bugün

Şanlıurfa il merkezinin 15 km doğusunda dünya tarihini yeniden yazacak bulgulara ev sahipliği yapan höyük.

Dünyadaki en ilk tapınak ve yine dünyada tarımsal faaliyetlerin ilk örneğinin bulunduğu yer.

Bu kültür mirasını keşfeden Alman arkeolog schmit'e göre daha da ötesi hz. Adem ve havva'nın şehri.

Kendisini bilimadamı addedenlerin ve darwinistlerin insanın avcı-toplayıcı olduğunu iddia ettikleri bir zamanda günümüzün devasa hidrolik makinelerinin bile inşa edemeyeceği taşıyamayacağı kütlede mimari örneklere ev sahipliği yapan daha da ötesi bir dinin ve ritüellerinin varlığına işaret eden insanoğlunun ilk mabedi.
niğde de bulunan tepe üzerindeki çıkıntıya verilen isim. hakkında efsaneler hazine hikayeleri uydurulur.
Evet history channel da uzerinde çok durulan bir mekan adamlar hayret ediyor 10 bin yillik tapinma mekani varmiş.

(bkz: insan gerçekten hayret ediyor)
Şanlıurfa civarında bulunan büyüleyici bir mekan. tapınağın kendinden ziyade çevresi beni çok etkiledi. Yapıtı inşa edecek en güzel yeri bulmuş adamlar. Fakat biz yakın tarihe kadar böyle bir yerden habersizmişiz. Belki de haberdar olsak böyle güzel kalmazdı orası tartışılır. Şimdi ise himaye altına alınmış. Tapınağın üzeri kapatılmış, direkler ve halatlarla korunmakta.

Ayrıca taşların üzerindeki figürler de çok ilginç, onu söylemeden edemedim. Neden fotoğraflarını çekmedim bilmiyorum. Telefonda kalan fotoğrafları galeriye ekledim, sanırım asıl büyük bölüm makinada.
ulkenin yuzde 80 inin haberinin dahi olmadigi olaganustu tarihi eser. ilk kesfedildiginde dunya ayaga kalkti. bilinen tarihi alt ust etmisti cunku. insanlarin daha yerlesik yasama gecmedikleri 12 bin yil onceki bir tapinaktan bahsediyoruz. ve sapasaglam korunmus durumda. cunku yapanlar ustunu toprakla kapatmis ve cekip gitmis. isin enteresan tarafi yakinlarda bir tas ocagi vesaire falan da yok. ve tas anitlar yekpare bir sekilde ve 5 er metrelik boylarda insa edilmis. insanligin cevabini aradigi soru su: 12 bin yil once bu devasa taslari kim nereden nasil tasidi, yeterli alet edevat yok cunku, insanlar konar gocer cagda yasiyorlar, sagdan soldan ot toplayip yiyorlar, geyik falan avliyorlar binbir zahmetle. hadi bu devasa taslari getirdiler diyelim, peki 5 metrelik bu taslari nasil ve hangi aletle yonttular? bulundugumuz cagda jupitere gunubirlik gidip gelmek gibi imkansiz bir sey bu. peki devlet bu tarihi eseri nasil koruyor dersiniz? hicbir sekilde. basina sadece bir bekci dikmisler o kadar. gectigimiz yillarda o olaganustu taslardan biri calindi zaten.

peki bizim insanimiz nasil yorumluyor bu tarihi eseri derseniz, haberi bile yok lan milletin. ha sorsan falanca dizide falancayi kim dudukledi diye, herkes cevap vermek icin birbirini ezer. koydugumun comarlari.
tarihi, her daim gelişmekte olan, yeni olanin her zaman daha ilerici, daha rasyonel, daha bilimsel olduğuna kendini inandirmis olan insanoğlu, geçmişle ilgili şu an ki algisini tersyüz edecek bir şeyler kesfettiginde nutku tutuluyor.

hakaret olarak kullanılan "gerici" kelimesi de kaynağıni "geçmiş olan her zaman şimdikinden kötüdür" yanilgisindan alır.

ışte bu yanilginin, taşlara kazınmış ve modern insanın aklına kazınması gereken dışavurumudur göbeklitepe.

kim,neden inşa etti? hangi inanç o insanları, tonlarca taşı taşımaya itti? neden yaşamadığın bir bölgeye sadece belirli zamanlarda kullanmak için çeşitli semboller ve motiflerle dolu, anıtları diktin?

bölgeye bakıldığında sulak alana yakin degil ve tarım da yapılamaz. bu tarz bir yapının inşası için mükemmel organize olmuş, inanmış, oldukça kalabalık bir işgücü gerekiyor. işin kozmopolit denilebecek bir tarafı da var. bölgede çıkarılan, obsidyenin kapadokya'dan, deniz kabuğunun kızıldeniz'den geldiği biliniyor.etnik olarak oldukca çeşitli bir nüfus var.

bakıldığında bazı plakalarda mevcut. plakalar ideografik bir üslupla yapılmış. bir tür bilgi alışverişi olabilir. bu plakalar eski mısır hiyeroglifleri ve sümerlerdeki ilk çivi yazısinın, ilk yazının atası olabilir.

belki de en önemlisi neden bilinçli bir sekilde üstü toprakla örtulup gidildi? anlayana çok şeyler sordurabilecek bir buluş.
içinde bulunanlardan dolayı kimseye bir şey açıklanmadan üstü betonla kapatılan ve bir anda yokmuş gibi davranılan yerdir.

http://onedio.com/haber/d...ilmemiz-gerekenler-339697

ayrıca arkeoloji başkanı kazıdan bir hafta sonra kalp krizi sonucu ölmüştür...
bilinen tarihin en eski yapısı. en eski yapı olarak bilinen stonehenge'den 7000 yıl öncesine dayanıyor ki bu muazzam bir şey. peki böylesine bir keşife neden bu kadar ilgisiz kalındı. bende yeni duydum ve açıkçası kendimden utandım, neyse.
m.ö. 10000 deniyor a dostlar. bu insanlık tarihinin gerçek anlamda yeniden yazılmasını sağlayacak kadar büyük bir keşif, ama hala çözülememiş büyük bir sır.
tarihin yeniden yazılmasını gerektirecek kadar önemli bir buluş.

tahmini 16 adet tapınaktan oluşan bir kampüs olduğu tahmin ediliyor. şu ana kadar 3 tanesi günyüzüne çıkarıldı. bunlardan birisinde kullanılan resimlemeler ve semboller sadece insanlık tarihinin değil, dinler tarihinin de yeniden yazılacağını gösteriyor.

urfa sınırlarında bulunmuş olması da manidar. kadim uygarlıkların ve bereketli yay denilen bölgenin üst noktası.

umarım gelecekte hakkında çok daha fazla şey öğreniriz.

edit: yaklaşık 20 tane tapınak tespit edilmiş ve 6 tanesi günyüzüne çıkarılmış. kendimi güncellememişim.
An itirabiyle cnn turk te belgeseli yayınlanmaktadır. Adem yoksa sen misin ?
(bkz: stargate)
en eski piramitten 5000 yıl daha eskiye ait bulgulara ev sahipliği yapan arkeolojik alan.

(bkz: koyduk mu)
görsel
görsel
görsel
görsel
görsel

şüphesiz ki dünyada şayet 2 tane stargate varsa, bunun biri göbeklitepe'dedir.

