bugün

akşamın 9'unda dolabı açtığında bir kutu bile efesin olmaması.
en son ne zaman ciddi anlamda mutlu olduğunu hatırlayamamak.
(bkz: Selahattin Demirtaş ın tutuklanması)
sizin yıllarınızı harcayıp elde ettiğiniz şeyleri bazılarının bakkaldan çikolata alır gibi elde etmesi. bu hayat maratonunda neden herkes aynı hizadan başlamıyor?
ne zaman başladı bu çile abla dedim 6 yaşımdaydım babam ölünce başladı dedi. 16 yaşında evlendirmişler 3 çocuğu olmuş boşanmış sahiplenen olmayınca istanbul'dan memlekete dönmüş.
oturma grubu almış borçlanmış geçen sene çaycı olarak işe başladı bizim fabrikada boşanmış diye selam vermeye bile çekiniyordum zor durumda kalmasın diye. küçük olan çocuğu geçen aylarda memlekete geldi 1 ay kadar yanında kaldı kadının zaten durumu iyi değil iyice sıkıntıya girdi herkes babasına yolla diye baskı yaptı. yolladı kadın kendisini toparlanamadı ondan sonra. bazen cumartesileri gelmiyordu geçen haftalarda baya fırça yedi çok kızdılar ama.
dün akşam üzeri yine konuştuk saat 5 te çıkıyoruz işten ruj sürmüş yapma abla çok kötü olmuş dedim gitti lavaboya sildi. tam fabrikanın önüne çıktım servis e bindiler arabayla yanlarına yanaştım semra abla doğru olanı yaptın dedim elimle okey işareti yaptım güldü el salladı.
sabah işe gelmedi saat 9 gibi haberi geldi servis e binmeye giderken ara sokakta kalp krizi geçirmiş önce çalıştırmışlar sonra tekrar durmuş. ne fırça atanlar kaldı ortada ne işe gelmedin diye sıkıştıranlar 36-37 yaşında kadının kalbi dayanmadı bu sıkıntılara. geçen hafta yine dert tasa anlatırken niye mücadele ediyoruz ki demiştim boşu boşuna haklısınız demişti.
lan ben çok kötüyüm kimseye anlatamıyorum içim paramparça.
sokak çocuklarının sürünürken, mankenlerin bacak şov yaparak milyonlar alması.
Bi öğrenci var ilkokul birinci sınıfta, beş buçuk yaş grubunda, böyle belinize falan ancak gelir bi minik. Maddi durumları baya kötü. Okulda da bu durumda olanların isimlerini istediler. Sınıf öğretmenı arkadaşım da yanımda annesini aradı, kadının haberi olsun adını yazıcaz ya. Okuldan ararlarsa diye. Normal konuşmaya başladı, eşiniz nasıllar, en son rahatsız demiştiniz dedi. Kadınin dediğine göre iki gün önce adam vefat etmiş. Akciğer kanseri, teşhisi bilmem nesi 20 gün içinde gitmiş adam. Çocuğun bundan haberi yok. 3 çocuk daha var. Eş dost akraba yok, onca çocukla kadın çalışacak durumda da değil. Çocuğa söyleme görevi de rehber öğretmene düştü.
rana daha 1 yaşında "baba,baba" diye sesleniyor evde dolanıyor böyle kendi kendine oynuyor efendim diyecek insan kmlerce ötesinde ve zor durumda bundan haberi yok...oda napsın dede demeye başlamış.bu aklıma geldikçe gözlerim doluyor...
ilkokul 3.sınıf öğrencisi bayram için okulda ücretsiz ayakkabı dağıtımı için sıraya giriyor ayağına uygun son ayakkabıyı önde ki çocuk alması ve bayramı yırtık ayakkabıları ile geçirmesi.
Tasarımcı tanju babacan adında bi adam var. Kırmızı uzun bi sakalı var adamın. Tam marjinal. Hep dikkat çekip farklı olmak için yaptığın düşünmüştüm dogal olarak. Ama işin aslı öyle değilmiş. Alzheimer hastası annesi hickimseyi tanımıyor, çocuk, eş dost hiçbirini görünce hatırlamıyormuş. bu tanju da tanısın bi farklılık olsun diye sakalını kıpkırmızı yapmış. Görünce hiç karıştırmadan oğlum benim diyip sarılıyormuş meğer.
Selahattin başkanın tutuklanması.
efesini içersin. dolaba bir tane daha almaya gidersin. ancak yoktur. kola vardır onun olması gerektiği yerde.
en ihtiyaç duyduğun an da ıslık çalamamaktır.

ne overlokcular ne tüpçüler kaçırdım.
dükkanda sabah hazırlığı yaparken yemek istemek için gelen ufacık kız en alt basamaktan baktı bana doğru.
gözüne güneş ışığı geldiği için elini siper etti gözlerine, beni göremiyordu ama ben onun gözlerindeki hem masum, hem afacan, hem de yaşadığı şartların verdiği acıyı gördüm.
inanılmaz üzüldüm sözlük, inanılmaz.
uzun zamandır depresif ilerleyen ruhumun patladığı nokta da bu oldu sanırım.
ağlamanın da derecesi olduğunu anlıyorum.
Senin karnın tokken aç insanları görmektir. Kışın sıcacık elbiseler ile sarıp sarmalanmışken üzerinde tek kat inçe bir kıyafetle sokaklarda kalan kişiyi görmektir. Sen şımarıklık yaparak önünde bulunan onca çeşit yemeğe Burun kıvırırken kuru ekmeği en lezzetli yemek gibi yiyen birilerini görmektir.
Sesini duymak istediğin ya da ihtiyacın olan birini ararsın, açmaz ya da açıp şu an işim var sonra arar mısın deyip kapatması gibi insanı saçma sapan hüzne iten bir olay. Ya da tam efkarlanmışsın çişin geliyor, tüm anbiyans bozuluyor.
Kimsenin beni sevmeyeceğini düşünmek.
insanı aşarsan, derdin daha katlanabilir olur. ama insanı aşmak bir ömür sürer ve genelimiz aşamayız. size bir sır vereceğim hazır olun..

önce inançlı olacaksınız ve sonra tanrıya her gün karşınıza iyi insanlar çıkarması için dua edeceksiniz. yoksa hep yanlışı ve hep haketmeyeni bulacaksınız. iç burkan detayı ise tek başına mutlu olacaksınız. o zaman onlar size gelecek.
insanların çoğunun orospu çocuğu olması.
Çiçeklere dair araştırma yürüten bir botanikçinin taa şöyle içten, haz alarak, çiçeğin sunduğu kokuyu içine çekmemiş olması. Çiçeğin bir iş, bir konu olmaktan öteye geçememesi. Koklanacak o kadar çiçek var ki!

bunun türevi çok şey var hayatta,
Amma laf ettim ha!
hani sevdiğin birinin yaptığı hatayı düşünürsün ya da duyarsın, yok ya o yapmaz dersin... O iş öyle değil işte düşündüğün ne varsa yapılmıştır hatta fazlasıyla ve bunu kabullenmek zaman alacaktır...
Bir iş yerindeyim.
Çalışan bir hata yapıyor.
işveren benim yanımda çocuğu haşlıyor.
Bilmiyorum neden ama çocuğu koruma içgüdüsü ile bir şeyler söylüyorum.
işverenden işçiye öyle bir bakış ki benim içim yanıyor...
Biliyorum ki biraz sonra ben gideceğim ve patron o çalışanda bütün eksik karakterini gidermeye çalışacak...
Keşke demeseydim...
görsel
Yeri gelir bir kuru bir çiçek bile acıtır.
Sevdiğin kızla kanka olmak. Dış görünüşün yüzünden dışlanmak. herkes seni çirkin bulunca istemsizce ruh çöküşü asosyallik. tüm bunların üzerine sevdiğin kızdan sevdiği çocuğu dinlemek. sevdiğin kız onunla iken senin elinden bir şey gelmemesi sevdiğini ona söyleyememen. iyi niyetli temiz seven birisi olduğun halde seni asla sevmemeleri.
Uzun olacak ama etkileyici olduğunu düşünüyorum.

Abd'de tanıştığım bir kız vardı. Nasıl olduysa bir delilik yaptık ve bir ilişkiye savunmasız bir şekilde giriştik. Ancak, trajik olan, benim ilişkimizin başladığı tarihten yaklaşık dört ay kadar sonra Türkiye'ye döneceğimi biliyor oluşumuzdu. Nedense durduramadım kendimi, garip bir dönem yaşadım. O, elektrik mavisi gözleri, ucuna doğru gidildikçe iyice açık sarıya dönen ve altın sarısının tam karşılığı olan saçları, uzunca kirpikleri unutabilmek zor oldu denebilir. Belki de unutmadım, bu ayrı konu.

Günün birinde benim dönüş tarihim geldi, bir önceki gece beraberiz, ölüm gibi bir sessizlik odada kol geziyor, biz birbirimize bakmıyoruz, sanki içimizden biri çok ayıp bir şey yapmış gibi, bir şekilde kalbimiz tek atacakken, iki kişilik bir yalnızlığı doğurmuşuz; ilk o gece farkediyoruz.

Detaya girmeyeceğim. Ben uzun bir yolculuktan sonra, yaklaşık 15 saat, ülkeye döndüm. Bir garipsedim, şaşkınım ve sudan çıkmış balığın hissiyatını artık anlayabiliyorum. Yol boyunca gözüm hep nemliydi zaten, eve girince bıraktım bir kendimi, açtım bavulu hava oldukça sıcak, en üstte baktım bir poşet var. Bu nedir falan diye bakarken, içinden bir sweat shirt çıktı, beraber almıştık onunla, aynı renkte ve oldukça ergen davranmıştık. Bir eşya nelere sebep olabilir? Saatlerce ağlamaya diyebilir, üzülmeye diyebilir, kahrolmaya diyebilir ya da kısaca aşk diyebilirsiniz. O kokuyordu. Çok güzeldi. Bir an gözümü kapattığımda halen onu duyumsayabiliyordum, büyülü bir şeydi.

Hala saklarım, hiç yıkama cesaretini gösteremedim. Yanında da bir not bırakmıştı:

'my eyes are soft with sorrow, there is no way to say goodbye. '