bugün

en sevdiğiniz insan yoğun bakımdadır. acil telefon gelir her zaman kaldığınız internet kafeden çıkar koşa koşa gidersiniz hastaneye sabah 8.26 da. daha siz gitmeden dakikalar önce ölmüştür. 'kaybettik' derler. ilk 3 saniye tepki veremezsiniz, akabinde avazınız çıktığı kadar bağırırsınız, kafanızı duvara vurarak. tüm ölümler zamansız olur ama sizinki daha bi zamansız olmuştur. kanınızın süzüldüğü duvarın dibine çökersiniz. hemen kolunuza girerler yüzüne bakmadığınız akraba, komşu, eş, dost.. morgda son kez yüzünü görür son kez elini öpersiniz. sonra eve gidilir. cenaze kalabalığı çoktan hazırdır. sandalyeler dizilmiştir. ilgili ilgisiz insanlar doluşmuştur evinize. hep yalnız kalmak istersiniz hiç bırakmazlar, destek olmak isterler istemeseniz de. oysaki ' beni yalnız bırak siktir git nolur siktir git' demek istersiniz. bırakmazlar. olayın şoku henüz üzerinizdedir. tam olarak kavrayamazsınız öldüğünü, yokluğunu. zamanla istemediğiniz kadar çok kavrayacağınızı da bilerek. sakinleşirsiniz biraz. hiçkimsenin sizin kadar yıkıldığını görmezsiniz. zorunuza gider az biraz..

üzülme faslını atlatmıştır çoğu kişi, masalardan günlük muhabbetler gülüşme sesleri gelir hafiften. hatta yakın akrabalarınızdan bile. gülebildiklerine şaşar, kızarsınız. küfredersiniz..

vesselam bi an gelir bi diyalog geçer herhangi biriyle aranızda 'kahkaha' atarsınız 'gülersiniz' çok geçmeden küfrettiğiniz insanlardan farkınız kalmamıştır, anlarsınız. kendinizden tiksinirsiniz.

ve o an bi orospu çocuğu* olduğunuzu anlarsınız..

ömür boyu kendinizden utanmanıza sebep olacaktır. duymasa da af dilersiniz en sevdiğinizden.

ve tanrıya çatarsınız;

'neden insana en kötü gününde bile gülebilecek bi yetenek, özellik, adilik, orospu çocukluğu bağşettiğini sorarsınız'

yıldızlı bakınızda geçen ilk anlamı dışındaki orospu çocuğu: 'kötü' insanlara kullandığımız tabiriyle.
buradaki gülüş istemsiz gerçekleşen bir gülüştür. içten gelen, haz dolu bir kahkaha değildir. hani derler ya biri ölünce cenazede üç tarz insan olur; bir kısmı ardından ağlayanlar, bir kısmı nedendir bilinmez gülenler, bir kısmı da yalnızca diğerlerini izleyenler. burda hangi kısımdan olursan ol paylaşılan acı ortaktır, hisler birdir, üzüntü birdir. o gün gülebilmek demek, "gülmek" demek değildir ki...
(bkz: normal)*
(bkz: delilik alametleri)
ağlamak ile eşdeğer bir histir. belki bir gülüş bazen bir tebbessüm olarak yansır yüze. aslında her gülüşte bir sahtelik yok mudur sizce? sinirden gülmek var ya o denir sanırım buna. herşeye gülmektir aslında, hayata, dünyaya, ve dünyada var olan dünyalıklara. ölenle ölünülmediğini anladığında gülmekse dostum, bambaşka.
Olası bir durum. Çünkü fark etmezsin. işin ciddiyetini anlamazsın. Ama gün geçtikçe, o götün bir güzel sikilir, tabiri caizse.