bugün

2 numara küçük ayakkabıyı zorla giyip on saat ayaklara kan gitmemesi sonucu düşünülen durum.
ulan, 3 gün önce başıma geldi. cok uzuldum ya lan.
oglum ve benim diyalogum.

- baba, kalamar da yiyebilir miyim?
+ fakir fakir konuşma oglum. senede bir gün yapiyoruz şunu. ne istiyorsan ye.

sonuç: 2200 tl hesap. ahah.
Beğendiğim 10 milyonluk eve alamayınca akla gelen.
ailemin oğlum armani yerine louis vuitton'dan alsak olmuyor mu, aynısı zaten dediği dönem.

eheheh şaka len şaka, öğrenciyken düşük fiyatlı yemek mönüsü seçtiğim andır.
tanıdığım ve görüştüğüm bir arkadaşımın babası özel okul açmıştı. o zaman kendi kendime bu lafı söylemiştim. aynı arkadaşımın oturduğu lüks rezidansı görünce de kendime bu soruyu sormuştum. (bkz:ilk defa lan acaba biz fakir miyiz denilen an
20 dk lık mesafe için taksiye binmeyip yürüdüğün an.
50 liraya otobüs bileti almıştım kaçırmışım otobüsü evden çıktığımda otobüs gitmişti koşarak otogara gittim taksiye bindim güya otobüsü yakalicam diye normal bilet fiyatları 110 liraydı durup beklesem daha uyguna gideceğim yere 50 liralık bilete yetişeyim diye 200 lira verip taksiyle şehir dışına kadar gitmiştim sonuç ne mi oldu dönüp üstüne bi de otogardan bilet almıştım.

edit: bu hem fakir hem mal olduğumu anladığım ilk gündü.
Yazlıkta sadece meyve yıkamak gibi işlerde kullanılan suları ya da içilen çayların dibini derin bir tasta biriktiriyoruz. Bunları bahçeye dökerek üç büyük ağacı sadece bu sularla suluyoruz, ki bu ağaçlar 100’er kilo meyve veriyor.

Aynı şekilde meyve kabuğu gibi artıkları da ağaçların dibine gübre olarak gömüyoruz. izmir’in sıcağında toplam her gün beş tane içilen maden suyu Şişeleri konteynıra atıyoruz. Bu nedenle ayrıca çöp konteynırına yarı yarıya daha az gidiyoruz.

Salak olduğum zamanlarda bunu daha az su parası vermek veya daha az gübre satın almak için yaptığımızı sanıyordum. Hayır, bizler doğaya saygı gösteriyormuşuz.