından, sahip oldukları güvence ve gelecekte umdukları rahatlık için bu kısıtlamaya katlanıyorlar. her türlü ahlakın kökeni budur... fakat konuyu dağıtmayalım. arkadaşlarımla birlikte gemideki kürk ve dokumaları bu adaya indireceğiz. fakat, henüz vakit varken bir kez daha düşünün, pederim! penguenleri giydirmek ciddi sonuçlar doğuracaktır. halen erkek bir penguen dişi bir pengueni arzuladığında ne istediğini biliyor; tutkuları, peşinde koştuğu penguenin sahip olduklarıyla sınırlı. şu anda kumsalda iki üç çift penguen gün ortasında sevişmekteler. ne kadar yalın olduğunu görün! kimse onlara aldırmıyor, onlar da öbürlerinin bakışlarına aldırmıyorlar. fakat dişi penguenler giydirildiğinde, erkek penguen kendisini neyin çektiğini tam olarak bilemeyecek. düş gücü onun isteklerini sınırsız kılacak; ve en önemlisi, pederim, aşkı ve onun getirdiği acıları öğrenecek. öte yandan, dişi penguenler de gözlerini süzüp dudaklarını yayacak ve giysileri altında değerli bir hazine taşıdıkları izlenimini verecekler.
bunun yol açacağı kötülük, penguenler yoksul ve bilgisiz kalacak olsalardı, pek önemli olmazdı. fakat, bin yıl kadar geçmesini bekleseydiniz kızlara ne korkunç bir silah verdiğinizi görürünüz. izin verirseniz, bunun bir gösterisini yapayım. şu sandıkta birkaç parça giysi var. kumsalda erkek penguenlerin ilgilenmediği dişilerden birini rastgele seçelim ve giydirelim.
işte bu yana doğru bir genç kız geliyor; öbürlerinden ne çok güzel, ne de çok çirkin. kimsenin onunla ilgilendiği yok. kumsalda başıboş geziyor, bir eliyle burnunu karıştırırken, öbür eliyle sırtını kaşıyor. dikkat ederseniz, kızın omuzları dar, göğüsleri sarkık, beli kalın ve bacakları kısa. diz kapakları her adım atışında gıcırdıyor, kalın ve damarlı ayaklarının dört parmağı kayalara çengel gibi sarılıyor. yürüyüşe çıktığı anlaşılıyor; tüm kaslarını bu işe yoğunlaştırmış.
onu böyle uzaktan gözlediğimizde, bir yürüme makinası gibi algılayabiliyoruz; ama asla bir sevişme makinası gibi değil. oysa her iki işlevi ve daha nicesini yerine getirebilcek bir yaratık. şimdi iyi bakın, aziz peder, onu ne hale getireceğim.''
bu sözlerden sonra keşiş magis, bir çırpıda dişi penguenin yanına gitti, onu yakalayıp koltuğunun altına aldı ve saçlarını yerde sürüyerek aziz mael'in yanına getirdi.
dişi penguen ağlayarak canını yakmamaları için yalvaradursun, magis sandığı açtı ve çıkardığı iki çift ayakkabıyı giymesini buyurdu.
''ayakkabı bağcıklarını sıktığımızda ayakları daha küçük görünecektir,'' diye açıkladı magis. ''ayrıca, iki santim yükselecek olan topuğu bacaklarını daha uzun gösterecektir.''
dişi penguen ayakkabılarını bağlarken; bir yandan da sandığın içindekilere bakıyordu. sandığın içindeki mücevher ve takıları görünce yeşil gözleri ışıldadı.
keşiş magis penguenin saçların ensesinde topladı ve çiçeklerden bir taç iliştirdi. kollarına altın bilezikler taktı. sonra onu ayağa kaldırıp bel ve göğüs hizasını kumaşlarla sarıp örttü. böylece göğüsleri ve kalçaları daha dikkati çeker olmuştu. ağzından çıkardığı iğnelerle kumaşları iyice sıkılaştırdı.
'daha da sıkabilirsiniz,'' dedi dişi penguen.
keşiş penguenin gövdesindeki yumuşak yerleri sıkıca ve özenle kapadıktan sonra, tüm vücudunu pembe bir şalla örttü.
'eteğim sarkmıyor,değil mi?' diye sordu penguen; bir yandan da belini kıvırıp omzunun üstünden bakmaya çabalıyordu.
magis ona isterse etek boyunu kısaltabileceğini söyledi. ama genç penguen kararlı bir anlatımla buna gerek olmadığını, kendisinin halledeceğini bilirdi.
nitekim, sol eliyle eteğini arka tarafından tutup, yalnızca baldırlarının görünmesine dikkat ederek, bir çırpıda dizleri hizasında düğüm yaptı. sonra, kalçalarını sallayarak küçük adımlarla uzaklaştı.
şimdi başını dik tutarak yürüyordu; bir su kıyısında göz ucuyla kendini yoklamayı da savsaklamadı.
oradan geçmekte olan bir erkek penguen şaşkınlıkla bir an durakladı; sonra yolunu değiştirip dişiyi izlemeye başladı. deniz kıyısından geçerken balık avından dönmekte olan bir öbek erkek de dişiye yaklaşıp incelediler ve hemen izlemeye koyuldular.
böylece, ilerleyen dişi penguenin yolunun geçtiği patikalardan, ırmak kıyılarından, kaya kovuklarından çıkan yeni penguenler bu kervana katılmaya başladılar. yaşlı veya genç, iri veya zayıf yapılı erkeklerin, derileri buruşmuş bastonlu yaşlıların oluşturduğu bu kortejden solukların uğultusuyla birlikte ağır bir koku da yayılıyordu. ama dişi penguen çevresinde olan bitenle ilgilenmiyor, yürümesini sürdürüyordu.
magis güldü:''pederim, işte bakın; tüm erkekler bir çembere odaklanmış gidiyorlar, merkezindeyse örtülü bir kadın var. çemberin salt geometrik özellikleri bilginleri araştırmaya yönlendirebilir; ama çembere fizikel özellikler de eklerseniz bambaşka düşüncelere salar adamı. penguenlerin bu kadına ilgi duyabilmeleri için, onun vücudunu gözleriyle görmelerini engelleyip düş güçlerini çalıştırmanız yeterli oldu. neredeyse ben bile bu dişiye dayanılmaz bir istek duymaya başladım. belki eteklik örttüğü kalçaya daha sentetik ve genel bir özellik verip onu daha da mı soyutlaştırıyor, bilemem; ama şimdi ona sarılmış olsaydım insaların tüm şehvetini avuçlarımda duyumsayabilirdim sanıyorum. örtünme kadınlara daha da dayanılmaz bir çekicilik veriyor. doğrusu duygularımı daha fazla denetim altında tutamayacağım.''
magis, bunu dedikten sonra, üzerindeki cüppeyi fırlatıp ilerleyen konvoyun arkasından koşmaya başladı. önüne çıkan penguenleri iteleyip ayakları altında ezerek kendine yol açtı ve kıza ulaştı. pembe giysili kızı yakaladı ve yüzlerce iştahlı gözün önünde kucağına alıp bir mağaranın içinde gözden yitti.
penguenler bir anda sanki güneşin karardığını sandılar. o zaman aziz mael şeytanın keşiş magis kılığına girerek onu aldattığını ve kızların örtünmesini sağladığını anladı. tüm vücudu ve ruhu derin bir üzüntüyle sarsıldı. güçlükle adım atarak kulübesine yürürken, sokaklarda altı-yedi yaşlarında küçük penguenlerin yosun yapraklarından etekler yapıp giyerek dolaştıklarını gördü. bu küçükler de kumsalda dolaşırken, erkeklerin gelip gelmediğini görmek için arkalarına bakıyorlardı.
aziz mael kıza giydirilen ilk örtünün penguenlerin ahlakına yarar yerine zarar getirdiğini görmekten büyük üzüntü duydu. yine de tansık adasının yerlilerini giydirmekten vazgeçmedi. onları kıyıda toplayıp yvern keşişlerinin getirdiği giysileri dağıttı. erkek penguenlere kısa ceket ve pantolon, dişilere ayak bileklerine kadar uzanan etekler verdi.ama bu giysiler ilk defakinden farklı bir etki yarattılar. hem zevksiz ve kaba dikilmiş oldukları, hem de tüm kadınlar giydikleri için artık dikkati çekmiyorlardı. kadınlar mutfakta yemek pişirdikleri veya tarlada çalıştıklarından, zamanla üstleri yağlı, kir pas içinde gezer oldular. erkekler onları daha çok işe sürmeye başladığı için de pek yük hayvanlarından farkları kalmadı. kadınlar artık gönül işlerinden ve fırtınalı duygulardan anlamaz oldular...

(bkz: penguenler adası)
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar