bugün

insanların moleküler ayrışma gibi teknolojileri bulduğu şol anasını siktiğim yıllarında, uyutulan davarları görmemizi sağlamıştır.

ne imiş, fenerbahçe imiş, galatasaray imiş, beşiktaş imiş fark etmez, herhangi bir takım üzerinden anlatılan ve insanları birbirine düşüren, totaliterliği güçlendiren yarak-kürek olaylar ile millet yaz-kış uyutulduğu sürece bu toprakların anasını daha çok sikerler, rahat ol sanal siyasetçi genç.

ondan sonra da statlarda bağırırsın, yok halkın takımı, yok tek yumruk diye... muhalif olduğunu sanırsın. ama isyanın sadece devletin seni zaten susman için, ağzına bir parmak bal olarak gördüğü statlara indirgenmiştir. izlediğin futbol maçları yüzünden asla net olarak bilinçlenemezsin, bu da zaten senin daha fazla futbol izlemene sebep olur.

diktatör salazar, vakti zamanında halkı üç f ile, yani fado, futbol ve fatima* ile yönettiğini söylemişti. bilmem anlatabiliyor muyum ne demek istediğimi? ya da bilmem, anlıyor musunuz ne demek istediğimi?
kısmen doğru olan önerme. Ama hayat bu. Uyuşmasak nasıl katlanırız bu boktan dünyaya? Yok efendim din insanları uyuşturuyor, futbol uyuşturuyor... Ne yapalım o zaman? Nasıl bi hayat yaşayalım yani? Gidip inzivaya mı çekilelim bi dağda?
futboldan para kazanmayan insanların futbol tartışmalarında birbirleriyle can düşmanıymış gibi kavga edip hiç bir sonuca ulaşamadan sürüp giden tartışmaların esiri olmaları maalesef türkiye'nin gerçeği. Tamam bir takıma gönül vermiş olabilirsin ama sanki o takımın yöneticisi gibi her platformda , çoluk çocuk demeden herkesle hararetle tartışmak sana ne kazandırıcak . Takımın kazandığında coş eğlen , yenildiğinde üzül ama fazla abartma. Senin müdahale edemeyeceğin şeyler için saatlerini harcama. Ne zaman sana tuttuğun kulüpte aktif görev verirlerse o zaman yırtarsın kendini.