bugün

Metin hara ortaya çıkmasa adriana lima gelip sizin kapınızda yatacaktı.

Ergen fangirl triplerine girmeyin artık amk. Kaç gündür yazılanları takip ediyorum, Bir "geldi buralara takıldı bize bir hi demedi abi" demediğiniz kaldı.
11-12 yaşımda falandım. Üvey anne elinde büyümeye çalışıyordum. Ve o kadın beni hiç sevmiyordu. Çünkü benimle Yaşıt kendi çocuğu vardı. Bir nevi onu koruma iç güdüsüydü yani.

O zamanlar Tang denilen toz meyve suları var. Bir Sürahi ondan yapılmış. Üçümüz Yemekteyiz. Hava o kadar sıcak ki o meyve suyu o çocuk aklımla mükemmel bir şey geliyor bana. Ama çocuk sakarlığı işte... elim çarpıyor bardağa ve daha bir yudum almadan dökülüyor hepsi. Yutkunuyorum resmen. Üvey anne ve oğlu karşımda kendi meyve sularını içiyorlar.Sürahide başka meyve suyu da yok. O an aklımdan şu geçiyor: "kendi annem olsaydı kendi bardağını bana verirdi!"

Ulan kaç yıl geçti üstünden ama ben o dolu bardaklara bakıp yutkunan çocuğu daha hala mutlu edemedim!
Annanneme senin hiç arkadasin yok mu deyince varda hepsi öldü demesi.
ailemin işlettiği ev yemekleri restoranına gelen domates satan amca.

ailem ellerinden geldiğince aralıklarla durumu iyi olmayan kişilere yardım eder.
bir gün, bu seferde ona verelim dediler.
restorana geldiğinde, babam insanlar içinde söylememek için dışarı çıkardı kendisini, bende o sırada sigara içiyordum.
babam, böyle böyle yardım etmek isteriz dediğinde ise adamın cevabı beni ağlatmıştı.
bizim mahallede birisi var abi, ona verirseniz çok mutlu olurum.
adam bütün gün güneşin altında , Adana gibi bir yerde geziyordu ve durumları çok kötüydü biliyorduk.
Ama ona rağmen başkasının adını verdi.
Dün; yarın evine gidecek,yarın uçağı var.
Bugün uçağa bindi mi ki?
Aktarma mı yapıyor acaba şuan?
Evine vardı mi ki?
Şu an ailesiyle hasret mi gideriyor?..vs. düşünüp dururken onun aklından bile geçmediğimi bilmek; işte bu gerçekten içimi burkuyor.
erkek arkadaşların sakallarını birden kesip yolunmuş tavuğa dönmeleri iç burkuyor.
Annenin sana canindan cok deger verip, babanin bi o kadar kendisini düsünmesidir sanirim. Ve ne kadar umursamiyorum desen de durum oyle bi hale gelir ki, babanin sana bir yabancidan daha uzak hale gelince, sokakta cocuklarinla oynayayan babalara istemsizce gidip helal olsun sana deme istegidir.
fark edilmesi yalnızca sizin hangi gözle ve ne kadar dikkatli baktığınıza bağlı olan detaylardır. zira bu dünya kimse için cennetten bir köşe değildir ve herkes kendi acısını yaşar, onun izini de bir şekilde taşır. insanlara baktığınızda bunu görmeye başlarsanız sokak, işyeri, televizyon, baktığınız heryer iç burkan detaylarla doludur, ya da sizin burkulacak bir içiniz varsa onu burkacak detay çoktur.
Mesaj yazdiginizda karsinizdakinin okuduktan sonra cevap vermemesi umursamamasi.
o çok sevilen kitabın bitmesi.

o çok sevilen kitabın kötü bitmesi.

biten şeyler.
camdan baktığımda çöpten market atıklarını toplayan insanlar görmek.
Sevdiğin herkesin seni sevmemesi ve tabiki de seni seven herkesi sevmememek yani karşılıksız sevgi. Arkadaş, dost, sevgili sevginin her türlüsü karşılıksız olduğunda işte o zaman için burkulur.
Hani böyle dışarda arkadaşlarınızla keyifli bir şekilde gezerken birden ışıklarda veya ortalıkta kağıt toplayan ufak çocuklar görürsünüz ya böyle ufaktır hiçbirşeyin farkında değildir...
Serçe parmağın herhangi sert bir yere çarpması.
işten eve gelirsin çok yorulmuşsundur dinleneyim diye koltuğa uzanırsın tam uykuya dalacakken zil çalar.
Sene 2014 idi mevsim yaz. O dönem biraz para kazanayim diye insaatta çalışıyordum. Bir okul insaatiydi. Eylül ayinda okulu hizmete açacakları için baya sıkı çalışıyorduk. Benden yaşça büyük insanlarla beraber çalışıyorduk. Bir gun yine çalışırken insaat mühendisi geldi ve projeyi yere koyup incelemeye başladı ordan 55 yaşlarında bir amca (beraber çalıştığımız)mühendisin arkasindan geçerken durup projeye baktı. Mühendis arkasina dönüp o kendinden yasca büyük adama siktir git isine bak dedi. Ve adam bir şey demeden uzaklaştı.
Illa makam mevki sahibi olunca adam olunmuyor. Belki o ihtiyarin oglu yasindaydi mühendis ama insanlıktan nasibini almamıştı belli ki.
Su an ben de insaat mühendisliği okuyorum ve o olaydan sonra nasıl biri olacağıma daha iyi karar verdim.
ilk adımı atan kızlar varmış.
ah be kardeşim.
Ben yatağımda huzurlu yatayım, burada entry gireyim diye ana kuzularının uykusuz kalması.
O kadar çok var ki. Acı içindeyim.
biriyle ne kadar güzel vakit geçirirsende en sonunda bitmesidir o yoluna sen yoluna...
daha fazla canını sıkmak istemediğiniz insanların bunu istenmemek ve nankörlük olarak algılamasıdır. Kendinize laf anlatamazken diğerlerine laf anlatmaya çalışmak hiç de kolay şey değildir.
Bir üniversite bitirmiş olmamış, bir üniversite daha bitirmiş yine olmamış, yaprak testler arasında geçen bir zaman diliminde kırkına merdiven dayamış binlerce insanın iş, aş ve Eş umudunu çoktan seçmeli sınavlar sonucu gelecek bir atamaya bağlaması içler acısıdır.
görsel
Bazen bir çocukla yapılan muhabbette belirir o detay.

Bu akşam kuzenim (8), "abla senin en sevdiğin çizgifilm ne?" Diye sordu. Düşündüm birkaç saniye gerçekten neydi? Sonra bugs bunny de karar kıldım. Arkasından da winnie the pooh yu ekledim. Kararsızım çünkü, hicbir konuda en sevdiğim bir seyi seçemem.
Neyse, kuzenim dedi ki onlar ne bilmiyorum. Çocuk haklı dedim sonra. Saçma sapan çizgifilm dolmuş televizyon. Rafadan tayfa nedir yahu? Bir çocuk nasıl bugs bunnyi bilmez? Nasıl, naber cınım repliği hafızasına kazınmamış olur? Bari çizgifilmi kaliteli izleseydi çocuklar.
batıda insanların birbirine görece daha toleranslı ve güleryüzlü olmasının bir nedeni de, o insanların muhtemelen temel ihtiyaçlarını yeterli ölçüde karşılayacak bir yaşam standardına sahip olup, sosyal ihtiyaçları daha fazla önemsemeleri ve farketmeleri olmalı.