bugün

stefan zweig'ın 1912 eylül'ü ile 1940 haziran'ı arasında tuttuğu günlüklerinden derlenmiş ve ilk kez 1988 yılında almanya'da basılmış olan kitabı.
Tolstoy'un 50 yıl boyunca aralıklarla tuttuğu güncesi:

görsel
(bkz: stefan zweig) kitabı.

-sabah paris’te istasyona gittim. bir kentin uyanması hep harika bir görünüm olarak gelmistir bana, yüz binlerce insanın görünmez inlerinden sokaklara dökülmesi. bir kentin harekete geçmesi müthiş güzel bir şey, bir lokomotifin yürümeye başlaması gibi, tekerleğin ilk dönüşü ağır, yavaş ve inleyerek olur, sonra hızlanır, birden normal hıza erişir, gidişin ritmi hızlı ve dolu doludur ki insan onu içinden hissetmez bile. insanların tertemiz yıkanmış sokaklara kasırgaya tutulmuş gib dökülmeleri ne çarpıcıdır; yine de her insan, karmaşaya benzeyen ama aslında tasarlanmış bir düzen olan şeyden daha görkemli bir şey yoktur, tıpkı tiyatroda halkın itiş kakış dolaştığı bir sahne gibi, aslında orada da her hareket görünmeyen yönetmen tarafından en anlamlı biçiimde tasarlanmıştır.
(bkz: miguel de unamuno) kitabı.

-koylu neden dogayi hissetmez bilir misiniz? o etrafini algilamayacak kadar doganin icindedir, onunla kavgaya tutusur, onunla yasar ama ona tapmaz. gunesin dogusunu ve batisini turistlere birakin. koylunun yasaminda her sey siradandir, yani etrafindaki hicbir sey ona ilginc gelmez. eger koylu bir seye hayransa o koy degil, kenttir. tanri ona bir makine olarak gozukur, yol kenarindaki bir kavak olarak degil.