bugün

muhammed hüseyn şehriyar'ın ünlü şiiridir. Heyder Baba güney azerbaycan'da bir dağ adıdır. Ne zaman okusam hayret ediyorum. uzakta bir adam uzakta bir yere, benim ağzımdan benim doğduğum yere hasret şiiri yazmış gibi. enteresan bir duygu! buyurun şiiri de okuyalım :

Not: sözlük bana "oha bu kadar uzun girdi giremezsin" dediği için ikiye bölünmüştür.

---heyder baba'ya selâm---

heyder baba, ıldırımlar şahanda,
seller, sular şakkıldıyıb ahanda,
gızlar ona saf bağlayıb bahanda,
selâm olsun şevkatize, elize,
menim de bir adım gelsin dilize.

heyder baba, kekliklerin uçanda,
göl dibinden dovşan galkıb, gaçanda,
bahçaların çiçeklenib açanda,
bizden de bir mümkün olsa, yâd ele,
açılmayan ürekleri şâd ele.

bayram yeli çardakları yıkanda,
novruz gülü, kar çiçeği çıkanda,
ağ bulutlar köyneklerin sıkanda,
bizden de bir yâd eyleyen sağ olsun,
dertlerimiz koy dikelsin dağ olsun.

heyder baba, gün dalıvı dağlasın,
üzün gülsün, bulağların ağlasın,
uşakların bir deste gül bağlasın,
yel gelende ver getirsin bu yana,
belke menim yatmış bektim oyana.

heyder baba, senin üzün ağ olsun,
dört bir yanın bulağ olsun, bağ olsun,
bizden sonra senin başın sağ olsun,
dünya kazov-kader, ölüm-itimdi,
dünya boyi oğulsuzdu, yetimdi.

heyder baba, yolum senden kec oldu,
ömrüm keçdi, gelemmedim gec oldu,
heç bilmedim gözellerin nec oldu,
bilmezidim döngeler var, dönüm var,
itginlik var, ayrılık var, ölüm var.

heyder baba, igit emeğ itirmez,
ömür geçer efsus bere bitirmez,
nâmerd olan ömrü başa yetirmez,
biz de vallah unutmarık sizleri,
göremmesek helâl edin bizleri.

heyder baba, mir ejder seslenende,
kend içine sesden-köyden düşende,
aşık rüstem, sazın dillendirende,
yadındadır ne hövlesek kaçardım,
kuşlar tekin ganad çalıb uçardım.

şengülava yurdu, aşık alması,
gâhdan gedib orda gonak kalması,
daş atması, alma-heyva salması,
galıb şirin yuku kimin yadımda,
eser goyub, ruhumda her zadımda.

heyder baba, guru gölün gazları,
gediklerin sazak çalan sazları,
ket kevşenin payızları, yazları,
bir sinima perdesidir gözümde,
tek oturub, seyr ederem özümde.

heyder baba, garaçemen cadası,
çovuşların geler sesi, sedası,
kerbelâ'ya gedenlerin kadası,
düşsün bu aj, yolsuzların gözüne,
temeddünün uyduk yalan sözüne.

heyder baba, şeytan bizi azdırıb,
mehebbeti üreklerden gazdırıb,
gara günün ser-nüviştin yazdırıb,
salıb halgı bir-birinin canına,
barışığı beleşdirib ganına.

göz yaşına bakan olsa, gan akmaz,
insan olan hencer beline takmaz,
amma heyif, kör tutduğun burakmaz,
behiştimiz cehennem olmakdadır,
zilheccemiz meherrem olmakdadır.

hezan yeli yarpakları tökende,
bulut dağdan yenib kende çökende,
şeyhülislam gözel sesin çekende,
nisgilli söz üreklere deyerdi,
ağaçlar da allah'a baş eyerdi.

daşlı bulağ daş-kumunan dolmasın,
bahçaları saralmasın, solmasın,
ordan keçen atlı susuz olmasın,
deyne bulağ, kayrın olsun, akarsan,
ufuglara humar-humar bakarsan.

heyder baba, dağın daşın seresi,
keklik okur, dalısında feresi,
kuzuların ağı, bozu, garası,
bir gedeydim dağ-dereler uzunu,
okuyaydım: "çoban, gaytar kuzunu".

heyder baba, sulu yerin düzünde,
bulak gaynar çay çemenin gözünde,
bulağotu, üzer suyun üzünde,
gözel guşlar ordan gelib keçeller,
halvetliyib bulakdan su içerler.

biçin üstü sünbül biçen oraklar,
ele bil ki, zülfü darar daraklar,
şikarçılar bildircini soraklar,
biçinçiler ayranların içerler,
bir huşlanıb, sondan durub biçerler.

heyder baba, kendin günü batanda,
uşakların somın yeyip yatanda,
ay bulutdan çıkıb gaş-göz atanda,
bizden de bir sen onlara kıssa de,
kıssamızda çoklu gam u gussa de.

garı nene gece nağıl deyende,
külek galkıb gap-bacanı döğende,
gurd geçinin şengülüsün yeyende,
men gayıdıb bir de uşak olaydım,
bir gül açıb ondan sora solaydım.

"emmecan"ın bal bellesin yeyerdim,
sondan durub üs donumu geyerdim,
bahçalarda tiringeni deyerdim,
ay özümü o ezdiren günlerim,
ağaş minib, at gezdiren günlerim.

heçi kala çayda paltar yuyardı,
memmed sadık damlarını suvardı,
heç bilmezdik dağdı, daşdı, divardı
her yan geldi, şıllak atıb aşardık,
allah, ne hoş, gemsız-gemsız yaşardık.

şeyhülislam münâcatı deyerdi,
meşed rehim lebbâdeni geyerdi,
meşdâceli bozbaşları yeyerdi,
biz hoş idik, hayrat olsun, toy olsun,
farg elemez, her n'olacak, goy olsun.

melik niyaz verendilin salardı,
atın çapıb gıygacıdan çalardı,
gırkı tekin gedik başın alardı.
dolayıya gızlar açıb pencere,
pencerelerde ne gözel menzere.

heyder baba, kendin toyun tutanda,
gız gelinler hena, pilte satanda,
bey geline damnan alma atanda,
menim de o gızlarında gözüm var,
aşıkların sazlarında sözüm var.

heyder baba, bulakların yarpızı,
bostanların gülbeseri, garpızı,
çerçilerin ağ nabatı sakgızı,
indi de var damağımda, dad verer,
itgin geden günlerimden yad verer.

bayramıdı gece kuşu okurdu,
adaklı gız bey corabın tokurdu,
herkes şalın bir bacadan sokurdu,
ay ne gözel gaydadı şal sallamak,
bey şalına bayramlığın bağlamak.

şal istedim men de öyde ağladım,
bir şal alıb tez belime bağladım,
gulam gile kaçdım, şalı salladım,
fatma hala mene corab bağladı,
han nenemi yada salıb ağladı.

heyder baba, mirzemmed'in bahçası,
bahçaların turşa şirin alçası,
gelinlerin dizmeleri, tahçası
hey diziler gözlerimin refinde,
heyme vurar hatıreler sefinde.

bayram olub, gızıl palçık ezerler,
nakkış vurub, otakları bezeller,
tahçalara düzmeleri düzerler
kız-gelinin fındıkçası, henası,
heveslener anası, kaynanası.
bakıçının sözü, sovu, kağızı
ineklerin bulaması, ağızı,
çerşenbenin girdekânı, mövizi
kızlar deyer: "atıl-matıl, çerşenbe,
ayna tekin bahtım açıl, çerşenbe"

yumurtanı göyçek, güllü boyardık
çakkışdırıb sınanların soyardık,
oynamakdan birce meğer doyardık,
eli mene yaşıl aşık vererdi,
irza mene novruz gülü dererdi.

novruz ali hermende vel sürerdi,
kâhdan enib küleşlerin kürerdi,
dağdan da bir çoban iti hürerdi,
onda gördün ulak ayak sahladı,
dağa bakıb kulakların şakladı.

akşam başı nakırçılar gelende,
kodukları çekib, vurardık bende,
nahır keçib gedib yetende kende,
heyvanları çılpak minib govardık
söz çıksaydı, sine gerib sovardık.

yaz gecesi çayda sular şarıldar,
daş eyeler selde aşıb, şarıldar,
karanlıkda kurdun gözü parıldar,
itler gördün, kurdu seçip ulaşdı,
kurd da gördün, kalkıp gedikden aşdı.

kış gecesi tövlelerin otağı,
kentlilerin oturağı, yatağı,
buharıda yanar odun yanağı,
şebçeresi, girdekânı, iydesi,
kende basar gülüb-danışmak sesi.

şücâ haloğlunun baki savgeti,
damda kuran samavarı, söhbeti,
yadımdadı şestli keddi, kameti,
cünemmeğin toyu döndü, yas oldu,
nene kız'ın baht aynası kâs oldu.

heyder baba, nene gızın gözleri,
rakşende'nin şirin-şirin sözleri,
türki dedim, okusunlar özleri,
bilsinler ki, adam geder ad galar,
yahşı-pisden ağızda bir dad galar.

yaz kabağı gün güneyi döyende,
kend uşağı gar güllesin sövende,
kürekçiler dağda kürek züvende,
menim ruhum ele bilin ordadır,
kehlik kimi batıb kalıb, gardadır.

karı nene uzadanda işini,
gün bulutda eyirerdi teşini,
kurd kocalıb, çekdirende dişini,
sürü kalkıb dolayıdan aşardı,
badyaların südü aşıb-daşardı.

hecce sultan emme dişin kısardı,
molla bağır emoğlu tez mısardı,
tendir yanıb, tüstü evi basardı,
çaydanımız ersın üste gaynardı,
govurgamız sac içinde oynardı.

bostan pozub getirirdik aşağı,
doldururduk evde tahta tabağı,
tendirlerde pişirerdik gabağı,
özün yeyib, tohumların çıtlardık,
çok yemekden laf az kala çatlardık.

verziğan'dan armud satan gelende,
uşahların sesi düşerdi kende,
biz de bu yandan eşidib bilende,
şıllak atıb bir gışgırıh salardık,
buğda verib armudlardan alardık.

mirza tağı'ynan gece getdik çaya,
men bakıram selde boğulmuş aya,
birden ışık düşdü otay bahçaya,
"eyvay dedik, kurtdu", gayıtdık, gaşdık,
heç bilmedik ne vakt küllükden aşdık.

heyder baba, ağaçların ucaldı,
amma heyıf cevanların gocaldı,
tokluların arıklayıb acaldı,
kölge döndü, gün batdı, kaş gereldi,
kurdun gözü karanlıkda bereldi.

eşitmişem yanır allah çırağı,
dayır olub mescidüzün bulağı,
râhat olub kendin evi, uşağı,
mensur han'ın eli golu var olsun,
arda kalsa, allah ona yar olsun.

heyder baba, molla'ibrahim var, ya yok?
mekteb açar, okur uşaklar, ya yok?
hermen üstü mektebi bağlar, ya yok?
menden akunda yetirersen selâm,
edebli bir selâm-ı mâ lâkelâm.

hecce sultan emme gedib tebriz’e,
amma ne tebriz ki, gelemmir bize,
balam durun, goyak gedek emmize,
ağa öldü, tufağımız dağıldı,
goyun olan yad gediben sağıldı.

heyder baba, dünya yalan dünyadı,
süleyman'nan, nuh'dan kalan dünyadı,
oğul doğan, derde salan dünyadı,
her kimseye her ne verib alıbdı,
aflatun'nan bir guru ad galıbdı.

heyder baba, yaru yoldaş döndüler,
bir-bir meni çölde goyub, çöndüler,
çeşmelerim, çıraklarım, söndüler,
yaman yerde gün döndü, akşam oldu,
dünya bize harâbe-i şâm oldu.

emoğluynan geden gece gıpçağ'a,
ay ki çıkdı, atlar geldi oynağa,
dırmaşırdık, dağdan aşırdık dağa,
meşmemi han göy atını oynatdı,
tüfengini aşırdı, şakkıldatdı.

heyder baba, gara kolun deresi,
hoşgenâb'ın yolu, bendi, beresi,
orda düşer çil kehliğin feresi,
ordan keçer yurdumuzun özüne,
biz de geçek yurdumuzun sözüne.

hoşgenâb'ı yaman güne kim salıb?
seyyidlerden kim kırılıb, kim kalıb?
amir gafar dam daşını kim alıb?
bulak gene gelib gölü doldurur,
ya guruyub, bahçaları soldurur.

amir gafar seyyidlerin tacıydı,
şahlar şikar etmesi geygacıydı,
merde şirin, nâmerde çok acıydı,
mazlumların hakkı üste eserdi,
zalimleri gılıç tekin keserdi.

mir mustafa dayı, uca boy baba,
heykelli, sakkallı, tolstoy baba,
eylerdi yas meclisini, toy baba,
hoşgenâb'ın âb-ı rûsu, erdemi,
mescidlerin, meclislerin görkemi.

mecdüssâdât gülerdi bağlar kimi,
gürülderdi, buludlu dağlar kimi,
söz ağzında erirdi yağlar kimi,
alnı açık, yakşı, derin kanardı,
yaşıl gözler çırak tekin yanardı.

menim atam süfreli bir kişiydi,
el elinnen dutmak onun işiydi,
gözellerin âhire galmışıydı,
onnan sonra dönergeler dönüpler,
mehebbetin çırakları sönüpler.

mir sâlih'in delisoyluk etmesi,
mir aziz’in şirin şahsey getmesi,
mir memmed'in gurulması, bitmesi,
indi desek, ehvâlâtdı, nağıldı,
keçdi getdi, itdi batdı, dağıldı.

mir abdül'ün aynada kaş yakması,
cövcülerinnen, kaşının akması,
boylanması, dam-divardan bakması,
şah abbas'ın dürbini, yâdeş behayr,
hoşgenâb'ın hoş günü, yâdeş behayr.

sitâr'emme nezikleri yapardı,
mir gadir de her dem birin gapardı,
gapıb, yeyib, dayça tekin çapardı,
gülmeliydi onun nezik gappası,
emmemin de, ersininin şappası.

