bugün

Dal, kor keser penceremde açarsa;
Kuş, vurulur üzerimden uçarsa,
Ve hal böyle böyle,
Yol bu yöndeyken.
Gelir,
Ki, her gelişinde daha da içten
Gelir,
Soluk soluğa benim olursun.
Amansız sarmasında kollarımın
Esrik, çığlık çığlığa
Erir, tükenir vücudun.
Yüzün diyorum bir bir bir bir,
Yüzün diyorum iyi bir gün başlıyor.
Çoktan durmuş gibi bir şeyler orda.
Saatler durmuş, sesler durmuş, savaşlar durmuş.
Ne geç kalma telaşı işçi duraklarında kadınların,
Ne bir köpek havlaması sokaklarda,
Ne de ölü bir çocuk sokulmuş fotoğraflara.
Uyanmayı beklemiş sanki bir dağ yüzyıl boyunca,
Boynunla saçların arasında.

Yüzün bu âlemmiş de sanki
Davud sana gelmiş, Musa sana, isa sana.
Salmışsın kendini bir hamağa yatar gibi maviyede.
Gökyüzü sanki senden esinlenmiş,
Zebur senden, Tevrat senden, incil senden.
Binlerce renge doğru koşmuş yüzün,
Bilinmez renklere, çizilmez renklere.

Yüzün adsız bir mevsimi kiralamış,
Ne zemheriler gibi soğuk,
Ne kavurgan yazlar gibi sıcak.
Bir bulut kaçmış da göğünden,
Sanki yüzüne konmuş.
Yüzün, koca bir dünyayı
Islatacak, ıslatacak, ıslatacak.

insan ölmek için yaratıldı korkuya inanma,
Ateşe inanma, suya, havaya inanma,
Aşk bile ölüyor aşka inanma.
Bir ceket al üstüne,
Bir geyiği düşle, bir ağacı hatırla,
insan düşmek için yaratıldı, kuşlara da inanma.
Sen sıkı sarıl kalbime dünya sandığın yer değil,
Sandığın yer değil en güzel yerin,
En güzel yerinde değiliz biz bu şiirin.

Yüzün diyorum bir bir bir bir,
Yüzün diyorum huysuz bir yağmur başlıyor.
Olsun, ben böyle yağmurları da severim,
Böyle yağmurlarda büyür insan,
Fırıncılar en güzel ekmekleri çıkarır.
Acısız bir selam verir,
Silinmiş sloganlar içinden duvarlar,
Duyulur en güzel vapurun sesi,
En güzel trene binilir,
Ve gidilir bir cehennemden bir cehenneme.
Ve adına yolculuk denilir.
Zaten insan bir yolculuk değil midir?

Durdur içinde büyüyen hüsran ordusunu,
Kışla bekçilerini, silah çatanları,
Silahşörleri durdur ve bekle.
işgal edilmeli yüzün bir deniz kokusuyla,
Çocuklar uçurtma uçurmalı,
Taze çaylar demlenmeli kahvelerde,
Yüzüne taptaze bir sabah gibi bakmalıyım.

Yüzün diyorum kayboluyorum.
Bir kuş bir fili boğuyor sanki, kayboluyorum.
Yükünü boşaltıyor kızıl atlar, kayboluyorum.
Kim bulmuş ki zaten kendini kaybolduğu yerde.
Kim anlamış insanı.
Yüzün diyorum yüzünde memleket telaşı.

Binlerce yoldaşım öldürülmüş,
Binlerce çiçek büyüyor ama hâlâ
Pınar ağaçları, çınar gölgeleri büyüyor,
Büyüyor kar bakışlı bir kadın.
Susamış bir nehir yatağıyla gidiyorum ona,
Ve yüzün diyorum bir bir bir bir
Bir yüzün diyorum,
Yüzüne bir geçiş bulmalıyım.
Ben böyle canlı saç görmedim ömrümde
Her telinin içine ayrı bir kalp çarpıyor
Bütün kara parçaları için
Afrika dahil.
Gökyüzünde ay aşkımin parıltısını anlatır
Ve yıldızlar derdimin çoklugunu
Neden gece hissettir bana
O ay yüzlünün yokluğunu
Ve anlatırı bana karanlık
Onsuz yaşanan kuyunun sonsuzluğunu
Deli hasim 24.9.2020.1.59
saçlarının sarısında,
kayboldum yarısında.

tükettim tüm ömrümü,
gözlerinin buğusunda.
kaderim yazılmış,
kara kalem, tek sayfa.
defterinde sayfa yok,
acılardan başka.
perişanım artık ben,
yapayalnız paramparça.
uğraşsam da yok çare,
derdime ne fayda.
kim ne derse desin,
ritmi yok benim için,
duymayınca sesini,
en güzel namelerin.

saçlarının sarısında,
kayboldum yarısında.

Bana ait.
kirpi gibisin çocuk
her tarafın diken
kim elini uzatsa
delik deşik

üstelik
sen de kan içindesin

ayrılık sevdaya dahil, attila ilhan
Gidersen yıkılır bu kent, kuşlar da gider
Bir nehir gibi susarım yüzünün deltasında
Yanlış adresteydik, kimsesizdik belki
Sarışın bir şaşkınlık olurdu bütün ışıklar
Biz mi yalnızdık, durmadan yağmur yağardı
Üşür müydük nar çiçekleri ürperirken

Gidersen kim sular fesleğenleri
Kuşlar nereye sığınır akşam olunca

Sessizliği dinliyorum şimdi ve soluğunu
Sustuğun yerde bir şeyler kırılıyor
Bekleyiş diyorum caddelere, dalıp gidiyorsun
Adını yazıyorum bütün otobüs duraklarına
Öpüştüğümüz her yer adınla anılıyor
Birde seni ekliyorum susuşlarıma

Selamsız saygısız yürüyelim sokakları
Belki bizimle ışıklanır bütün varoşlar
Geriye mapushaneler kalır, paslı soğuklar
Adını bilmediğimiz dostlar kalır yalnız
Yüreğimize alırız onları, ısıtırız
Gardiyan olamayız kendi ömrümüze her akşam

Gidersen kar yağar avuçlarıma
Bir ceylan sessizliği olur burada aşklar

Fiyakalı ışıklar yanıyor reklam panolarında
Durmadan çoğalıyor faili meçhul cinayetler
Ve ölü kuşlar satılıyor bütün çiçekçilerde
Menekşeler nergisler yerine kuş ölüleri
Bir su sesi bir fesleğen kokusu şimdi uzak
Yangınları anımsatıyor genç ölülere artık

Bulvar kahvelerinde arabesk bir duman
Sis ve intihar çöküyor bütün birahanelere
Bu kentin künyesi bellidir artık ve susuşun
isyan olur milyon kere, hiç bilmez miyim
Sokul yanıma sen, ellerin sımsıcak kalsın
Devriyeler basıyor karartılmış evleri yine

Gidersen yıkılır bu kent kuşlar da ölür
Bir tufan olurum sustuğun her yerde
iki kulağım da delik benim.
fıldır fıldır bakar gözlerim.
bir sincap gibi sıçrarım en ufak bir seste.
uçar gibi koşarım çoğu kere.
yakalamasınlar peşimden gelenler diye.
bir kuş gibi çırpınıyor gene zavallı kalbim.
gardiyan olmuş ona göğüs kafesim.
bilmiyorum beni kovalayanlar kimler.
nefes nefeseyim, kaçıyorum ama niye,
bir kabahatim yok aslında benim.
bir güzel bakışa eğilir bu dik başım.
diz üstü çökmeme yeter bir tatlı kelime.
herkes gibi biriyim aslında ben de.
sonunda öğrendim, yıllarca kaçsam da.
felek diyorlarmış beni her yerde kovalayana.
daha en başından yakalamış zaten kader.

Bana ait.
Mırıldandığın her şeysin, sesinden öpüyorum
sessizliğine de eğiliyorum fakat neredesin
kapanınca harflerinin kapısı
Adın şiirim!
Heceler gibi öpüyorum işte iki hecesin
adından başlıyorum öpmeye kırlara çıkmış
harflerinin arasından öpüyorum
Ağzın cennetim!
Dilin hâlâ çocukluğun suyuyla terli
ve haylaz suyundan öpsem küskün
bir çeşmenin harflerin susuz
Dilin cehennemim

Bir ses sesini öpse
harflerin uykusuz kalır
Harflerin gülüştüğünü senin adında gördüm!
ben güzel gözlü kadınları severim
bir de küçük ayaklıları, uzun boyluları
hem nasıl severim, öyle severim işte
terler avuçları, kesilir solukları.
ben mahzun kadınları severim,
yavru ceylanca kadınları, ürkekçe,
hem nasıl severim, öyle severim işte.
bilemezsin ne güzeldirler öpüştükçe,
ben akıllı kadınları severim,
düşünen, az konuşan, çok bilen,
her yerde her zaman nazı çekilen,
hem nasıl severim, öyle severim işte.
içimde büyük, sonsuz ateşler yanmalı
ölümüm bile o kadın yüzünden olmalı

Ümit Yaşar Oğuzcan.
Solcu Güzel Kız

Toplumumun yarası,
Yüreklerin karası,
Başımızın belası,
Solcu güzel kız.

Yanakların elmadan,
Sesin pamuk helvadan,
Beynin soya sosundan,
Solcu güzel kız.

Konuşurken miyavlar,
içimizi gıdıklar,
Her ota boka ağlar,
Solcu güzel kız.

Bizlere faşist dersin,
Teröristi seversin,
Elma şekerine gidersin,
Solcu güzel kız.

Parfümün şeker gibi,
Yaramıza tuz eker gibi,
Sevgilin "Çukur" gibi,
Solcu güzel kız.

Rüyamızı süslersin,
Kamyonumuzu devirirsin,
Konuşmasan mükemmelsin,
Solcu güzel kız.

Kolejlerde okudun
Özel üniden mezun oldun
Çakra koçuna para yutturdun
Solcu güzel kız.

Bizle sadece arkadaş
Sol çomarı görünce yanaş,
Sonra erkeğe aç savaş,
Solcu güzel kız.

Beyin naklini bulsak,
Kankimin beynini sana atsak,
insanlığı kurtarsak,
Solcu güzel kız...
dağlarda bir çin lokantasıydık senle ben.
müşterisiz...
mütemadiyen ağlamaklı,
için için eğlenceli,
temiz...
çevresinde çizgifilm hayvanlarının oynaştığı
bir çin lokantasıydık dağlarda senle ben...
bir tahta masa, iki iskemleyle sınırlıydı ülkemiz!

(bkz: küçük iskender)
(bkz: Çin lokantası)
Bir yabancı sandım seni

Dönüyordum eve doğru,
Bir an seni gördüm sanki,
Takip etmeye başladım seni,
Sen sandım bir yabancıyı.

Caddelerce yürüdüm,
Seslenmeye korktum,
Aklımda kurdum sözlerimi,
Cesaret edemedim, söylemeye sevdiğimi...

Hızlı yürüyüp önüne mi geçsem ?
Yoksa nereye gittiğini mi bilsem ?
Cesaret edemedim çıkamadım,
Kabul edermiydin beni.

Bıraksam mı diye düşündüm peşini,
içim el vermedi devam ettim,
Bir sokağa girdin aniden,
Kavradı ellerini bir adam....

içimden iç gitti yine seslenemedim ,
Devam ettim takip etmeye,
Adım attıkça öfkelendim,
içimden içerlendim.

Varmıştınız artık meskene,
Yüzünü gördüğüm de,
Sen olmadığını anladım,
içim ferahla dı sanki.

Yine içimde ki alev sönmedi,
Hasretin ağır bastı,
Gelecek misin bir gün geri,
Canım dan can çaldın gayri.
‘ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden
bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu
pervane olan kendini gizler mi alevden;
sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu..’
Sevgilim, sevgilim
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin.
Gece nöbeti murathan mungan.
Ey, yüzleri
bir babakuş gölgesine çakılmış olanlar,
Üzgün adım, ileri marş!
Kavuşmak mı? belki,daha ölmedim!

- nfk
dağlar, dersini verir acının kuşkusuz...
aslolan, savruk ruhlara yakışan sahici ölümler bulmakta,
yoksa kimin kimin tabutunu çakacağı mühim değil!
gecenin koynuna ihanet, bir orospu gibi sokulmakta!

(bkz: küçük iskender)
(bkz: Çin lokantası)
“ibrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kimgüneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
ibrahim
güneşi evime sokan kimasma bahçelerinde dolaşan güzelleri
buhtunnasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
ibrahim
gönlümü put sanıp kıran kim.”
Akşam olur mahpushane kitlenir
Kimi Kağıt oynar, kimi bitlenir
Kiminin temyizden evrakı gelir
Düştüm bir ormana yol belli değil
Yatarım yatarım gün belli değil

Mahpushane içinde üç ağaç incir
Kolumda kelepçe boynumda zincir
Zincir sallandıkça her yanım sancır
Düştüm bir ormana yol belli değil
Yatarım yatarım gün belli değil.

