bugün

Finlandiya eğitim sisteminde sınav stresi yok, okul sıralaması, merkezi sınav, dershaneler, özel hocalar yok. Herkes yakınındaki okula gitmek zorunda.

Okullarda okutulacak kitaplara öğretmenler kendileri karar veriyor. Bu yüzden öğretimin odağında öğrencileri testlere hazırlamaktan ziyade tamamen öğrenme var. Öğrenci odaklı sistem. Sistemde ödev ve öğrenim, öğrencinin aktivitesi ile öğretmen ve diğer öğrencilerle etkileşimi ön planda tutuyor. Çocuklar sınıf içinde dolaşarak, arkadaşlarından, öğretmen ve ders malzemelerinden bilgiler toplayabiliyor ara sıra da kanepeler üzerinde dinlenebiliyorlar.

Eğitim saatleri çok kısa (ortalama günde dört saat) olmasına rağmen bütün öğrenciler eşit düzeyde başarılı.

Okul kantininde sadece süt, su ve meyve bulunuyor. Her çocuğa kendi öğrenme yöntemine göre ödev veriliyor. NLP teknikleri öğretmenler tarafından derslerde uygulanmakta. Bazı dersleri farklı yaş grubundaki öğrenciler bir arada işliyor; böylece uyumu öğreniyorlar. Okuldaki bitkilerin bakımı, kütüphanedeki işler, atık kâğıtların toplanması, bahçe ve akvaryum işleri, mutfak yardımı gibi gündelik işleri öğrenciler sırayla yapıyorlar. Böylece yeterlilikleri geliştiği gibi okullarını da benimsiyorlar. Çocuklar okullarını ikinci evleri gibi görüyor, öğretmenlerini de anne/baba gibi seviyorlar.

Finlandiya’da öğretmen olmak çok kolay değil. Liseden mezun olup öğretmen olmaya karar veren bir öğrenci üç aşamalı kabul testinde başarılı olmak zorunda. Birinci aşamada, kitap sınavıyla, bilgiyi araştırma, sentez yapabilme, eleştirel açıdan bilgiyi yorumlama, analiz etme yeteneği test ediliyor. ikinci aşamada, mülakat aşamasında, kişilik ve karakter yapısı bakımından öğretmenlik mesleğine uygun olup olmadığı analiz ediliyor. Son aşamada ise adaylardan örnek bir ders anlatması veya grup tartışmasını yönetmesi istenerek sosyal yönü, konuşma, sunum ve yönetim yetenekleri ölçülüyor. Bu aşamaların sonunda öğretmenlik için müracaat edenlerin ancak yüzde onu öğretmen yetiştirme programına kabul ediliyor.

Öğretmenlik lisans programı boyunca, öğrencilerin her yıl birer ay uygulama okullarında ders anlatarak staj yapma zorunlulukları var. Stajları hem üniversitedeki öğretmenleri, hem de öğrenciler tarafından değerlendirmeye tabi. Staj değerlendirmesi mezuniyet yeterliliğinde çok önemli. Türkiye’de öğretmenlik stajı sadece son yıl yapılabilir, o da ne yazık ki KPSS sınavının hazırlıkları nedeniyle hedeflere ulaşamaz.

Finlandiya’da öğretmen olabilmek için sadece lisans öğrenimi de yeterli değil. Öğretmen adayının seçeceği konuya göre tezli yüksek lisans derecesine sahip olması da zorunlu. Böylelikle Finli öğretmenlerin araştırma tabanlı bir eğitimle, sorgulayıcı bir bakış açısına sahip olmaları sağlanıyor.

ve son olarak bunu eklemekte fayda var:
görsel
basit bi ifadesi şu şekilde olan sistemdir; dersler öğretmenin insiyatifindedir. yani öğretmen isterse sınıfını çıkarır oyun oynatır, isterse sınıfında ders işler. bildiğimiz anlamı ile sınıf kavramı yoktur. öğretmenlerin neredeyse tamamı yüksek lisans mezunudur. evet.
özellikle öğretmen adaylarının hele ki türk öğretmen adaylarının devlete sırtımı yaslayayım demek yerine, bana dokunmayan devlet bin yaşasın şeklindeki anlayışlara yol açacak olan bi sistemdir.
(bkz: beyaz zambaklar ülkesinde)
vay amk dedirten eğitim sistemidir. Dönüpte kendimize bir bakınca...
Neyse bakmıyorum.
nüfusu az olan ve bilinçli insanların yaşadığı ülkelerde uygulanabilir olan eğitim sistemidir.
eğitim sisteminizi hazırlarken bir başka ülkenin şartlarını dikkate alırsanız eğitim sisteminiz sistem olmaktan çıkar. yıllardan beri bizim eğitim sistemimizin sorunu işte tam da budur. kendimize ait bir sistemimiz yoktur. toplama sistemler bütünüdür. değişen her iktidar yeni bir sistem getirdiğini iddia ederek eğitimimizi sistemsizleştirmişlerdir.
test edilip onaylandı. ezbercilikten çok uygulamaya yöneliktir.
oturmuş bir eğitim sistemidir. ama ülkemizde transfer konuşmayı yeğliyoruz, ne eğitimi?

(bkz: sneijder in geri kalmışlığımıza kanıt olması)
bizim ülkemizdeki nüfusu göz önünde bulundurulduğunda uygulanması olabildiğine zor ve dev bir bütçe yatırımı gerektiren sistemdir. unutmayınız ki eğitim sisteminin iyi olması hiçbir zaman siyasiler tarafından istenmez hele ki böyle bir iktidar varsa.
lisedeyken katıldığım banu avarın türkiye eğitim sistemiyle ilgili bir konferansında şu cümleye yer vermişti:
"bizim eğitim sistemimizin en iyi seviyede olabilmesi için atatürkün oturttuğu eğitim sistemimizde devam edilmesi gerekiyordu ne yazık ki ismet inönüden itibaren yapılan çalışmaların hepsi bu sistemi kaldırmak yönünde oldu." yani cevap fazla uzakta değil arkadaşlar.
insana sadece iç çektirir...
5 milyon nüfüs bizde de olsa bizimde bundan farklı olmazdı.
ulan 75 milyon nüfusumuz var diye övünüyoruz ama bakın da görün arada ki farkı bizde kişi başı düşen milli gelir de rakamda o kadar normalde normal bir insana yarısı bile düşmüyor onun.
Finlandiya da çocuk yapmak için bir neden.
(bkz: türkiye den soğuma sebepleri)
adamların ders süreleri az ders saatleri az öğretmenleri yeterli olunca haliyle öğrencileri de istekli oluyor dolayısıyla başarılı öğrenciler yetişebiliyor. bu olay bu kadar basit. *
hakkında pek bir şey bilmiyorum. Ama öğretmenlerinin kendilerini geliştirmek için çok didindiğini, hata bunu hayat memat meselesi haline getirdiğini biliyorum.
hakkında pek bir şey bilmiyorum. Ama öğretmenlerinin kendilerini geliştirmek için çok didindiğini, hata bunu hayat memat meselesi haline getirdiğini biliyorum. ve matematik alanında doğu Avrupa ülkeleri çok başarılıdırlar.
her kültürde tutmayacak eğitim sistemidir.

nasıl ki insanların bireysel ihtiyaçları farklı, toplumlarında öyledir.
Çocuklara okuldaki akvaryumun bakım sorumluluğu verilen eğitim sistemidir. Bizde olsa o balıklar çok çekerdi çocuklardan.
Tr finlandiya karşılaştırmasında gsmh 2 katı gözüküyor. Bu tamamen yanlış. Rahat 4 katı var.
sınavsız olması üniversiteyi kapsamayan sistem. neyse ki sözlükte ilkokullu çok olduğu için beğenilecek eğitim sistemidir.
ara eleman üretemeyen, göt kılı hiç üretemeyen sistem.
Türkiye'de Cumhuriyet ilan edildikten sonra köy Enstitüleri kurulmuştur.

bizim köy Enstitülerini model almışlardır.
Yani bize özgüdür.
rusya esaretinden kurtuluşunu anlatan "beyaz zambaklar ülkesinde" kitabında da göreceğiniz üzere halkı örgütleyen bir adet öğretmen. öğretmen bu toplumda farklı bir yerdedir. değerlidir. bunun sebebi de öğretmenlerin niteliğidir. nitelikli olmasının sebebi de halkın önem vermesidir. yani öğretmen ile halk arasında bir bağ vardır ki koparılamaz.

buluş yolu, yapılandırmacı eğitim ve araıştırma ve geliştirme yöntemleri ile modern bir eğitim verilmektedir. sadece teoride kısıtlı kalan türk eğitiminin aksine uygulama basamağı ağır basmaktadır. fayda sağlayan öğretilir. pragmatist anlayış hakimdir. işte bu açıdan köy enstitülerine benzer.
hiçbir finlandiyalı ile tanışmamış özentilerin yücelttiği eğitim sistemidir. eğitim sistemlerini yorumlayacak temelsiz özgüveni kendimde görmediğimden tanıdığım insanlarını yorumlayacağım. sonuçta eğitim sisteminin çıktısı insanlardır.

evet hepsi belirli bir genel kültür seviyesine ve birçok konuda bilgiye sahiptirler. okumaya, sağlıklı yaşama ve spora önem verirler. fakat gel gelelim, son derece büyük egolara sahiptirler. düz mantık ile varılabilecek sonuçları kendi büyük icatları gibi lanse etmeye bayılırlar. dünyadaki her soruna matematiksel hesaplamalarla çözüm getirebileceklerini sanarlar. kendilerini herkesten üstün gördükleri için iş yapmaktan ziyade iş yaptırma eğiliminde olurlar. bunun sonucunda memleketlerinde herkes general olduğu için savaşacak asker kalmamıştır. üretim bitmiş sadece arge ile ayakta kalmaya çalışıyorlar. genç nüfus fellik fellik ülkeden kaçıyor. genelde rusya dan işçi ve ara eleman ithal ederler...