bugün

(bkz: Otto jespersen) (1922) ve (bkz: robin lakoff)'un (1973) kadın dili için yaptıkları "eksiklik" odaklı yorumlara karşı, kadının dilinin bir eksiklik değil bir "ayrılık" içerdiğini söyleyen (bkz: deborah tannen) ve 1978'de yayımlanan "linguistik und frauensprache" adlı makalesi ile Almanya'da feminist dilbilimi başlatan (bkz: senta trönel-plötz)'ün çalışmaları bakış açısı olarak ayrılık kuramı ile özdeştirilebilir.

Bunun yanı sıra, (bkz: judith butler)'ın (1999) başını çektiği, edim (performance) yaklaşımı, cinsiyete özgü kültürel veya dilsel davranışların doğuştan getirilen bir gerçeklik değil, otoritenin devamını sağlayan bir tekrarlar bütünü olduğunu savunur.

Böylece, butler ayrılık kuramından öteye giderek cinsiyete özgü olduğu varsayılan bütün farklı edimlerin gücün gölgesinde sürekli üretilen bir yapaylıklar dizisi olduğunu varsaymıştır.

Butler'ın çizgisine yakın bazı feminist yaklaşımlar, kadın- erkek karşıtlığında erkek olanın daima aktif, aydın, yüksek gibi olumlu değerlerle algılandığını, kadının ise bu değerlerin karşıtı olarak sunulduğunu belirtmiş ve kadının bu ikili karşıtlıklardan sıyrılarak kendisini ortaya çıkaracak bir edimi (ve de dolayısıyla dili) yaratması gerektiğini savunur.