bugün

ikisi de AKP hükümeti sırasında süregelen iki dava. Ama Ergenekon davası sırasında sabaha karşı 4'te 70-80 yaşındaki insanlar gözaltına alınırken Denizfeneri davası'nda ise 64 günde Almanya'dan gelen dosya tercüme bile ettirilmiyor. Denizfeneri davasında 140 ton yiyecek, 10 ton beyaz peynir'e fatura kesen Martemsan, 329 ton koltuk, masa gibi ev eşyalarına fatura kesen Birlik tesktil artık verilen adreslerde değiller. Bunun gibi bir kaç şirkete daha işlem dahi yapılmaması hükümetin elbette ki taraflı bir tutum içinde olduğu izlenimini veriyor. işin kötüsü Adalet Bakanı kendilerine Alman makamlarınca 2 ay önce gönderilen dosya için "tercümesi yapılıyor" ve "iki ayrı dosya var" demesine rağmen sonradan tek dosya olduğunu ve onun da kendilerine Türkçe gönderilmiş olduğunu "Bana yanlış bilgi verilmiş" diyerek basın mensuplarından bile daha az bilgiye sahip olduğunu gösterdi ya da bilinçli olarak oyalama taktiğini kullandı. Elbette uluslararası platformda yolsuzluklara ortak bir Türk hükümetinin olması da ayrı bir prestij kaybı. Oysa ki sayın başbakanımız iktidara gelirken özellikle yolsuzluklara ve hortumculara karşı olacağını, bu kesimin gözünün yaşına bakmayacağını özellikle dile getirmişti. Demek ki, demekle olmuyormuş. Hortum ve yolsuzluk Türkiye'nin gerçeği ne yazık ki. Bunlar AKP ile başlamadı. Ama görünen o ki onlarla da bitmeyecek. AKP'nin önceki hükümetlerden bir farkı da yokmuş diyebiliriz rahatlıkla. Ergenekon davasında ise kanun korucularımız aynı rahatlıkta değiller. Aksine aşırı derecede hassas davranarak 70 yaşından yaşlı insanlarımızı örgüt üyesi olarak gecenin bir yarılarında gözaltına alıyorlar. Görevli askerlerimiz de ayı şekilde. Oysa ki görevi süren askerlerimizin herhangi bir suça karışmış olması halinde bile bir askeri savcı gözetiminde tutuklanması ya da gözaltına alınması gerekli. Bunun doğruluğu ya da yanlışlığı tartışılabilir elbette ama mevcut kanun bunu emrediyorsa ona uymak zorunda olanlar başta savcılar değil mi? Kanunları koruyayım, suçluları yakalayım derken kanunları bozmak ne derecede dürüst bir davranış tartışılır. Elbette ki yıllardan beri süregelen bazı karanlık olaylarda bu gözaltına alınanlar ya da tutuklananların parmağı olabilir. Ama bu kadar insan tutuklanıyorsa ve bu kadar insanın parmağı olduğu gerçekten düşünülüyorsa bu hükümet zaten çoktan yıkılırdı. 70 - 80 yaşındaki insanlarımız, dünyaca ünlü bilimadamlarımız eğer hükümet devirmek için örgütlenme işine girdilerse vay halimize. Eğer türkiye'de hükümetin bu insanlar yüzünden yıkılacağı ve ihtilal yapılacağı düşünülüyorsa ülkemizi çok fazla küçümsüyoruz demektir.

Ergenekon davası'nda bunca yıldır karanlıkta kalmış bazı cinayetler, suçlar aydınlığa çıkabilirdi. Belki de çıkacak. Tutuklanan bunca insanın içinde elbette suçlular da vardır ve bunlarda kanunların hükmettiği cezayı çekmelidir. Ama aynı şekilde Denizfeneri davası'nda da suçlular cezalarını çekmelidir. Başka bir ülkenin sayfalar dolusu suçlama,kanıt gönderdiği bir olay hakkında siz bu kadar kayıtsız kalıyorsa zedelediğiniz sadece kendi hükümetiniz, kendi iktidarınız ve kendi itibarınız olmuyor. Aynı şekilde ülkemizin onurunu da zedeliyorlar. Benden olanlara dokunmam ama bana karşı olanların canına okurum. Şu anki gidişat bu yönde.
ikisinin ortak noktasi; sövenleri de sayanlari da coktur.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar