bugün

hollanda milli takımının turuncu renkli forması.
cruyff ve dirk kuyt hariç tipsiz adam-kadın barındırmaması.
ot.....
exctasy.
hollanda.
bisiklet.
luis van gaal.
(bkz: gurbetçi)
15 milyonluk bize göre küçük kalan bu ülkenin son 40 yılda dünya çapında inanılmaz futbolcular yetiştirmesi ve dünya futbol tarihini adamların yeniden yazması. günümüz çağdaş futbolunun ''total futbol'' ismiyle mucidi olmaları.

''aklına gele gele futbol mu geldi pis çükban'' dediğini duyar gibiyim bir polis kadın ın. *

tamam hadi normal şeylerde yazalım. laleler, inekleri ve peynirleri, denizi doldurarak oluşturdukları ülkeleri de akla gelen şeyler.

burdan bir polis kadın a selam ederim. *
uyuşturucu ticareti.
(bkz: ümmet özcan)

Ve evet kendisi türk oğlu türk.
portakal.
(bkz: inek).

(bkz: lale).
turuncu.
sene 2012.
amsterdam havaalanı'na indik. adı da sikindirik bir şeydi. shiphol sanırım. uçak indikten sonra en az 10 dakika karada hareket etmeye devam ettik. bayağı bildiğin anayolun kenarından falan gittik.
neyse,
uçaktan indik. bavulları aldık.
vats yot pörpıs of visit kısmını geçtik. laps. önümde bir kızın ayağı takıldı düştü. koca memeli bir hatundu. nazar değdirmiş olabilirim.

neyse, beleş haritalarından aldık.
indik alt kata. tren var. ama öyle bir tablo var ki ne, nereye, ne zaman gidecek, belli değil. anlamadık. birilerine sorduk. bir trene bindik. sözde amsterdam central train station'a gideceğiz.
ama kendimizi başka yerde bulduk. neyse geri döndük falan filan.
geldik amsterdam central train station'a. adımımızı attık, bir tane meeting point yapmışlar. güzel düşünce. kocaman bir küp şekilde. karşısında tourist information var. metronun girişinde.
neyse oralara pek bakmadım zaten. istasyondan çıktığınızda sağ tarafınız leb-i bisiklet. bir yer var, köprü altı gibi bir yer; yığılmış milyonlarca bisiklet. her yerden bisiklet çıkıyor zaten. herkes, genç yaşlı çoluk çocuk bisiklete binmişler.
bir yandan bisikletler, bir yandan motorsikletler bir yandan arabalar, bir yandan da siktiğim tramvayı..
ezilme tehlikesi atlattım amk.
her neyse, karşıya geçtik bir şekilde. dam square'e doğru yürüyoruz. sağda solda güzel pub'lar falan var. ellerimizde eşya. açlıktan çlmek üzereyiz. mc donald's bulduk bir tane. abandım hemen tabi. 10 euro'yu gömdüm.
hostel arayışımız devam ediyor. dam square'in arka sokaklarından birinde bir yer bulduk. saat öğlen 2. dedim ben bu saatten sonra tam gün parası vermem.
adam dedi vereceksin.
vermem.
vereceksin.
vermem.

vermedim. arkadaşlara dedim alın la benim eşyaları. sizde kalsın. ben sokakta kalcam bu gece.
bunlar sevgiliydi zaten, birlikte dolanmaya çıktılar. tam şu saatte şurda olacağız diye sözleştik, gittiler. ben de hemen koşa koşa red light district'e vardım. hatunlara baktım. bakmakla yetindim mi? o kadarını anlatamam.
akşama doğru o coffee shop senin bu coffee shop benim dolandım. hatta taaa yukarda bahsetmiştim, beleş şehir haritası diye. heh işte, hostel'de çalışan hatuna civardaki güzel coffee shop'ları işaretletmiştim.
tek tek hepsini dolaştım. yaklaşık 300 euro yedim. hedonist bir gündü inkar edemem. 18 euroluk hostel masrafından kaçarken 300 euro'yu iç ettim. neyse, devam.
içtiğim cüğaralığın haddi hesabı yok. içtim de içtim. space cake dedikleri şeyi de denedim, magic mushroom dediklerini de.
kafam güzelken şehrin ortasından akan boklu dereye işedim. derenin kenarında uyuyakaldım. acıktım.

aklımda kalan tek şey?
dam square'deki beton banklarda uyunmaz. gece göt donduran bir soğuk oluyor. evet, tüm bunları buna bağlamak için anlatmışım sanırım.
kimsenin aklına redlight district gelmemiş öyle mi? ya bırakın bu işleri allah aşkına.
uyuşturucu, homoseksüellerin rahatlıkla evlenebilmesi ve amacından çıkmış özgürlük.
eşcinsel bölücüler.
leşcinsel kızları.
otun serbest olması.
özenilen durum. bizde ne zaman olacak beklentisi.
Seks pazarı.
Sebepsizce kel futbolcular. * *
portakal.
hollanda ineği.
Uyusturucu ve sex.
Camekanlarda ciplak kadinlarin oldugu, su gibi uyusturucu satilan baska biyer gormedim.
güncel Önemli Başlıklar