bugün

Özellikle fransız yeni dalgası tarafından yere göğe sığdırılamayan 1953 yapımı bir Hitchcock filmidir. Gerçi ne Vertigo kadar iyi bilinir ne deNorth by northwestkadar sürüekleyicidir bana göre. ama Hitchcock'un hayatı gözler önüne getirildiğinde bu açıdan dikkat çekici bir film ve otobiyografik etkilerin dikkate değer bir yer işgal ettiği bir resim olarak göze çarpar. ki bilindiği gibi, Hitchcock da ailesi tarafından bir cizvit olarak yetiştirilmiş ve gene ignasiyan bir okula gönderilmiştir-bu okul şuanda da hizmet vermekte olup, ingiltere de ünlü bir okuldur.

Fimin konusunda bakıldığında ise Hitchcock'un klasik filmlerindeki gibi ''wrong man'' konusu etrafında gelişir-bu arada belirtmeden edemeyeceğim yüksek eve dikey merdivenlerden geçen Hitchcock'un canoesi ile başlar film. böyle başlangıçlardaki kanoe(herneyse işte)'ye bir de ''rope'' da rastlamışızdır. Wrong man bir çok filmde olduğu gibi Hitchcock'un vazgeçilmez konularından birisidir. ''the 39 steps''de olduğu gibi. film bir rahip cübbesi içersindeki bir bahçıvanın bir cinayet işlemesi ile başlar ve bu cinayetini papaza anlatması ile devam eder. ne kadar da zorluklarla karşılaşsa içini yakıp kül eden gerçeği anlatmaz papaz. hatta onun bu durumu bazı sahnelerde romalı askelrer tarafından götürülen isa heykeliyle betimlenmiştir.

otobiyografik etkiler açısındansa, din ile yakından ilgili olarak büyüyen bir insan olarak Hitchcock için önemli bir film oluştur. film asıl olarak Paul anthelme'nin bir oynundan esinlenmiştir. ''Nos Deux Consciences'' isimli oyunundan. Fransadaki ''a man of letters'' 19.yy sonu ve 20.yy başında Hitchcock'u sanatsal anlamda ağırlıklı olarak etkilemiştir.

Filmdeki ana karakterimiz Montgomery Cliff'dir, bu film onun ilk dönemlerine rast gelir ki filmdeki performansı da dikkat çekicidir ki bana en güzel gerçekeleştirdiği şey bir papazın nasıl yürüyeceğini göstermiş olmasıdır. bunun yanında ruhsal durumunu ifade eden gözleri de filmde önemli bir yer işgal eder ki içindeki durumu ifşa etmesi açısından belki de bu filmdeki en önemli noktalardan birisidir.

bir eleştirmenin Hitchcock dan yaptığı şu alıntılar da bu gözlerin hakkını verird:

''bad movies are a photograph of people talking, A hitchcock movie is a potograph of people thinking''

belki de Montgomery Cliff'in gözlerinin anlamı budur.

Film prototip olarak genelde polisiye ağırlıklıdır ve romantizm de işin içindedir ama bu filmde tam anlamıyla-özellikle belirli bir noktada-romantizmin içinde kayboluruz, diğer Hitchcock filmlerine göre bu noktada biraz daha romantik ağırlıktadır.

Filmde bazı noktalarda kişiler arasındaki farklar ortaya çıkar, birisi nedenlere önem verirken-kraliyet savcısı buna güzel bir emsaldir- Logan(rahip) ise inançların adamıdır, yani yemini hayatından daha önemlidir. Ve müfettiş için en önemli nokta cinayeti aydınlatmaktır ona göre, inanç, aşk ve başka değerler her zaman ikinci plandadır. gerçek hayatı dikkate alındığında ise Hitchcock hayatındna etkiler taşısa da bana göre bir hitchcock filminden ziyade bir Montgomery clift'n hayatının filmi gibi durur.(bu noktada aklıma Bergman'ın Wild strawberries geliyor ki, Bergman bu hakkı Victor Sjöstrom(onun da(isaak Borg) yüz ifadeleri çok önemli ve etkileyiciydi) 'a vermiştir)

Filmde bulduğm önemli ve dikkat çekici karakterlerden birisi de Dooly Haas(katleden adamın karısı)'dır ki, New York Times için karikatürler çizen bir karikatüristle evlenmiş ve Almanya'daki kariyerieni yarım bırakıp amerika'ya kocasının peşine düşmüştür. Almanya'daki kariyeri de rol aldığı filmler cihetinde oldukça önemlidir. ve ismi ise şu noktada dikkat çekicidir ki, bu isim Hitchcock'un karısıın ismi olmakla bilrlikte. Papaz Logan'ı kurtaran da odur.

Gerçek anlamda ise çok fazla Ticai başarı elde etmese de Hitchcock'un karakteristik bazı yönlerini gösterir. bulutlara dair yapılan çekimler, papazın mahkeme salonundan indiği sahne ve Kanada'nın mimarisi ile biçimlenmiş bu çekimler ise Hitchcock gibi bir dehayı gösterebilecek en büyük araçtır. özünde güzel bir film olmakla birlikte, benim açımdan diğer flmlerine göre daha pek bir önceliği yoktur.
cinayet işleyen bir adam ve günah çıkararak itiraf ettiği bir papaz.. papaz yeminine bağlı kalıp cinayeti saklayacak mıdır, yoksa..? hitchcock'un gerilime ağır basan aşk temalı 3-4 filminden biri. özellikle anne baxter, oyunculuğu ve güzelliğiyle ışıl ışıl parlar. filme dair bir ayrıntıyı hitchcock'tan dinleyelim:

''Ses düzeni başka birşey söylerken, görüntüler başka birşey söyleyebilir. Film yönetmenin temellerinden biri de budur.
I Confess'te kahvaltı masasındaki sahneyi ele alalım. Rahiplere kahve servisi yapan Otto Keller'in karısı, durmadan Montgomery Clift'in arkasından gidip geliyor. Bu arada Montgomery Clift'in ne yapmayı planladığını anlamaya çalışıyor. Rahipler arasındaki diyaloglar da tümüyle önemsiz.
Sadece görüntüler yoluyla insan, sahnenin esas olarak kadınla Montgomery Clift arasında döndüğünü anlıyor.
Gerçek yaşamda da hemen hemen böyle değil mi? insanlar, içlerindeki düşüncelerini başkalarına her zaman açıklamazlar. Konuşma oldukça önemsiz olabilirken gözler, bir insanın gerçekten ne düşündüğünü ya da hissettiğini iletecektir.''

http://www.imdb.com/title/tt0045897