bugün
- sevdiğiniz sözlük yazarları14
- şampiyonluk için yanak okşatmak48
- namuslu erkek bulmanın çok zor olması12
- herkesin merak ettiği o piç erkeğim soru alayım10
- iki adım atınca kan ter içinde kalmak8
- kızılcık şerbeti dizisi10
- öpüşme ile bulaşan hastalıklar8
- en nefret edilen yazarlar9
- hangi sözlük yazarı ile uyumak isterdin14
- kaç yaşındaki insan evde kalmıştır14
- keesuzaadefool8
- anın görüntüsü16
- larisalisa20
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri16
- sütyen takmaktaki inanılmaz mantık hatası9
- aç karnına poğaça yemek11
- karşı cinse giyim önerileri14
- otoyol ve köprü geçiş ücretlerinin zamlanması20
- jose mourinho29
- nişanlı kalmanın saçma olması8
- iyi bir insan olmak için ne yapmam lazım13
- en dindar özelliğiniz37
- 13 yaşındaki kıza tecavüz eden 28 kişi29
- chat sitesi kurmak9
- yaz aşkı varda kış aşkı neden yok11
- embesil yazarlar9
- 19 mayıs 2024 galatasaray fenerbahçe maçı27
- doğum gününde hatırlanmamak19
- düşün ki o bunu okuyor8
- en taşaklı kızların bizim sözlükte bulunması16
- en havalı erkek meslekleri16
- her erkeğin unutamadığı bir kadın vardır10
- burçlara inanmak9
- kezo dili ve edebiyatı8
- zall beceremiyorsan bırak git24
- sözlüğe yeni gelen masum erkek12
- bugün hangi kadın yazara ne diksem15
- hayatınızda kaç kere reddedildiniz19
- kahverengi gözlü olmanın hiç bir işe yaramaması14
- sözlük erkeklerini evire çevire pataklamak8
- şort diken müzisyen motorcu uzun boylu yazar11
- icardi1905 ile jakuziye girmek10
- kimsenin okumadığı sözlükte yazar olmak17
- ali koç9
- günahların takımı galatasaray13
- ayetullah hamaney'in mini etekli torunu20
- bir erkekle kız arkadaş olabilir mi sorunsalı8
- erkekler seks yapamayacağı kadınla arkadaş olmaz10
- bik bik için diktiğim şort21
- toplu taşımalardaki müzisyen sorunsalı8
trevanian' ın (bkz: şibumi)adlı eserini okuduktan sonra fazlasıyla merak saldığım, iki kişilik bir strateji oyunu.
Japon oyunu. Shibumi sayesinde biliyorum.
japon oyunu. kim beş yüz milyar sayesinde biliyorum.
japon oyunu. yılların tecrübesiyle biliyorum. az mı oynadık bea?
Trevanian'ın tanımına göre; satranç tüccarların, go ise bilgelerin oyunudur.
Eski Çinin dört imparatorluk sanatı arasında yer alan «go» oyunun felsefî derinliği vurgulanmış, Japonya'da samuraylar tarafından himaye görmüştür. Bugün de zengin koruyucuları ve destekçileri vardır.
ah ettiğim, kesin öğreneceğim oyun.
Go son derece basit birkaç kurala dayanır, fakat herhalde dünyanın en karmaşık, en zor oyunudur. Karşılaştırmak gerekirse, günümüzde dünya şampiyonu bir satranççıyı yenebilecek bilgisayar programları yazılabilmişken; amatör 1. dan seviyesinde oynayabilecek bir program yazabilene 1 milyon dolar ödül vadedilmiştir. Burada satrancın 8×8’lik bir tahtada, go’nun ise bunun dört katı büyüklükteki bir tahtada oynandığı için daha karmaşık olduğu gibi düz mantık bir yaklaşım akla gelebilir; fakat içine girildiğinde görülebileceği gibi go strateji, çok ince taktik savaşları ve en önemlisi de oyuncuların ruhsal gelişimlerinin birbirine harmanlandığı, matematiğin yanısıra şiirin de aynı derecede rol oynadığı bir ‘ruh terbiyesi’ oyunudur. Go, Japon ve Çin kültüründeki pek çok diğer unsur gibi ( taichi, döğüş sanatları, ikebana vs.) kişinin kendini eğiterek ‘ben’ini anlamasında, aşmasında ve ‘gerçek’leri kavramasındaki yollardan biri olarak kabul edilir.
Go’nun ilk dikkati çeken özelliklerinden biri, sadece birkaç kurala sahip olmasına karşın sonsuz açılımları doğurmasıdır. Go icat edildiğinden beri her bir hamlesi birbirinin aynı olan tek bir oyunun bile oynanmadığını söyleyen bir deyiş vardır ve bu doğrudur. Tahtada bir sağa ya da bir yukarı oynanan taş bütün oyunun akışını, dengeleri değiştirecektir; hiçbir zorunlu hamle dizisinden sözedilemez, belli yerlere oynanan hamlelere belli yanıtlar verilmesi gelenekleşmişse de, gelenekler zaten bozulmak içindir. Go, bir anlamda, her bir hamlede evrenin ahenkine kusursuz bir uyum içerisinde kalınarak oynanmasını gerektirir; bu da, elbette, bu ahenkle aynı ritmdeki bir ruhsal durumu zorunlu kılar. Go’da (esir düşerek tahtadan kaldırılmış taşlar, ‘iki gözünü yapmış’ gruplar ya da oyun sonu dışında) hiçbir kesin durum yoktur, dengeler her an değişebilir, büyük farkla önde götürülen bir oyun bir anda kaybedilebilir, ‘tamam burası benim’ dediğiniz bir alan bir anda işgal edilebilir, ava giden avlanabilir; bu anlamda, go’da boş bulunmaya, dikkatsizliğe, konsantre yitimine, ‘gerçeği’ gözardı etmeye yer yoktur. Oynadığınız oyun bir camcının üfleyerek oluşturduğu cam nesne gibidir, benliğinize ne denli söz geçirebilir ve nefesinizi ne denli kontrol edebilirseniz, istediğiniz sonuca o denli yaklaşabilirsiniz, nefesinizden ya da elinizden çıkan en ufak hata ise camın şeklini bir anda bozacaktır. Tabii, yapabileceğinizin en iyisini ortaya koyup yenilmek de seçenekler arasındadır, o zaman da daha katedecek yolunuz olduğunu size ne güzel anlattığı için rakibinizin önünde saygıyla eğilmektir elinizden gelen.
http://www.tgod.org.tr/go-nedir
Go’nun ilk dikkati çeken özelliklerinden biri, sadece birkaç kurala sahip olmasına karşın sonsuz açılımları doğurmasıdır. Go icat edildiğinden beri her bir hamlesi birbirinin aynı olan tek bir oyunun bile oynanmadığını söyleyen bir deyiş vardır ve bu doğrudur. Tahtada bir sağa ya da bir yukarı oynanan taş bütün oyunun akışını, dengeleri değiştirecektir; hiçbir zorunlu hamle dizisinden sözedilemez, belli yerlere oynanan hamlelere belli yanıtlar verilmesi gelenekleşmişse de, gelenekler zaten bozulmak içindir. Go, bir anlamda, her bir hamlede evrenin ahenkine kusursuz bir uyum içerisinde kalınarak oynanmasını gerektirir; bu da, elbette, bu ahenkle aynı ritmdeki bir ruhsal durumu zorunlu kılar. Go’da (esir düşerek tahtadan kaldırılmış taşlar, ‘iki gözünü yapmış’ gruplar ya da oyun sonu dışında) hiçbir kesin durum yoktur, dengeler her an değişebilir, büyük farkla önde götürülen bir oyun bir anda kaybedilebilir, ‘tamam burası benim’ dediğiniz bir alan bir anda işgal edilebilir, ava giden avlanabilir; bu anlamda, go’da boş bulunmaya, dikkatsizliğe, konsantre yitimine, ‘gerçeği’ gözardı etmeye yer yoktur. Oynadığınız oyun bir camcının üfleyerek oluşturduğu cam nesne gibidir, benliğinize ne denli söz geçirebilir ve nefesinizi ne denli kontrol edebilirseniz, istediğiniz sonuca o denli yaklaşabilirsiniz, nefesinizden ya da elinizden çıkan en ufak hata ise camın şeklini bir anda bozacaktır. Tabii, yapabileceğinizin en iyisini ortaya koyup yenilmek de seçenekler arasındadır, o zaman da daha katedecek yolunuz olduğunu size ne güzel anlattığı için rakibinizin önünde saygıyla eğilmektir elinizden gelen.
http://www.tgod.org.tr/go-nedir
Oynamayı öğrendikten sonra satranç oynamayı bıraktığın strateji oyunu. Satranç kötü olduğu için değil ama gonun yanında çekici gelmemeye başladı. Oynayabileceğiniz olasılık kümesi çok büyük, geniş oyun alanı yaratıcılığınızı ortaya koymanıza izin veriyor.
Deepmind'in Alphagosu ile popülerliği avrupa ve amerikada da artmıştır.
(bkz: Alphago)
Deepmind'in Alphagosu ile popülerliği avrupa ve amerikada da artmıştır.
(bkz: Alphago)
bir dost ile kahve eşliğinde sohbet ederken oynanabilecek en zevkli ve uzun soluklu oyunlardan biri.
go tahtası tıpkı boş bir uzay gibidir. onun nasıl doldurulacağına dair her şey senin yaratıcılığına ve planlarına kalmıştır. önce karşılıklı birkaç taşla başlarsınız. tahta yavaşça şekillendikçe gelecek de şekillenmeye başlar. karşındakinin kafasından geçenleri okuyup ona göre olası senaryolar üretir ve en doğru adımı atmaya çalışırsın. olayların nereye gittiğini görmek zorundasındır. bu yuzden farkındalık onemlidir. oyunda mantığın ve analitik düşünme yeteneğinin dışında kullanman gereken bir şey daha vardır; sezgi. bazen rakibinin o an ne yapacağını önceden bilip o daha hareketini yapmadan senin kafanda sonraki hamleleri ortaya çıkarmanı sağlar bu. rakibini okursan geleceği görürsün. bunu yapamazsan köşeye sıkışırsın. yaptığın her şey senin eserindir. bu yuzden kaybettiğinde sinirlenmek yerine durumu kabullenmelisindir. bir başka oyunda yeni bir evren yaratılır ve her şey yeniden başlar. hatalarından ders alıp almadığını burada görebilme şansın vardır. gerçek hayatta ikinci bir yaşam olmadığı için bu oyun sana doğru kararları vermende yardımcı olabilecek kadar güzel ve kendini tekrarlayabilen bir oyundur.
go tahtası tıpkı boş bir uzay gibidir. onun nasıl doldurulacağına dair her şey senin yaratıcılığına ve planlarına kalmıştır. önce karşılıklı birkaç taşla başlarsınız. tahta yavaşça şekillendikçe gelecek de şekillenmeye başlar. karşındakinin kafasından geçenleri okuyup ona göre olası senaryolar üretir ve en doğru adımı atmaya çalışırsın. olayların nereye gittiğini görmek zorundasındır. bu yuzden farkındalık onemlidir. oyunda mantığın ve analitik düşünme yeteneğinin dışında kullanman gereken bir şey daha vardır; sezgi. bazen rakibinin o an ne yapacağını önceden bilip o daha hareketini yapmadan senin kafanda sonraki hamleleri ortaya çıkarmanı sağlar bu. rakibini okursan geleceği görürsün. bunu yapamazsan köşeye sıkışırsın. yaptığın her şey senin eserindir. bu yuzden kaybettiğinde sinirlenmek yerine durumu kabullenmelisindir. bir başka oyunda yeni bir evren yaratılır ve her şey yeniden başlar. hatalarından ders alıp almadığını burada görebilme şansın vardır. gerçek hayatta ikinci bir yaşam olmadığı için bu oyun sana doğru kararları vermende yardımcı olabilecek kadar güzel ve kendini tekrarlayabilen bir oyundur.
Go oyununun amacı kuşatmaktır; alanlar kuşatmak ve bunları kuşatırken de rakibi kontrol altında tutabilmek için rakibi kuşatmak. Oyunun mutlak amacı rakibinizden daha fazla alana sahip olmaktır.
en azından iyi bir ingilizcesi olmayan bir türkün öğrenemeyeceği bir oyun. belki parasıyla yüz-yüze öğreten 1-2 kişi vardır ama internetin türkçe altını-üstüne getirseniz de 1-2 çöp bilgi dışında birşey öğrenemeyeceksiniz. sadece oyunda alan elde edilir ve daha fazla alan kazanan oyunu kazanır, ko kuralı diye birşey var, intihar hamlesi yasak ve biraz zorlarsanız merdiven ve kıskaç gibi basit taş kazanma taktikleri ve iki göz denilen şeyi ve bu gibi 1-2 şey daha öğrenebilirsiniz o kadarcık. bu bilgilerle de go oynamaya kalkarsanız tokatı yersiniz, durumunuz tıpkı satrançta açılış diye birşey olduğunu ilk kez duyan ama satranç oynayan birisinin durumu gibi olur. yani taşların nasıl hareket ettiğini ve mat kavramını bilip satranç oynamaya kalkan birisi gibi. internet elosu (fide değil chess.com, lichess eloları) 400-700 olan satranç oyuncuları hangi seviyedeyseler türkçeyle go oyununda da maximum o seviyeye ulaşabilirsiniz. evet ingilizce aratırsanız youtube`da go oyunuyla ilgili de bir sürü taktikler, açılış teorileri bulabilirsiniz aynı satrançtaki gibi (satrançtaki sicilya, najdorf, sveshnikov, şah-hint ve sair gibi) ama türkçe en fazla en fazla ilk 2 hamlenin köşede yapılması gerektiğini bulabilirsiniz.
japon değil, çin kökekenli bir oyundur. japonlar igo, çinliler weiqi (weyçi) derler. koreliler ise baduk der. batılılar oyunu japonlar üzerinden öğrendiği için go ismiyle meşhurdur ama oyunun kökeni japonlara değil çine dayanır. M. Ö 4.cü yüzyıla ait olan "Zuo Zhuan" isimli çin metninde de ismi geçer oyunun. japonların oyunla tanışması ms 7-8.ci yüzyıllardır , japon kaynaklarında da ismine ilk kez bu tarihlerde rastlanır. korelilerin ise oyunla ms 5.ci yüzyılda tanıştığı düşünülüyor. Ms 2.ci yüzyıla ait çin metinlerinde de oyundan bahsedilir.
güncel Önemli Başlıklar