Hepimizin çok iyi bildiği ama sakladığı gerçeklerdir. Ne de olsa kendini kandırmayı seven bir türüz. Yoksa nasıl dayanılır bu hayata...

Ne kadar unutmaya çalışsan da geçmiş senin geçmişin çıkarıp atamıyorsun.
Çocukluğunu geri getiremiyorsun, Özlediğin anılarını da.
Kime sarılırsan sarıl yalnız geldin, yalnız gideceksin.
Sevilmediysen, istediğin gibi yaşayamadıysan bu hayatı onun da dönüşü yok.
Annen baban senden önce ölüyor, onların cansız bedenini görüyorsun. Kaldıramıyor, yıkılmak istiyorsun ama hâlâ sana ihtiyacı olanlar olduğundan öyle bir lüksün bile olmuyor.
Yaşadığın şeyler kimsenin umrunda değil.
Hayatın kendisi başlı başına acımasız bir gerçek zaten.
Yani hayatın içinde, hayatın bir parçası olarak değil, komple ve bizzat hayatın kendisi acımasız ve gerçek.
Bu gerçeğin üstünü örtmek için kiyafetler dikildi, zihinsel kıyafetler, ideoloji, inanç, felsefe, sanat, kimlik, kültürler v.b...
Ama nafile....
Hayat, gen aktarımı sürecinden ibaret mekanik bir devirdaim.
Bu süreç içinde yapılan her eylem, her arzu, her çaba sadece iki şey için; hazzı kovala ve acıdan kaç...
Ve işin aslı, zihinsel, sosyal, ekonomik ve ya tensel her türlü haz aynı zamanda acının da kaynağı. Biz doğanın kölelerinden başka bir sey değiliz ve aslında özne değil nesneyiz. Hani matrix, simülasyon falan diyorlar ya, iste simülasyon bu, bizim özne olduğumuz algısı ve bunun üstüne kurduğumuz kültür simulasyonun ta kendisi...Aslında bir bok böceği ya da balinadan hiç bir farkı olmayan memeli bir canlının, kendisini evrenin nihai amacı zannedip, kendisinin doğadan ve dolayısıyla maddeden üstün bir süper varlık olduğuna inanarak bu yanlış algı üzerine kurduğu kültür- sistem, zaten acıdan ve mücadeleden ibaret olan acımasız gerçeği iyice içinden çıkılmaz bir noktaya taşımış.
En acımasız ve insanoğlunun en büyük takıntısı olan gerçekle bitireyim, ölünce her madde gibi yok olacağız. Kim olduğumuz ya da yaşarken ne yaptığımız, bunların hiç bir önemi yok. Bir kedi ya da balık ölünce ne oluyorsa, bir insan ölünce de o oluyor.
Yani o küçük hayatlarınızın hiç bir önemi ve anlamı yok çünkü önem ve anlam da insan uydurması soyut kavramlar ve somut olaylar soyut kavramlarla çözülemez.
isteklerimizi elde edemediğimizde hep bir parçamızı eksik hissedeceğiz.
(bkz: Black pill)
çirkinler hayata 2-0 yenik başlar...