Oyle bir zerafettir ki; o doğmaya, ışınlarını fark ettirmeye yeltendiği anda ruhunuzla irtibat kurup sizi çepeçevre saran bir girdabın içerisine sokar. Sizle olan tüm bağlantısı; o anda sadece size günaydın diyebilmektir.
Güneş böyle güzel düşüncelerle doğar hayatımıza. Hiç birimizde güneş'in o saçtığı muhteşem ışınların yeni yeni parladığı zaman aralığında kalkıp görme gereği duymayız, güneşin günaydın seslenişini kaile almayız, aklımıza dahi gelmez onun muhteşem çekiciliği.
Dünya'nın kölesi olmuş bizler; hiç düşünmeyiz dünya'nın güneş olmadan bir boka yaramayacağını.
Geçmişle gelecek arasında sıkışmış insanoğlunun kaile almadığı güneş, her gün mesaisine devam eder, kendisine ne görev verilmişse laikıyla yapar.
Önce bir kağnı hızında karanlıkların aydınlığa geçişine tanık olursunuz. Yavaş yavaş kendinden emin bir şekilde hava aydınlanmaya, dünyanın ahengini değiştirmeye başlar. Buğulu bir geçişten sonra artık zifiri karanlıklar mesaisini tamamlayıp vardiya görevini aydınlığa teslim etmiştir. O esnada güneş de tüm hazırlıklarını tamamlamış şekilde doğmaya hazırlanır. Dağın zirvesini mesken tutan turuncu bir renk görülür ki bu güneşin geldiğine delalettir. Turuncu renk git gide parlaklığını artırarak muhteşem bir kimliğe bürünür, adeta;alemin kralı geliyor dercesine dikkatleri üzerinde tutar. Ve bir müddet sonra güneş'in ilk ışınları dağın arkasından tüm zarafetiyle gözükür. ilk başlarda seyredebilirsiniz ışınların olağanüstü parlaklığını ama güneşin kendisini göstermesiyle bakamaz olursunuz , gözleriniz kamaşır.
Doğar, parlar ve batar !

Güneş'le ne kadar çok ortak özelliğimiz var değimli?

not; aynı yazının benzerini başka bir sözlüğe daha koydum.