heyder baba, amir heyder neyniyir?
gelin gene samavarı keyneyir,
day gocalıb, alt engiynin geyneyir,
gulak batıb, gözü girib gaşına,
yazık emme, havâ gelib başına.

hanım emme mir abdül'ün sözünü,
eşidende eyer ağzı, gözünü,
melkâmıd'a verer onun özünü,
da'vaların şuhluğılan gatallar,
eti yeyib, başı atıb yatallar.

fizze hanım hoşgenâb'ın gülüydü,
amir yahya em gızının kuluydu,
ruhsâre artist idi, sevgiliydi,
seyid hüseyn mir salih'i yansılar,
amir cefer geyretlidir, gan salar.

seher tezden nakırçılar gelerdi,
goyun guzu dam bacada melerdi,
emme can'ım körpelerin belerdi,
tendirlerin gavzanarı tüstüsi,
çöreklerin gözelliği, istisi.

göyerçinler deste kalkıb uçallar,
gün saçanda gızıl perde açallar,
gızıl perde açıb, yığıb kaçallar,
gün ucalıb, artar dağın celâli,
tebietin cevanlanar cemâli.

heyder baba, garlı dağlar aşanda,
gece kervan yolun azıb şaşanda,
men hardasan, tehran'da, ya kâşan'da,
uzaklardan gözüm seçer onları,
hıyâl gelib, aşıb keçer onları.

bir çıkaydım damgaya'nın daşına,
bir bakaydım keçmişine, yaşına,
bir göreydim neler gelmiş başına,
men de onun dağlarıynan ağlardım,
kış donduran ürekleri dağlardım.

heyder baba, gül konçesi handandı
amma hayıf, ürek gazası kandı,
zindegânlık bir karanlık zindandı,
bu zindanın derbeçesin açan yok,
bu darlıkdan bir gurtulub gaçan yok.

heyder baba, göyler bütün dumandı,
günlerimiz birbirinden yamandı,
birbirizden ayrılmayın, amandı,
yakşılığı elimizden alıblar,
yakşı bizi yaman güne salıblar!

bir soruşun bu karkınmış felekden,
ne isteyir bu kurduğu kelekden?
deyne, keçir ulduzları elekden,
goy tökülsün, bu yer üzü dağılsın,
bu şeytanlık gorkusu bir yığılsın.

bir uçaydım bu çırpınan yelinen,
bağlaşaydım dağdan aşan selinen,
ağlaşaydım uzak düşen elinen,
bir göreydim ayrılığı kim saldı?
ölkemizde kim kırıldı, kim kaldı?

men senin tek dağa saldım nefesi,
sen de kaytar, göylere sal bu sesi,
baykuşun da dar olmasın kefesi,
burda bir şîr darda kalıb bağırır,
mürüvvetsiz insanları çağırır.

heyder baba, gayret ganın gaynarken,
garakuşlar senden gopub kalkarken,
o sıldırım daşlarıynan oynarken,
kavzan, menim himmetimi orda gör,
ordan eyil, gâmetimi darda gör.

heyder baba, gece durna keçende,
köroğlunun gözü gara seçende,
kıratını minib, kesib biçende,
men de burdan tez metleba çatmaram,
eyvez gelib çatmayında yatmaram.

heyder baba, merd oğullar doğginan,
nâmerdlerin burunların ovginan,
gediklerde gurdları dut boğginan,
goy guzular ayın şayın otlasın,
goyunların guyrukların gatlasın.

heyder baba, senin könlün şad olsun,
dünya varken ağzın dolu dad olsun,
senden keçen yakın olsun, yad olsun,
deyne menim şâir oğlum şehriyâr,
bir emridir gem üstüne gem galar.

"heyder baba'ya selâm, 2. baskı, tebriz 1954/55"; muhammed hüseyn şehriyâr
--alıntı--
bilmezidim döngeler var, dönüm var,
itginlik var, ayrılık var, ölüm var.
--alıntı--

türk dünyasında yazılmış en samimi ve en başarılı şiirlerden biridir. şehriyar'ın baş yapıtıdır.
şehriyara selam olsun.

Gurt gurtnan dolaşır, itler it inen,
Gurt şikarnan doyar, itler küt inen,
Yanaşmanın goynu dolar pit inen
Heç elden özgeye gardaş olar mı?
Fars, Çin, Urustan yoldaş olar mı?
yorgun bir günün ardından dinlenmek için dinlenilecek en güzel eserlerden biridir.

http://alkislarlayasiyoru...sehriyarin-kendi-sesinden
Ahmedinejad'ın sesinden dinlemek için.

http://www.youtube.com/watch?v=yU9bzTPkIVI
Haydar baba dediği şah ismail'dir.