(bkz: stargate sg1)
görsel
bilinen en eski tapınaktır. 12.000 yaşındadır. kıymeti ne ülkemizde, ne de yurtdışında yeteri kadar bilinmemektedir.

hele ki yurdum teistlerinin göbeklitepe ile pek ilgilenmemesi son derece şaşırtıcı bir durum. zira göbeklitepe marx'ın ilk bakışta çok mantıklı, akla yatkın ve kanıtlarla desteklenmiş gibi görünen tarih tezinin çıkış noktalarından birini yalanlamaktadır. serpil çevikcan konuyla ilgili bir yazı yazmış.

http://www.milliyet.com.t...detay/2183004/default.htm

ha göbeklitepe'de cami veya tek tanrı inancı arayan boşuna arar. fakat "organize dinin" (yani ilkel kabilelerin şaman benzeri din adamları tarafından değil, sümer rahiplerine benzeyen, toplumu büyük işler yapmak için yönlendirebilen, kaynakları din adamlarının yönetimindeki dinin) ortaya çıkışının bitki ve hayvanların evcilleştirilmesinden önce olduğunu ortaya koyması, marx'ın tarih teorisine vurulan sıkı bir darbedir.

yukarıdaki entrylere baktığımda kimisinin durumu yanlış anladığını görüyorum. "bölgeye bakıldığında sulak alana yakin degil ve tarım da yapılamaz." deniyor. bir kere 12000 yıl önce orası son derece sulak bir alan olabilir ki bulgular da bunu gösteriyor. fakat o alanda tarımın yapılmadığı doğrudur. sebep? zira bitkiler henüz evcilleştirilmemişti. nereden biliyoruz? zira bölgede bulunan atıklar (dışkı kalıntıları, çöp kalıntıları vd.) hep yabani bitkilere ait kalıntılardır. keza hayvan kalıntıları da öyledir.

bitkilerin evcilleştirilmesi?

http://www.politics.ankar...3/1/4_m_murat_baskici.pdf
Mabedin sırrı adında güzel bir kitap vardır hakkında.
Maymundan geldikçileri hayal kırıklığına uğratan tapınak.
Belki de söylendiği gibi bundan öncesi adem ve Havva yerleşimi.
ilgili gerçeklerden "yerleşik hayata din sebebiyle geçildi" sonucunun çıkmayacağı tapınaktır. elde uygun ve yeterli kaynaklar ve/veya teknoloji yoksa, sırf inanç sebebiyle üretim ilişkileri ve hayat biçimi değiştirilemez. tabi gökten "kudret helvası" iniyorsa o ayrı ama göbeklitepe'deki kalıntılara bakarsak, öyle bir helva inmiş bile olsa, o helvanın yabani bitki ve hayvanlardan yapılmış olduğu sonucu ortaya çıkıyor.

keza göbeklitepe'den "avcı-toplayıcı hayat biçiminden, din sebebiyle tarıma geçilmiştir" sonucu da çıkmaz.

sebep? zira göbeklitepe'yi inşa edenler kesinkes avcı-toplayıcı insanlardı. bu sonuca nasıl varıldığını yukarıda açıklamıştım. öncelikle şunu izah edeyim: "yerleşik hayata geçmek" ile "avcı-toplayıcı hayat biçimi" arasındaki bağlantı göründüğü kadar doğrudan değildir. eğer bir kabilenin etrafındaki doğal kaynaklar yerlerini değiştirmelerine gerek bırakmadan geçimlerini sürdürmeye yeterliyse hem avcı-toplayıcı hayat biçimini sürdürüp, hem de yerleşik hayat yaşayabilirler. yetersizse avcı-toplayıcı hayat biçimini sürdürebilmeleri için göçebelik yapmaları gerekir. diğer taraftan eğer tarımı icat etmişlerse yerleşik hayat biçimine geçmeleri kaçınılmazdır.

peki göbeklitepe'deki şaşırtıcı durum nedir? avcı-toplayıcı yaşam biçimi kabile üyelerine geçimlerini ancak sağlayacak kadar besin sağlar genellikle. beslenebilmek için geniş alanlarda avcılık ve toplayıcılık yapmaları gerekir. nüfus artışının açlığa sebep olması kaçınılmazdır. bu koşullar altında yaşayan kabilelerde "ayakkabıcı", "heykeltraş", "kral ve vezirleri", "üretime katılmayan rahipler" gibi meslek dallarının oluşması son derece zordur. zira yeterli "artık değer" olmadığı için, yöneticilerin "artık değere" el koymaları, geçimlerini böyle sağlamaları mümkün değildir çoğu zaman. keza "ayakkabıcı", "heykeltraş" gibi uzmanlaşmalar da zordur. zira onların hizmetlerinden yararlanmak isteyenlerin, hizmetleri karşılığı verebilecekleri yiyecekleri olması gerekir. tarım yapanlar dar alanlardan kendileri ve aileleri dışında çok kişiyi besleyebilecek yeterlilikte (artık değer) ürün elde edebilirler. fakat avcı-toplayıcılar? duruma bağlı..

durum böyleyken, henüz tarımı ve hayvancılığı icat etmemiş binlerce insanın bir araya toplanıp, göbeklitepe gibi bir eser inşa edebilmeleri elbette şaşırtıcıdır. üstelik eserlerde görülen rölyefler o toplumda belirli meslek dallarının oluştuğunu göstermektedir. tabi etkili ve geçimlerini kısmen de olsa dini hizmetlerden sağlayan bir rahip sınıfı da olmalıdır.

sanırım durumun en olası açıklaması, o bölgenin 12000 yıl önce son derece mümbit, yabani bitki ve av hayvanının aşırı bol olduğu bir bölge olması olasılığıdır. yine de aynı tarihlerde bir benzerinin başka bir yerde görülmemesi ilginç. yani "yeryüzünde bir tek göbeklitepe çevresi çok mümbitti" demek de pek inandırıcı olmuyor.

kimi cahil ise adem ve havva'dan dem vurmuş! putlara tapan adem ve havva? iyiymiş!...
Avcı - toplayıcı bir topluluk.
Zanaatkar ve Ruhban sınıfı mevcut.
Kreatif bir düşünce yapısıyla birlikte Güçlü bir liderlik var ki mevcut koşullarda devasa bir eser ortaya konmuş.
Tüm bunların biraraya gelmesi insana ilk olarak yaratılış felsefesinin doğruluğu hakkında ipucu vermekte. En azından Nuh tufanının doğruluğunu ispat niteliğinde.
Hal böyleyken neden adem ve Havva abes kaçar anlaşılamamakta .
kimisinin neden "adem ve havva" efsanesine bağlanamayacağını merak ettiği tapınaktır. bazı sebeplerini sayayım:

1- bir kere söz konusu tapınağın tek tanrı inancıyla alakasının olmadığı ortadadır. adamlar resmen put yapmışlar işte...

2- "adem ve havva" efsanesine inananlar, allah'ın adem ve havva'ya tarımı öğrettiğine inanırlar. oysa tapınağı yapanların tarımı bilmedikleri kesin.

uzatabilirim ama bu kadarı yeterli olur sanırım.

hele ki "nuh tufanı" efsanesi ile nasıl bir bağlantı kurulmuş anlamak mümkün değil.

kimileri "ispat" kelimesini ne kadar kolay kullanıyor... bir yukarıda yazdıklarıma bakın, bir de bunların hemen "ispattır" diye atlayan tavrına. aradaki bakış açısı farkı açık değil mi? ben kendi yazdıklarımın açıklayamadığı boşlukları bile görüyor ve dikkat çekiyorum, bunlar ise yarım yamalak öğrendikleri bir iki şeyden hemen "ispat" çıkarıyorlar.
rahmetli Prof. Klaus Schmidt hocanın emeği büyük. bu dini alan insanların göçebe iken dini ibadetlerini gerçekleştirmek için yerleşik hayata geçtiklerini kanıtlayan harika bir arkeolojik alan.
2017 yılında da kapalı kalma olasılığı var, 12 bin sene kadar geriye giden mazisine rağmen yeterince tanıtımının yapılamadığı ise bir gerçek.
Bilinen en eski insan yapımı dini yapıt, Milattan Önce 10. milenyumda (MÖ 10.000) yapılmış olanGöbeklitepe'dir ve Türkiye'de bulunur.
tarihin yeniden yazıldığı yer...

son kaydedilen gelişmelere göre, taşların üzerinde oyulmuş semboller yüzyıllar öncesinin takımyıldızlarıyla bağlantılı olduğu ortaya çıkarıldı.
mö 11000 yılında dünyaya çarpan bir kuyruklu yıldızın resmedildiği oymaların bulunduğu göbeklitepe, anadolu'dan dünya tarihini aydınlatan bir hazine adeta.

günümüzden tam 13000 sene önce yaşanan bu olay ile birlikte son buzul çağı başlamış ve mamutların nesli tükenmiştir.

şimdi elde edilen bu bulgular sayesinde daha önce mö 9000 olarak belgelenen göbeklitepe yerleşimi tarihi 2000 yıl daha geriye giderek mö 11000 yılına kadar uzanmış oldu.

görsel: göbeklitepe akbaba taşı(kuyruklu yıldız oymasının olduğu taş);
görsel
şanlıurfa örencik köyü yakınlarında bulunan, günümüzden 12 bin yıl öncesine tarihlenen bir tapınağın ortaya çıkarıldığı ve çevresinde kazılmayı bekleyen yükseltileriyle dünyanın en eski arkeolojik buluntularına ev sahipliği yapan bir alan göbeklitepe. 1995 yılında alman arkeoloji enstitüsü'nden prof. dr. klauss schmidt başkanlığında başlayan kazılarda bulunan t biçimli ve üzerlerinde o dönemde çevrede görüldüğü varsayılan hayvan ve insan figürlerinin bulunduğu boyları üç, altı metre arası değişen bloklar hemen göze çarpıyor göbeklitepe'de. sayıları elliyi bulan bu sütunlar kabul gören görüşe göre insan şeklinde stilize edilmiş. yan yana konmuş bu bloklar büyük bir daire oluşturuyor, bunlar üzerinde en dikkat çekici figür baş kısmı aşağı bakan aslan kabartması. insanın çanak çömlek yapmaya yeni başladığı bir dönemde buna vakit ayrılması ilginç. daha çok tanıtıma ve yurtiçinden ilgiye ihtiyaç duyan göbeklitepe dokuz bin yıllık bir heykeli bulduğumuz gibi çaldırdığımız bir yer ayrıca, dünyanın en eski heykellerinden birini çalan hırsızlara bir şey yazmıyorum. uzun lafın kısası göbeklitepe pek çok sır barındırıyor ve bunlar yavaş yavaş gün yüzüne çıkıyor.
şanlıurfa örencik köyü yakınlarında bulunan, günümüzden 12 bin yıl öncesine tarihlenen bir tapınağın ortaya çıkarıldığı ve çevresinde kazılmayı bekleyen yükseltileriyle dünyanın en eski arkeolojik buluntularına ev sahipliği yapan bir alan göbeklitepe. 1995 yılında alman arkeoloji enstitüsü'nden prof. dr. klauss schmidt başkanlığında başlayan kazılarda bulunan t biçimli ve üzerlerinde o dönemde çevrede görüldüğü varsayılan hayvan ve insan figürlerinin bulunduğu boyları üç, altı metre arası değişen bloklar hemen göze çarpıyor göbeklitepe'de. sayıları elliyi bulan bu sütunlar kabul gören görüşe göre insan şeklinde stilize edilmiş. yan yana konmuş bu bloklar büyük bir daire oluşturuyor, bunlar üzerinde en dikkat çekici figür baş kısmı aşağı bakan aslan kabartması. insanın çanak çömlek yapmaya yeni başladığı bir dönemde buna vakit ayrılması ilginç.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar