bugün

insan mutsuzken, unutmak için içerdi; düşünmemek için, hatırlamamak için, sarhoş olmak için. Zihnini sürekli kemiren düşüncelere sahip biri için; ilk kadehler yorucu bir günün sonunda eve girdiği an ise, sarhoşluk tüm gün belini sıkmış olan pantalonunu çıkardığı an idi ve toplumda don ile dolaşana deli derlerdi.

Alkol ayrım gözetmeksizin tüm düşünceleri alırdı, sadece sizi üzenleri değil, size mantıklı davranmayı salık verenleri de. Garip bir delilik hali kalırdı en sonunda, özellikle de çok düşünenlerin, beyni hiç durmayanların müptelası olduğu garip bir delilik.

Bir deli için düşünebilmek ne kadar değerliyse, artık düşünmek istemeyen için de delilik öyle.

Göbeğini sıkan anılar pantolonundan kurtulmak don ile dolaşmak ise herkesin hakkıydı.

http://ekspermental.blogs...esiler-beklenilen_27.html
Tanıdık, bir işiniz düştüğünde yardımcı olmak kendisi için de uygunsa yardım eden,

Arkadaş, bir işiniz düştüğünde şartları zorlayarak yardım etmeye çalışan,

Dost, sizin derdinizi kendi derdi bilerek yardımcı olandı.

Bir de dosttan öte dosttan ziyadesi vardı ki onunla dertleriniz zaten hep aynı olurdu.

http://ekspermental.blogs...esiler-beklenilen_29.html
Bir sigara daha yaktım, yıllar önce arkadaş olarak seçtiğim Okky'e baktım, anlamsız gözlerle yoldan geçen arabalara bakıyordu, bugüne kadar başımıza gelen tüm saçma şeylerde onu suçlamıştım, ama galiba ben de pek hayırlı bir adam değildim, hem oturup evde "bekleyeceğime", anlatacağım bir anım olmuştu, iki saat önce Kamil abi'ye beslediğim duyguları Okky'e beslediğimi farkettim, zor durumda arayabileceğiniz birinin olması güzeldi. "Pşşt" dedim, kafasını çevirdi:

- Hocu kızlar ne olucak?
+ Bilmem.
- Biz nolucaz peki?
+ Onu hiç bilmem.

http://ekspermental.blogs...esiler-beklenilen_34.html
Beklersin, her an gelecekmiş gibi.

Sürekli apartmanı dinlersin; asansör çalışacak mı, merdivenlerden ayak sesleri gelecek mi.

Sürekli telefonu dinlersin; çalacak mı, eline alır kontrol edersin, acaba sesini kapalı mı unuttum, acaba şarjım mı bitti, belki kapanmıştır, tuvalete bile elinde telefonla girersin, bazen çalıyor gibi gelir, telefonun zil sesini duyarsın belli belirsiz, içeride mi unuttum telefonu dersin, ama yanındadır, bunu farkettiğinde üzülürsün.

Sürekli posta kutuna bakarsın; belki bir mektup bırakmıştır, gelememiştir eve, faturaların arasında bir kağıt, bir not, bir zarf ararsın.

Sürekli internet hesaplarını kontrol edersin, mesaj kutularına bakarsın, tüm e-postalarını tararsın, her yerde çevrimiçisindir, gözün sürekli internet tarayıcının sekmelerindedir, parantez içinde bir rakam belirsin orada, "(1)" bile yeterlidir.

Sürekli beklersin sen ve sürekli gelmez o...

http://ekspermental.blogs...esiler-beklenilen_30.html
Islak hamburger yalnızlığın sembolüdür; eve yalnız dönenler yer onu, ağzının sarımsak kokmasından çekinmeyenler, sabaha kadar midesinin ağrımasından gocunmayanlar; salçalı olmasına rağmen ketçap sıkarlar, yağlı olmasına rağmen mayonez eklerler, en son kırmızı pul biber serperler. Hızlıca yerler, çok yerler. Boş vermişler yerler, boş vere vere yerler, üzerlerine yağ damlasa önemsemezler, önemsemeyenler.

http://ekspermental.blogs...iler-gulyuzlu-mojito.html
ilkokulda çok yaramaz bir çocuktum, derslerim de berbattı. Karnelerimin normal öğrencilerde hep beş dolu olan sağ tarafındaki davranışlar bölümünde bile zayıflarım vardı. Ailemiz her dönem takdir getiren ablama vermişti beni çalıştırma görevini. Minicik çalışma masasına zar zor sığışır, ders çalışırdık onunla. Annemin "Aferin, çalışın çalışın." diyerek getirdiği mandalina ve portakalların kabuklarını soyup, masa lambasının ısınan metalinin üzerinde ısıtırdık çalışırken, oda hep C vitamini kokardı...

http://ekspermental.blogs...tesiler-mozaik-pasta.html
Masaya oturduğumuzda, senelerdir ablamın oturduğu sandalyenin boş olduğunu fark ettim. Ailemiz üç kişi kalmıştı. Ablamın artık kendine ait bir evi ve yemeklerde oturacağı kendine ait bir sandalyesi vardı.

Düğünden ayrılırken, bana sarıldığında gözünden gelen damlanın nedenini anladım.

Kendimi tuttum, "Oh be" dedim "Şöyle abla dırdırı olmadan rahat bir kahvaltı yapalım"

Annem, babam ve ben acı acı gülümsedik.

Annem, babam ve ben kendimizi tutuyorduk.

http://ekspermental.blogs...iler-mozaik-pasta_25.html
Ablamın küçüğü bendim o ana kadar, hem onun hem de ailenin sorumlu olduğu ufaklık hep bendim, ama artık değişiyordu her şey, biliyordum. Artık ablam anne oluyordu ve annelik ablalıktan daha kutsaldı. ihmal edileceğimi hissettim tüm bencilliğimle. ikinci plana itileceğimi düşündüm, endişelendim. Hem "Gözden ırak gönülden ırak." değil miydi? Annemler de torunlarına ayıracaklardı bütün ilgilerini, biliyordum.

Zaman beni yanıltmayacak, artık şımartılmayacaktım. Gerçi eşek kadar adam nasıl şımartılır ona dair de bir fikrim yoktu.

http://ekspermental.blogs...iler-mozaik-pasta_27.html
Ablam büyük bir tepside yemeklerimi getirdi, eniştem önüme bir sehpa çekti. Kıtlıktan çıkmışcasına yemeye başladım. Lokantada yenen yemekler neden ev yemekleri gibi olmaz, o fark nereden gelir hiç bir zaman anlayabilmiş değildim; ama bunları sorgulamamalıyım dedim kendi kendime, soğurdu yoksa güveç.

http://ekspermental.blogs...iler-mozaik-pasta_40.html
Kadınların erkeklerden beklentilerine bilim dilinde "paradoks" deniyordu;

- Telefonu suratına kaparsam, bil ki tekrar aranmak istiyorum.
- Beni kıskanmanı istiyorum, ama kıskanç olmanı istemiyorum.
- Bana tapmanı istiyorum, ama bağlanmanı istemiyorum.
- Ağır ve asil olmanı istiyorum, ama club'da göbek atmanı da istiyorum.
- Yatakta haşin olmanı istiyorum, ama yumuşak da olmanı istiyorum.
- Arkadaşlarım seni sevsinler istiyorum, ama çok da sevmesinler istiyorum.
- Kendi hayatın da olsun istiyorum, ama sürekli benimle ilgilen istiyorum.
- Sürekli beni aramanı istiyorum, ama çok sık aramanı istemiyorum.
- Paspal olmanı istemiyorum, ama bakımlı olmanı da istemiyorum.
- Kaliteli müzik dinle istiyorum, ama benimle oynak pop şarkılarını da dinle istiyorum.
- Çok para kazan istiyorum, ama şirkette çok durma istiyorum.
- Her şeyime destek ol istiyorum, ama kendi ayaklarım üstümde durmama izin ver istiyorum.
- Ararsam ben o telefon açılsın istiyorum, ama ben telefonumu açmazsam buna bozulma istiyorum.

"- Hep bana sarılınsın istiyorum, ama öyle hep sarılınmasın da istiyorum."

- Ailene benden bahsetmeni istiyorum, ama aileme senden bahsetmek istemiyorum.
- Kızların hepsi peşinden koşsun, ama sen benim peşimden koş istiyorum.
- Prenses olmak istiyorum, ama kraliçe olmak istemiyorum.

Eğer hak verir de hepsini gerçekleştirmeye çalışırsanız ise, muhtemelen "Ay ne yanar döner adamsın sen de" bahanesiyle terkedilirdiniz. Bu nedenle dik durup, sizi olduğunuz gibi sevecek birini bulmak en mantıklısıydı ama olduğu gibi sevilir olmayanlar ne yapmalıydı, yani çoğumuz...

http://ekspermental.blogs...ler-hoslanlan-kz-ile.html
Kurbağalar kadar olgun karşılayabilmek isterdim eksiklerimi, fazlalıklarımı ve de kusurlarımı. Baksanıza, kurbağalara sesleniyorlar dalga geçercesine, "Minik kurbağa, minik kurbağa…" Zerre umurunda değil, rahat. Ama bize böyle dış görünüşümüzle ilgili bir notasyonda bulunarak seslenseler bozuluruz. Kısa boylu ve de adını bilmediğin birine "Minik insan, minik insan…" diye seslenebilir misin? Alınır buna, ki onu suçlamıyorum, ben olsam ben de alınırım. Ama kurbağalar rahat, mutlu, yeşil bir kere, huzurlu... Bizim rengimizin bile adı yok, tenimizin adına, "Ten rengi" demişiz. Ego mudur bu, tüm insanlık olarak egolarımız bu kadar mı yüksek?

http://ekspermental.blogs...tesiler-gobegi-iceri.html
YILBAŞI YAKLAŞTIKÇA YAPILAN PLANLARIN DEĞiŞMESi:

3 ay önce:
Yurtdışına gidebiliriz hocu! Acayip ucuz turlar var, bizim bir arkadaş var, onun arkadaşları gitmiş, Prag'da yılbaşı, 100 Euro, her şey dahil, uçak falan, hem yılbaşı yurtdışında geçirilmeli, böyle yurtdışı pazarları falan, elde sıcak şarap geziyorsun, evet kesinlikle, bak hesapladım 20 kişiyiz, acayip eğleniriz!

2 ay önce:
Uludağ'da girmek lazım yeni yıla, hem meşale ile kayarız. Yıllardır televizyonda görürüm, pek özenirim, bizim neyimiz eksik? Bulduk mu iki meşale, ohh mis. Hem o yurtdışı turu 500 Euro'ymuş, biz yanlış bakmışız. Sen ayarla bak Uludağ süper olur, 10 kişi varız zaten, kalabalık böyle acayip eğleniriz!

1 ay önce:

http://ekspermental.blogs...ler-ylbas-yaklastkca.html
ÖNCE ÜZÜM SONRA ŞARAP NiHAYETiNDE HARAP OLMAK:

04:10
Halen duvarın üstünde oturuyordum, halen düşünüyordum, halen kendimi üzüm gibi hissediyordum, parfümünün kokusu halen burnumdaydı, gitmiyordu, telefonumu çıkardım, mesaj yaz dedim;

"Yıllanacaktı aşkımız
tıpkı bir şarap gibi,
hava aldık bozulduk
sirke oldu sevgimiz."

Tekrar okudum yazdığımı, tekrar, tekrar, ama bana yakışmazdı eski sevgiliye mesaj atmak, “Sil” dedim, zihnimden değil, ama mesajdan silmiştim yazdıklarımı.

http://ekspermental.blogs...iler-once-uzum-sonra.html
pazartesi özelinde konuşmak gerekirse;

(bkz: yine geldi tipini siktiğim)
Dünyadaki bir milyarlık kuzen nüfusu şişirile şişirile yüz milyarı bulmuştu.

Kadınları yalan söylemeye iten; paranoyak, kıskanç, maço erkek arkadaşlar belki hakediyordu bunları zira saçma sapan kısıtlamalar getiriyor, "Bir kadının istediğini yapmasına asla engel olunamayacağını" bilmiyor, dürüstlüğün kaybına zemin oluşturuyorlardı. Hem zaten - dominant baba figürünü kandırmayla başlayan - yalan kariyeri nedeniyle bir kadın bir erkeği istediği gibi aldatabilirdi. Fakat asıl sorun şuydu ki böyle olmayan sevgililere de söyleniyordu aynı yalanlar zira ilk baskıcı ilişkide kızlar hayali kuzenler yaratıyor, sonrasında onlardan ayrılamıyor, artık onların gerçek olduğuna inanıyorlardı.

Maço erkeklerimiz ve yalana şartlanmış kadınlarımız ile toplumca kafayı yemiştik.

Artık bizim için çok geçti.

Özetle...

Ne kuzenler tanıdım zaten yoktular.
Azıcık okşasam sanki çocuktular.

http://ekspermental.blogs...ler-kuzenleri-bitmek.html
Gurbet; sadece yurtdışında, tanımadığınız bir kültürün ortasında, yabancı bir şehrin floresan ışıklı otel odasında, uçak camından baktığınız bilinmeyen dağ manzaralarında, trenin geçtiği yabancı ovalarda yada askerde doğuda hissedilmiyordu. Gurbet alışık olmadığımız bir yerde, alışık olduğumuzun yanında da yakalayabiliyordu bizi.

Gurbet; göreceliydi, her yerdeydi, hatta bazen hayata uzaktan baktığımız anlarda, kendimiz bile olabiliyordu.

http://ekspermental.blogs...ler-her-yerin-gurbet.html
Eksper Mental: (Ağlayarak içeri koşar) Canımmmm, ben ben çok kötüyüm. N’olur beni hiç bırakma olur mu, n’olur bak söz ver, hiç bırakmıcam seni de, böyle bırakcak gibi olsan bile hemen vazgeç olur mu?
Bahtsız Dişi: Yine batırdın mutfağı di mi hayvan herif!
Eksper Mental: Ya niye öyle diyosun ya?

http://ekspermental.blogs...iler-caydanlk-ykamak.html
Roman olarak yayınlanmış hali için (bkz: gelmeyen pazartesi)