bugün

duygusal yazmayı pek sevmem ya, bu gar aklıma geldiğinde bile gözlerim doluyor, bırak içinde olmayı..

bir mekan ki, sevgiliyi gözü yaşlı bırakıp arkamda, kapısını zorlanarak açtığım, dönüp arkama bakamadığım, içerisinde attığım her bir adımın bir bıçak yarası gibi karnıma saplandığı.. tren biraz daha geciksin de aynı havayı biraz daha fazla soluyabileyim dediğim, tren gelince belki son bir kez görmek için gelir diye arkama baka baka yürüdüğüm..

ayaklarım geri geri gittiği halde bindim o trene. yerimi bulup oturdum, göz yaşlarım farkedilmesin diye yüzümü yapıştırdım cama. ama yazarken bile hala yalan söylüyorum kendime. belki koşarak gelirken görürüm onu, belki ona benzeyen birini görüp, o olma ihtimali ile mutlu olurum düşüncesiydi yüzümü cama yapıştıran. ama gelmedi, ona benzeyen birini de göremedim..

o makinist düdüğünü duyduğum an ne olduysa, içimden birşeyler artık kabına sığmayıp nasıl taştıysa her bir yanımdan, aldım sırt çantamı fırladım trenden. garın kapısına kadar koştum. soluk soluğa kalmış olsam da durmadım, hızla girdim içeri, uçarcasına katettim o ufacık mekanı. rüzgar gibi açtım garın dış kapısını. hızlı olursam, hiç durmadan koşarsam belki yetişebilirdim. ama işimi şansa bırakamazdım, garın önünde bekleyen taksilerden birine binersem doktorlar caddesinin bitiminde yakalayabilirdim onu.

bir taksi ayarlayabilmek için kaldırdım kafamı ve garın karşısında mavi bisikletine yaslanmış ağlarken gördüm onu. yerimden kımıldayamadım. allah taş yapar derler ya, aynen öyle kaldım bir süre. büyülenmiş gibi izledim bi süre ağlamasını. sonra o da kaldırdı kafasını, gardan tarafa doğru. gördü beni. o ana kadar neydi bilmiyorum ama o andan sonra benim için dünyadaki en güzel şey bir insanın ağlarken birden mutlulukla gülümsemeye başlamasıdır. gülmek bir insana bu kadar mı yakışırdı.. nasıl koştum yanına, nasıl sarıp sarmaladım onu garın ışıkları üstümüze vururken, bilmiyorum.. mutluluktan konuşamadık birkaç dakika, birbirine kilitlenmiş iki çift parlayan gözden başka birşey değildik..

2.5 yıl önceydi. şimdi ayrıyız. o parıldayan gözlerden eser yok şimdi. ama o gar hep orada duracak. hayatımın en hüzünlü ve en mutlu anını aynı gece yaşamama şahitlik eden o gar her seferinde hatırlatacak bana mavi bisikletli sevgiliyi..