bugün

12 Mart 1995 akşamı saat 20.30 sularında Cemevi ve Dostlar, Öntaş ve Yavuz kahvehanelerinin yanı sıra Sarıoğlu Pastanesi bir taksiden kontrgerilla olduğu tahmin edilen kişi ya da kişilerce açılan ateşle taranmış ve Gazi Mahallesi’ nin büyüklerinden Halil Kaya öldürülürken, 5’i ağır, 25 kişi yaralanmıştı. Katiller mahalleden uzaklaşmalarının ardından taksi şoförünü gasp ettikten sonra öldürmüşler ve taksiyi ateşe vererek kaçmışlardı. Olayı Duyanların Gazi Karakolu’na doğru yürüyüşe geçmesinin ardından polis grubu dağıtmak için "havaya" ateş açmış, Cemevi önünde bekleyen Mehmet Gündüz başından vurularak öldürülmüştü. Bu olay öfkenin giderek artmasına yol açmıştı.
Olaylar ertesi gün de sürmüş, Cemevi önünde öldürülen iki kişinin cenazesini almak için bekleyen binlerce kişiye cenazeler verilmemiş, bunun üzerine ise kitle karakola doğru yürüyüşe geçmişti. Polisin kitlenin üzerine ateş açması üzerine sabah 3, öğleden sonra ise 12 kişi öldürülmüştü. Böylelikle mahalleye yönelik gerçekleştirilen iki günlük saldırının sonucu 17 ölü, yüzlerce kişi yaralanmıştı. Katliam pek çok yerde protesto edilirken Ümraniye’de gerçekleştirilen eyleme yapılan silahlı müdahale öldürülenlerin sayısını 22’ye çıkarmıştı. 14 Mart günü ise devrimcilerin ve halkın sindirilememesi üzerine mahalleye askeri birlikler gönderilmişti. Bu arada Ankara Kızılay Meydanı’nda yaşanan olaylarda ise 36 kişi yaralanmıştı.

Hukuksal süreç
Olayın olduğu dönemde Emniyet Genel Müdürlüğü görevini Mehmet Ağar yürütüyordu.
Katliamın ardından yapılan otopsi sonucu ölen 17 kişiden 7’sinin polis mermisiyle hayatını kaybettiği belirlendi. Gaziosmanpaşa Savcılığı'nın olaya ilişkin fezlekesiyle Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı, 20 polis hakkında “müdafaa ve zaruret sınırını aşarak faili belli olmayacak şekilde adam öldürmek” iddiasıyla dava açtı. istanbul Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Eyüp Ağır Ceza Mahkemesi’ne açtığı dava, kamu güvenliğinin sağlanamayacağı iddiasıyla Trabzon’a sürüldü. 11 Eylül 1995'te Trabzon Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlayan yargılama süreci, 5 yıl içinde 31 duruşma yapılarak 3 Mart 2000'de karara bağlandı. Yargılanma süreci sonucunda yargılanan 20 polisten 18’i beraat ederken 2 polis hakkında toplam 4 yıl 32 ay hapis cezası verdi. Yargıtay’ın kararı 11 Temmuz 2002’de onaması üzerine yakınlarını kaybeden 22 kişi AiHM'e başvurdu. Yargılama sonucunda mahkeme 27 Temmuz 2005'te açıklanan kararda Gazi Mahallesi'nde hayatını kaybeden 12 kişi ile Ümraniye'de ölen 5 vatandaşın ailelerine tazminat ödenmesine karar verdi. Olaylarda yaşamını yitiren 17 kişi için ayrı ayrı 30 bin avro tazminat verilmesine hükmeden mahkeme, böylece Türkiye'yi toplam 510 bin avro tazminat ödemeye mahkûm etti.
yıllardır unutmadığımızı gösterdiğimiz ve hesabını soracağımız katliamdır.
1995'in 12 martın da ansızın gerçekleşen, devlet eli ve yataklığı ile sonlanan katliamdır.
yine gören gözler görmez, işiten kulaklar işitmez olmuştur.
'Mazlumun, zalimden öcünü alacağı gün, şüphesiz zalimin zulmettiği günden daha çetin olacaktır.''
unutmadık, kinimizi kusacağız.
hesap sorulacak.

görsel
katliam değil terörist dezanfektasyonu.
faili meçhul cinayet devrinde, kimliği belirsiz silahlı şahıslar otomatik tüfeklerle taranmadık sokak, kırılmadık cam bırakmıyor, bu esnada görevi halkı korumak olan polis ortada yok, ve saldırıyı yapanlara dair bir yaptırım uygulanmıyor..

bunu protesto etmek isteyen çoğunluğu alevi mezhepli insanlar, çevre köylerden vicdanlı olan insanlar ve insan haklarını savunan her birey silahsız bir yürüyüş yapıp seslerini duyurmak istiyor, saldırı sırasında ortalıkta görülmeyen devletin emniyet güçleri otomatik tüfeklerle halka ateş açıyor ve yaralıyor insanları, ölüme yol açıyor, katliam yapıyor.

bunun hesabını soran bir devlet yok, zira bunun emrini veren, gözdağı veren, baskı uygulayan dönemin hükümeti.

bunun hesabını sormak isteyenler ise dhkp-c'li mi oluyormuş?

vicdanı olan herkes bunun hesabını sormak ister, taş olmuş kalpleriniz ve faşist, dinci, ırkçı söylemlerinizi kendinize saklayın.

terör estiren devlet olduğunda boş kafalı milliyetçiler nasıl da arkasına sığınıyor hemen sözümona milliyetçiliğin.

eğer orada en uzaktan bir akrabanız dahi ölmüş olsa bugün ne yapardınız kim bilir.

insan olmayı haketmiyorsunuz ama gün gelecek, devran dönecek ve biz artık bu kadar pasif bir mücadele içinde olmayacağız..