bugün

bir hafta sonra ortalıktan kaybolacak olan kitledir.
kitle değil kütledir. sadece hacmen yer kaplarlar.
erbakan iktidardayken ekmeklerine yağ sürülen kitledir.
ayıp olmasın diye cenazesinde yer kaplayan kitle muhtemelen üç gün içinde yok olacakdır.
asıl kitle sözlüklerdedir. 100 bin katılımın olmadığı töreni 2 milyon diye pompalamak için ekşide, burda yardırmaktadırlar an itibarı ile. cenazeye gideydiniz de akşam gireydiniz entryleri. kalabalık görünürdü.
bu ülkede siyasetten zerre kadan anlamayanların anlamayacağı kitledir. erbakan ın her seçimde aldığı belirli bir taban oyu vardır. ki bu da türkiye şartlarına göre çok yüksektir bu ülkede milli görüş hareketinin kemik kadrosu en zor dönemlerde bile destekçisi olmuştur. ayrıca akp milli görüşün kemik tabanından çalamasa da bu görüşten ciddi oranda oy alarak iktidar olmuştur. ama erbakan kimdir kaç yıldır siyasettedir bilmeyen biri için boş laf olacaktır tüm bumlar. ama bu ülkede başbakanlık yapmış biri olan bir adamın arkasından böyle asılsız ithamlar ve aşağılayıcı konuşmalar saygısızlıktır.
bir ara meclis başkanı başbakan cumhurbaşkanı 3'lüsünü ezdiler sanıp sevindiğim kitle. ezilmemişler meğer...
içinde yavşak medyamızın da bulunduğu kitledir; her ölenin arkasından olduğu gibi, şimdi de bir sürü yalakalık örneği sergilemektedirler. erbakan'ın kim olduğunu bilip, başından beri erbakan'ın yanında olan, şimdi de onun arkasından yas tutan insanlara lafım yok elbette, ama medyanın pompalamasına gelip de, dün erbakan'a söverken, bugün erbakancı kesilen kesim ciddi anlamda sinir bozucu ve kuru kalabalıktan başka bir şey değil. bugün medya gazına gelip, bir anda erbakancı kesilirler, yarın gene medyanın gazına gelip sövmeye devam ederler. tam anlamıyla samimiyetten uzak, en tehlikeli insan tipidir. istediğin yöne çekersin bunları.
dosta pek güven vermemiş ki 65 bin kişiyi 2 milyon gibi göstermeye çalışmaktadırlar.
(bkz: erbakan ın cezane töreninin bizim muhtarı geçmesi)
cenazede altın varaklı helva dağıtılacağını duyan kitledir.
ben erbakana ne oy verdim, ne bir siyasi organizasyonunda yer aldım. ama şu edepsiz yorumları görünce insan bu kindar ve vicdansızlara sorası geliyor.
işinize gelince erbakandan milyar kat daha faydasız defne foster gibi dandik sanatçımsılara dair "ayıp,o ölü artık arkasından konuşulmaz,dinen uygunda da değil,insaf vıdı vıdı diyen siz değil miydiniz?

hiçbir darbe yapılmadığı,engellenmediği halde ülkeyi yönetemeyip krizlerle batıran; bakanları yüce divandan hüküm giyen ve de faiziyle birlikte en az 150 milyar dolar hortumlarla bu millete yük bindiren ecevite bunları dediniz mi, insafınızla söyleyin? "terbiyeli olalım,cıss olursunuz,caiz değil,acımızı ziyadeleştirmeyin" dendi ve bu sağ kesim ecevite o günden beri neredeyse hiç vurgu yapmıyor,bel altı vurmuyor o kadar beceriksizliği olduğu halde.

ayıp, vicdan kaldı ise sizde azıcık utanın da bu insanların acılı gününde terbiyesizlik yapmayın bari.
erbakan sağ iken arkasından atıp tutan, öldükten sonra methiyeler düzen kitledir.

(bkz: erdoğan ın erbakan riyakarlığı)
zaten her zaman ortalarda olduğunu düşündüğüm kitledir. erbakan öldüğü için ortaya çıktığı falan yok, sokakta, her yerde bu insanları görebilirsiniz. erbakan kimdir dediğinizde zaten "bu ülkenin siyasetine damga vuran insanlardan biri" cevabını alırsınız. deniz baykal, kılıçdaroğlu, deniz gezmiş gibi adamlarla karıştırmayın erbakan'ı. kendisini geçtim, hala öğrencileriyle uğraşıyorsunuz.
kitle; zamanla kanserleşebilen bir oluşumdur. zamanında müdahale önemlidir. *
Erbakan hayattayken demediğini bırakmayan miladının dolduğunu söyleyen fakat vefat ettikten sonra sosyal paylaşım gibi halka açık yerlerde acılarını dile getirip madur durumuna düşenlerdir .
eleştirileri görünce merak ettim, kayıp trilyonu araştırdım ve gördüm ki, devletin onlara parti çalışmaları için verdiği para. istediği gibi istediği şekilde propoganda için kullanabilmeli partiler bence. devlet ona vermiş zaten. ama keyfi kullanma durumu da yok zaten. o dönemi en iyi bilen hukukçu vekil şevket kazan delilleriyle şunları söylüyor; özetleyerek aktarıyorum kendi ifadelerimle: yargılamanın başında dahi hukuk hatası vardır. dava yetkili kılınan Anayasa Mahkemesi yerine 9. Ağır Ceza Mahkemesinde baktırılıyor. para trilyon değil,869 milyar. bu siyasi durumlarda maliye inceleme yapamaz taraflı olabileceği nedeniyle,lakin yinede hesapları yetkisizce inceletiyorlar ve 869 milyar harcama görüyor. bunun hiç harcanmadan cebe atıldığını iddia ediyorlar. 45 civarı valilik mahkemenin sorusuna faaliyette idiler diye belge yolluyor; ama onlar hala ato'nun var dediği firmalara yok diyorlar ve çay,şeker alınan yerden faturaya rağmen buğday almışlar; ne ilgisi var partinin buğdayla diyerek tahrifat yapıyorlar. ayrıca maliye bakanı mali raporları anayasa mahkemesi yerine vural savaşa yolluyor. ilerde dsp den aday olacak bu iki erbakan karşıtı oyun çeviriyor; erbakanı bitirmek için. ayrıca yok olmamaya çalışan,seçim hazırlığına yapan bir parti için 869 milyar harcama normal. mesela Anavatan Partisi o yıl 1 trilyon 308 milyar lira, Doğru Yol Partisi 1 trilyon 566 milyar lira harcamış.

genel merkez parayı bu uzun süreçte peyderpey il,ilçelere aktarılıyor. makbuzları var;ama sizin dosyanızda 139 tane gelir makbuzu var; bu gelir makbuzları sahte deniliyor. Sahteyse, o zaman, grafolojik inceleme, imza incelemesi yaptırın. jandarmada Grafoloji Dairesine incelenmiş. 139 tane gelir makbuzunun 127 tanesinin imzalarının sanıklara ait olduğu zapta geçmiş,raporda var. 12 makbuzdaki imza farklıdır diyorlar. o da şu: il başkanı adına düzenlenmiş makbuz; ama, il başkanı gelememiş, muhasip gelmiş, parayı almış gitmiş, il başkanı yerine muhasip imza atmış. il başkanı da, duruşmalarda, evet, bu parayı aldık demiş. bununla birlikte 12 makbuzdaki imza farklılığını hâkim, koz olarak alıyor ve "bu 12 makbuzdaki imza farklılığı, diğer 127 tane makbuzun da sahte olarak düzenlendiğini anlatır, diyebiliyor. farklı yerlerdeki işlemi genelleştiriyor keyfi olarak. suçsa bile Nerede kaldı cezaların şahsiliği prensibi? ilerde değindim. chp'nin kayıp trilyonlar davasında sadece sahsa kestiler cezayı,herneyse. kararı reddeden ve 111 sayfa şerh yazan hakim diyor ki: sahtecilik değil bazı illerin kusuru olabilir. onlar cezalandırılmalı ama siyasî Partiler Kanununa göre.

hale bakın tek parti dönemi gibi baskıyla bazı maliye memurları Ankaradan illere matbu ifade tutanakları gönderiyorlar. Gönderilen ifade tutanakları hep olumsuz ve bizim aleyhimize;para almadım, işe gitmedim, fatura tanzim etmedim, şeklinde.
Birisine bunu imzalatmışlar;ama adam okumuş ve imzasının üzerine yazmış, demiş ki, yukarıda gitmedim, almadım, yapmadım diye yazıyorlar; ama, ben hem gittim hem aldım hem yaptım. Bir Maliye Bakanlığı mensubu nasıl buradan böyle yazılar gönderir, talimatlar verir. Ama, dediğim gibi, burada kesin bir amaç var. Menderes;e yapılan Erbakan'a da yapılmak isteniyor.
tüm bunların yanında durumu özetleyen çok ilginç yargılama örneği de şöyle: bazı polisler tutanak tutmuş, 19 tane şahit ismi var. Bu şahit şunu demiş, bu şahit bunu demiş; güya bu şahitler mahkemede dinlenmiş de hep bizim aleyhimize ifade vermişler gibi bir tablo oluşturuluyor. Bu şahitleri bir hâkim, kararına yazıyorsa, bunları ya savcılıkta veya mahkemede, özellikle mahkemede mutlaka dinlenmesi lazım.
mahkemede dinlenmeyen tanıklar mahkemede dinlenmiş gibi gösteriliyor; bazı polislerin tutanağı ile. Bizim en çok hayret ettiğimiz hususlardan biri bu. Yargıtayın en azından bu kararı bu noktadan bozması gerekidi; ama nerde...

şurası da çok önemli. emsal olsun diye değinmeliyim. Refah Partisi, başsavcının gayretiyle tüm yönetim kadrosuyla ceza alırken, CHP'deki kayıp trilyonlar davasında ise sadece muhasebe müdürleri cezalandırıldı. o ceza da ertelenmiş. türk yargısı bu işte. yargı zaten iyice siyasallaşmış sol döneminde. bakanları mehmet moğultay'ın pişkince ifadelerini biliyor herkes. çevik bir'in bakan eyüp aşık'a belge verelim,başbakanı hapse attırın emrini,diyaloğunu da biliyor,dönemi bilenler. bu nedenle yargı değişmesin diyorlar. adalet için,tarafsız veya bağımsız olması için değil ki. çark devam etsin. siz kimi kandırıyorsunuz? biz saf türküz;ama saf değiliz...

son defa insaflılara basitçe izah etmek gerekirse: erbakandan ve dindarlardan ülkeyi temizleyip kendi ifadeleriyle bin yıl bu ülkeyi dine baskı kurup yönetmek istiyorlardı. güce alışmılardı. bu ülke, bu halka bırakılamazdı. halkta,siyasetçilerde yani herkes haindi,cahildi. onlarsa bu ülkenin tek gerçek bekçileriydi; o kadar genel ilmi yetersizliklerine rağmen. alışmışlardı cumhurbaşkanlığına, vekilliğe zıplamaya. cepleri doluyordu her irtica denilerek canbaza bak numarasında.
bu tsk 'yı yıpratan din karşıtı, halk düşmanı, dış bağlantılı cuntaya ve korkak siyasi-bürokrat emir kullarına dünyada dahi allahın planı vardı ve gösterdi onlara. şu an şaşkınlıktan durumları meydanda. dışardaki eski artıkları şakşakçılar hariç kimse acımıyor,acıyamıyor bu zalim güruha.
(bkz: şuursuz güruh)
(bkz: bindirilmiş kıtalar)
saadet partisine değil de akp'ye oy vermişlerdir. bu mu ahde vefa ben de bunu anlamıyorum. hocayı çok seviyorlar ama oy filan vermiyorlar...