şair, yazar. kayseri'de yaşıyor ve bireylikler dergisini çıkarıyor.

kimseye yağmurun nasıl yağdığını anlatmadım
yaprakların nasıl döküldüğünü kimse bilmezdi
nasıl hatırlamam hayatım uzun bir güzdü
ondan geriye hiçbir şey kalmadı
öfkeli biri yanılmıyorsam.
bozuk imla

kimseye yağmurun nasıl yağdığını anlatmadım
yaprakların nasıl döküldüğünü kimse bilmezdi
nasıl hatırlamam hayatım uzun bir güzdü
ondan geriye hiçbir şey kalmadı

ben birkaç kişi yürürdüm kendimden habersiz orda
burda dergi dağıtırdım parasını vermeseniz de olur
duvarlara yazı yazdığımı kim uydurduysa külliyen yalandır

bozuk bir imlayla yazdım okudum yazdım
okudum her satırın altını çizdim hepsi karaydı
gün aşırı tükenen kalemim ondan biliyorum
şiire hiç sözüm geçmedi o ne isterse yaptım
hatıralarım asi çekildiğim her fotoğraf kara
aşka hiç laf ettirmem haberiniz olsun

yalnızdım birkaç kişi yürüdüm nereye gittiysem
yolumu şaşırdım sarı ışıklar hiç sönmedi
gençliğimi çoktan kurban verdim saçlarım ağardı
her dağ ardında bir yolum oldu kasabaya doğru
yollandım kalbim kesikler içinde ne yapsam
damla kanı akmıyor devletin inadına bıçağı sürtüyorum
sürttükçe gençliğimi ovaladım sanıyorum nafile
camı kararmış bir denizci feneri önümde yürüyor sallandıkça
isli ışığı kalbime üşüşüyor dememi bekliyorum

ben o camı her gün yıkayıp kuruluyorum ne fayda
her seferinde elimde kırılıyor kan çıkmıyor devletten
geceyi yırtıyorum belki ay aydınlık
gecede yolumu bulurum nereye varırsam
varayım gençliğim oluyor boş bıraktığım sandalyeye
çoktan devlet oturmuş sevgilim beni hatırlamıyor

kitapları üst üste yığdım dergiler öylece dursun
gazete kesiklerini hemen saklamak lazım ne olur
ne olmaz bir sabah kuşluk vakti devlet
kapımı birkaç kere vurur ben evde yokum

üniformasını çoktan giymiş bir tüfektir gece
kim bilir kaç kez evimin önünden geçer
gider devlet ben onu her gün kaç kere vururum
ama kan çıkmaz valla kanı çıkmaz ne yapsam
ortaokulu dört yılda bitirmiş çocuğum hayatım bütünleme
gençliğim ne zamandır bana sürtünüp duruyor

imlası bozuk bir türkçe ne zaman evimin önünden geçse
ben pencereye koşarım sokak karanlıktır
duvara ne varsa okumanın tam zamanı
ama bir söksem bağırıp çıkacağım kalbim
kan çıkmayan devletin o saat içinden
çocukluğum ki {ece ayhan} biliyor doğrusunu
devlet dersinde çoktan öldürüldü nasıl bilmem

upuzun dehşettir {devlet} çoktan mermisini kalbime savurdu!
"bağırarak geçeceğim bu hayatın içinden" isimli bir kitabı olmalı kül'den. yıllardır dergi çıkarabilen, dergilerini yürütebilen ve sırf bunun için bile takdire şayan bir şairdir aslında. şiir ve yazılarının altına uzun zamandır "cırlavık" adresini atıyor, orada bir memuriyeti (veterinerlik olmalı) var sanırım. sivas'ta çıkıyor olan (artık çıkmıyor) "sühan"ın "yenge özel sayısı"nda çok güzel bir yazı yazmıştı, unutmam. varlık'taki bir söyleşide de öfkesini çok sevdiğimi hatırlıyorum. ama sanki artık öfkesini kontrol edemiyor halim şafak. sürekli saldırı halinde ve bir tek o haklıymış gibi davranıyor. bilgisayarımda hâlâ taranmış birkaç yazısı, şiiri de durur. "keşke böyle olmasaydı" diyorum anca.
iyi şair, kafası bozuk şiir eleştirmeni, dergi fetişisti, koyu anarşist, genç kız babası, tutkulu bahçıvan.