bugün

Fethullah Gülen grubuna yöneltilmiş farklı eleştiriler olsa da kimileri cevapsız sorular bırakmaktadır.

fetullahçılara şeyh evlakiden cevap

fetullahçı, diyalogcu, ılımlı, suya sabuna dokunmayan, hiçbir iş yapmadığı halde yapanları i̇slam'dan saymayan zihniyete benzer bir kişinin sorularına şeyh enver el evlaki'nin verdiği cevap:
geçenlerde bir kardeşten şöyle bir e-mail aldım:
"selamünaleyküm şeyh! senin çalışmalarını beğeniyordum, onlara katılıyor ve onlardan bir şeyler öğreniyordum. ben de mücahidlerden biri olmak istiyorum ancak senin tanımladığın gibi değil. ben, ilim ve davette bir mücahid olmak istiyorum ve inanıyorum ki doğru yol budur. senin, bir müslüman'ın ne yapması gerektiğine dair görüşlerini okudum ve bunların doğru olmadığına inanıyorum. bence amellerini gözden geçirmeli ve doğru yolu bulduğun zaman eski amellerin için tevbe etmelisin. cihad, doğru yol olamaz; çünkü bu din barış dinidir. ve eğer biz herkesi öldürme yoluna gidersek, ,insanları nasıl barış dinine davet edeceğiz? filistin ve afganistan için yapmamız gereken insanlara davet yapmaktır. gerisi allah'ın elindedir."

işte böyle bir allah'ın rızası için yaşayan müslüman var bir de yeni bir fenomen olarak kafirlerin rızası için yaşayan müslüman!... allah rızası için yaşayan müslüman, her şeyi allah'ın kendisi için ne diyeceğini düşünerek yapar; kafirlerin rızası için yaşayan müslüman ise her şeyi, kafirlerin kendisi hakkında ne diyeceğini düşünerek yapar. ve bir müslüman konuştuğu zaman allah'ı razı etmek için konuşur. kafirleri razı etmek için konuşmaz. bir müslüman savaştığı zaman, allah'ın rızası için savaşır. bir başka müslüman da savaşmıyorsa -ki meşru mazeretleri olmasına rağmen- bunu kafirleri kızdırmak için yapmıyordur. bu, açıkça bu şekilde ifade edilmiyor ama "bu, dava için daha iyidir", bu, insanları islam'dan uzaklaştıracaktı" gibi süslü ifadelerle ambalajlanıyor.

allah diyor ki: "insanları doğru yola iletmek sizin sorumluluğunuz değildir. ancak allah, kimi isterse o'nu doğru yola iletir."

bu müslüman'ın kafası, kafirlerin önündeki imajına takılıp kalmıştır. öylesine takılmıştır ki bu, kendisi için bir vela-bera standardı haline gelir. artık kafirlere "good bye" diyen müslümanları sever. müslümanlara "kötü isim" taktıran müslümanları hor görür.

allah resulü(s.a.s.) şöyle buyurmuştur:

"sizden biri, allah için sevip allah için buğz etmedikçe hakkıyla iman etmiş olmaz."

bu müslüman, kendi müslüman kardeşine karşı çok agresif ve toleranssızdır fakat kafirlere karşı çok kibar ve hoşgörülüdür. müslümanlara karşı ekstremist, kafirlere karşı ise vasattır.

kafirlerin çıkarları ne zaman müslümanlar tarafından ne zaman tehdit edilse yahut zarar görse o, onları müdafaa etmede en ön safa atlar. kardeşlerine karşı konuşacak ve onlara ihanet edecektir. hatta müslümanları birbirlerini ispiyonlamaya teşvik edebilir ve onları otoritelere ihbar edebilir. o'na göre islam için, ümmet için savaşmak terörizmdir. fakat kendisi için kafirlerin ordularında yer alıp müslümanlara karşı savaşmaya izin veren fetvalar pazarlamayı becerir. kafirlerin rızası için yaşayan bir müslüman olmak, o'nun her ameline nüfuz etmiştir. bir müslüman ile karşılaşırsa kaşlarını çatar fakat bir kafirle karşılaşırsa yüzünü gülücükler kaplar.

gerçekten de böyle kafirlerin rızası için yaşayan pek çok müslüman vardır ve artık küfre çağıran bu insanlar, müslüman'a benzememektedir.

bu bahsettiğim, oldukça yeni bir fenomendir çünkü son zamanlarda ortaya çıkmıştır. ilk dönemin müslümanları olsaydı, kafirlere daha az önem verirlerdi.

gelin, delilleri uygun bir perspektifte ortaya koyalım:

allah(s.v.t.), kuran'da şöyle buyurmaktadır:

"onlar hayvanlar gibidirler, hatta yolca daha sapkın."

ve rasulullah(s.a.s.) da müminler için şöyle demektedir:

"kabe'nin yıkılması, bir müslüman'ın kanının akıtılmasından daha az önemlidir."

http://cihaderi.net/haber...seyh-evlakiden-cevap.html

fethullah, amerika’nın taşoron patronu

filmde, bir tarikatın sanki bir kapitalist işletme gibi kurumsallaştığını görüyoruz. bugün bu tür tarikatler sizce var mı? varsa hangileri...
tarikatı işletme gibi görmek kapitalizmin renkli gözlüklerinden kurtulamamakla alakalı. samimi olarak tarikat kelimesinin anıldığı yerde katiyyen böyle bir düşünce oluşmaz. tabii hatadan masun olmaktan bahsetmiyorum; hatalar da kullar için. yani her işe sahtesi de mutlaka musallattır, bu ayrı... tarikatlar, masivadan (dünya alakası) el çekmeksizin gönül zenginliğini yakalayabilmenin mektepleridir. yani eşya size değil, siz eşyaya hakim olarak hayatı idame ettireceksiniz. sahip olduğunuzu zannettiğiniz şeyin esiri olmadan yaşayacak, eşya ve hadiselere tasarruf edebilmenin zevkini çıkaracaksınız. bunu da lafla yapmanız mümkün değil, zikir, fikir, rabıta, sohbet bunun levazımındandır, ilahi feyzi celbedebildiğiniz nisbette farklı şuur mertebelerine yükselerek müşahadenizi artırırsınız vesaire...
- örneğin fethullah gülen böyle bir işletmenin patronu olarak görülebilir mi?
fettullah gülen taifesine gelince... bunlar bir tarikat değil hakiki tarikatların silsileleri vardır, gönülden gönüle geçen sırları vardır, hâl ve makamlarına nisbetle hiyerarşileri vardır falan... gülen taifesi abd’nin seneler önce altyapısını hazırladığı ılımlı islâm projesinin -ki hakiki islâm’ın gelişini engellemek içindir- gönüllü ajanıdır. yankilerin gölgesinde mesut mudur bilemem ama, yankilere hizmet etmekten ötürü gurur duyduğunu söyleyebilirim. bu manadan olmak üzere şunu ekleyeyim; fettullah gülen bir işletmenin patronudur ama bir farkla; taşaron bir patron. abd’nin egemenliğinin zayıflamaması için çırpınan bir patron.

http://oylesinelaf.blogsp...mi-uzerine-saadeddin.html