Yaşar kemal
tüm varlığım karanlık bir ayettir benim
seni
kendinde tekrarlayarak
yeşermenin ve çiçeklenmenin sonsuz
göndoğumuna götürecek

ben bu ayette senin için ah çektim, ah!
ben bu ayetle
ağaçla ve suyla ve ateşle bütünleştirdim seni

hayat belki
bir kadının her gün filesiyle geçtiği uzun bir
caddedir
hayat belki
bir adamın kendini dala astığı iptir
hayat belki
okuldan dönen bir çocuktur
hayat belki
iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır
ya da
yoldan geçen bir başkasına
şapkasını kaldırarak anlamsız bir gülümseyişle
" günaydın" diyen adamın
şaşkınca karşıya geçişidir

hayat, bakışlarımın
senin gözbebeklerinde
kendini paramparça ettiği
o tutuklu andır belki
ve bakışım kendisini,
aydınlığın ve karanlığın idrakiyle
karıştıracağım duygusu içindedir

yalnızlık boyutlarındaki bir odada
tek aşklık kalbim,
kendi mutluluğunun yalın bahanelerine
saksıdaki çiçeklerin güzelce soluşuna
evimizin bahçesine senin diktiğin fidana
ve bir tek pencere için öten kanaryaların şarkısına
bakıyor.

ah!
bana düşen budur
bana düşen budur
bana düşen
bir perdenin asılışının benden aldığı gökyüzüdür
bana düşen terk edilmiş bir merdivenden inmek
ve yalnızlık içinde çürümekte olan bir şeye
ulaşmaktır
bana düşen hatıralar bahçesinde hüzünle
dolaşmaktır
ve "ellerini seviyorum"
diyen sesin kederinde ölmektir

ellerimi bahçeye dikiyorum
yeşereceğim biliyorum, biliyorum, biliyorum
ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın
arasına
yumurtlayacaklar

küpeler takacağım kulaklarıma
kıpkırmızı kirazlardan
ve tırnaklarıma yıldızçiçeği yaprakları
yapıştıracağım
çocukları bir zamanlar bana aşık
bir sokak var orada
aynı dağınık saçları, ince boyunları ve sıska
bacaklarıyla
o çocuklar,
bir gece rüzgarın alıp götürdüğü
o küçük kızın masum tebessümünü
düşünüyorlar hala

bir sokak var
kalbimin
çocukluğumun mahallelerinden çaldığı

zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu
ve bir oylumla gebe bırakmak zamanın kuru
çizgisini
bir aynaya misafir gidip dönen
bilinçli imgenin oylumuyla

ve işte böyledir
biri ölür
ve geride kalır biri
hiçbir avcı çukura dökülen sığ derede
inci avlayamaz

hüzünlü, küçük bir peri tanıyorum ben okyanusta yaşayan
ve yüreğini ahşap neyinde
usul usul çalan
hüzünlü, küçük bir peri
geceleri bir buseyle ölen
gün ağarırken bir buseyle yeniden doğacak

olan
Bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu. Soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam, cehalet mi sanıldı acaba? ! Bedenlerin bedenlerden istedikleri, ruhların, ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma. Aklıma yayıldın. Ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık: Ortadaydım işte! Bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu. Hayır! Melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak bir açı yakalayamama sorunu galiba. Her kadın gibi doğurmak hevesi, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden ırak hüzünlenme denemeleri aslında. Kusura bakma, kafam biraz dağınık.
eksi vermişsin olsun be güzelim
ben seni öylede severim
favlamasanda olur be güzelim
kumandayı iste 24 saat vereyim
senin için çiçeklerin iyisini seçeyim
olmadı gönül bahçene rengareng çiçekler ekeyim.
uzat parmağına yüzüğü geçireyim
aşkımı kalbine önce yavaşça sokup sonra çekeyim
bazen gizliden numaranı çevireyim
ahu gözlü sözlük kızı ver artık kurtul mesajlarıma cevap
üzme yeter artık işle sende bir sevap

not: tamamiyle hayal ürünüdür kişilerle alakası yoktur öylesine yazılmıştır.
eksi vermişsin olsun be güzelim
ben seni öylede severim
favlamasanda olur be güzelim
kumandayı iste 24 saat vereyim
senin için çiçeklerin iyisini seçeyim
olmadı gönül bahçene rengareng çiçekler ekeyim.
uzat parmağına yüzüğü geçireyim
aşkımı kalbine önce yavaşça sokup sonra çekeyim
bazen gizliden numaranı çevireyim
ahu gözlü sözlük kızı ver artık kurtul mesajlarıma cevap
üzme yeter artık işle sende bir sevap

not: tamamiyle hayal ürünüdür kişilerle alakası yoktur öylesine yazılmıştır.
Seni aldım, bana ayırdım
Durma, kendini hatırlat
Şimdi otobüs gelir
Biner giderim
Gitmeden önce
Göğe bakalım.

T. Uyar
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar