bugün

Ayvaz Odabaşı adında yeniçeri ocağına mensup bir şahsın oğlu olup istanbul'da doğmuş babası ocaklı olduğundan bu da ocağa kaydedilerek okuma yazma öğrenmiş ve ocak yazıcısı ve daha sonra baş yazıcı olmuştur.

1736'deki Rus - Avusturya seferinde ocakların Rus cephesine hareketleri esnasında I. Mahmut baş yazıcı Mehmet Efendi'yi huzuruna getirtip:
" Orduya vardıkta göreyim seni ulufeyi (maaşı) zayi etme ve zaid esamileri bulup verme" diye tenbih ettiğinden Babadağı karargâhında bulunduğu sırada ulufeden hazineye bin iki yüz kese kazandırmıştı; fakat onun bu hizmeti yeniçeri ocağı bezirganı olan David'in işine gelmedi; çünkü bu sahipsiz ulufenin birkaç yüz kesesi bezirganın kesesine girecekti; bundan dolayı ocakta nüfuzlu olan Yahudi MehmeT Efendi'yi baş yazıcılıktan aldırarak daha küçük hizmete tâyin ettirmişti.

Mehmet Efendi'nin hazineye olan hizmeti kabiliyet ve faaliyeti orduda fevkalâde nüfuzu olan sadrâzam kethüdası Osman Halisa Efendi'nin takdirini mûcib olduğundan onun himmetiyle Mehmed Efendi süvari mukabelecisi ve 1738'de mevkufatî oldu ve Belgrad antlaşmasını müteakip hudut tahdidine memur edildi; 1741 ve 1744 tarihlerinde iki defa yeniçeri efendisi (Ocak başkâtibi) oldu.
Mehmet Efendi 29 Mart 1745 te tersane eminliğine tâyin edilmişti. Kendisinin baştan itibaren verilen hizmetleri muvaffakiyetle başarması I. Mahmut'un takdirini mucib olduğundan 27 Haziran 1746 da sadrâzam kethüdalığına getirilmiş ve bir buçuk ay sonra da Seyyid Hasan Paşa'nın yerine sadrâzam olmuştur ( 10 Ağustos 1746).

Tiryaki Mehmet Paşa sadrâzam oluncaya kadar hilm ve mülâyimeti ve fikrinden istifade cihetiyle hükümet erkânı tarafından hörmet görüp sevilirken sadrâzam olduktan sonra tavrını değiştirerek hiddet ve şiddet göstermeğe tamahkârlıkla mal toplamağa başlıyarak kendisini sevenleri yanından uzaklaştırmıştı; aynı zamanda garezkârdı.

Onun bu halini haber alan Sultan Mahmut zahiren sükût edip el altından da yeni bir sadrâzam aramaya başlamış ve imrahorluktan vezirlikle Aydın muhafızlığına tâyin ettiği Firarizâde Eğriboyun Seyyid Abdullah Paşa'yı bulmuş ve bir an evvel gizlice istanbul'a gelmesini emrederek 26 Ağustos 1747'de Tiryaki Mehmet Paşa'dan alınan mühr-i hümâyun Seyyid Abdullah Paşa 'ya verilerek sadrâzam olmuştur. Tiryaki Hacı Mehmet Paşa'nın vezirliği alınarak malı müsadere edilip hakkındaki gazabın şiddetine mebni ihtilâttan menedilmek suretiyle kalebend olmak üzere Rodos adasına gönderilmiştir.

Tiryaki Hacı Mehmet Paşa bir buçuk ay kalebendlikte kaldıktan sonra 1747 Ekim'de kaleden çıkarılıp cezirebend olarak adada oturmasına müsaade olunup yine o sene (Kasım) tarihli bir fermanla berveçhi arpalık içel sancağına tâyin edilmiştir. (1748 Mart) ve aynı sene (Aralık) Bağdat valisi tayin olunan Tiryaki Mehmet Paşa buraya gelince Bağdat valisi Ahmed Paşa'nın kölelerinden olup vali olmak isteyen Süleyman Paşa'nın muhalefetiyle karşılaştı. Süleyman Paşa tayin edilmiş olduğu Basra valiliğini istemeyip Bağdat'ı isteyerek muhalefete kalkıp (1749 Ağustos) bir fermanla tedibi Tiryaki Mehmet Paşa'ya havale edilmiş ise de bu işte muvaffak olamadığından Bağdat'tan alınarak vaziyet icabı Bağdadi Süleyman Paşa tayin edilmiştir ( 1749 Aralık).

Tiryaki Mehmet Paşa Bağdat'tan alınmasını müteakip Cidde valiliğine tâyin edildi ise de kabul etmediğinden vezirliği üzerinden alınarak emeklilik suretiyle Resmo (Retimo) kasabasında oturtulmuş ve bir buçuk sene sonra orada vefat ederek ölümü 31 Temmuz 1751'de istanbul'da haber alınmıştır. Yaşı yetmişi geçmişti. Vefatı gecesi istanbul'da Büyük Karaman'da eski odalar civarındaki konağı yanarak hiçbir şey kurtulamadığı gibi kıymetli eşyaları da Girit'teki sürgüne gönderilirken geminin Çanakkale'den henüz çıkmadan evvel fırtınadan batmasıyla zayi olmuştur. Tiryaki Mehmet Paşa'nın haris hiddetli garezkâr ve hesabı olduğu anlaşılıyor. *