bugün

ümmet toplumununda,yönetimdeki güç malum bir anlamda dini önderdir.bu dini önderler(yeni isimleri kanaat önderi oldu bunların),her ne kadar teorik olarak olmasa da pratik anlamda ilahi makamdan esinlenen kişiler kabul edilir.dolayısıyla halk,bu kanaat önderlerinin icraatlarını sorgulayamaz.o makamdan ne buyurulsa,adeta allah'ın emrine eşdeğer kabul edildiğinden tereddütsüz gerçekleştirilir.çünkü ümmet anlayışı ile yönetilen toplumda,küçük esnafından tutun da memuruna kadar her kesim,yönetime sımsıkı bağlıdır.bu tip toplumlar emperyalizm için,her anlamda yatırıma müsaittir.çünkü bu toplumlara hükmedebilmek için zirvedeki tek adamı ve bir kaç varisi ele geçirmeniz yeterli olacaktır.Toplum,yönetime karşı sadece hukuki değil,imani açıdan da sorumlu olduğundan,asla bir engel teşkil etmez.Emperyalizm,bir yandan o yönetimin gücünü arttırırken,diğer taraftan da din kavramını,o yönetime itaat olarak algılanmasını sağlamaktan da geri durmaz.Günümüzde,medya bu araç için hunharca kullanılır.Bir müddet sonra,icraatlar bireye ters gelse dahi,o ''kutsal'' yönetimden daha iyi bilemeyeceği inanışı yerleşmiş olduğundan asla bir sıkıntı çıkmaz.Zaten bireylere düşünmekten ziyade itaat etme anlayışı usulca yerleştirilmiş olur.Ulus devletinde ise siz yönetimleri ele geçirseniz dahi,tabanda sömürüye dur diyen bir kesim her daim varolacağından bu bölgede yapacağınız her türlü yatırım ve dönüşüm çabası hem daha riskli hem daha maliyetli olacatır.ulus ile ümmet arasındaki farkın en açık göstergelerden birine de 20.yüzyılın ilk çeyreğinde bu topraklar şahit olmuştur.Nitekim,ümmetçi anlayış Teali islam Cemiyeti vb. gruplar halinde birleşip,vatanı hristiyan avrupa'ya satmayı önermiş,haçlılarla savaşmayı kafirlik olarak tanımlayan bildirgeler yayınlamış,neyse ki ulus gücü bu oyuna gelmeyip,dünya tarihinde eşi az görülmüş bir milli mücadeleyle zafer kazanmıştır.

emperyalizm için,ortadoğu'da ümmetçilik vb. tek merkezli yönetimler malum sebeplerden tercih sebebidir.lakin,karşılarında libya gibi kendisine boyun eğmeyen yönetimler görürse,bir anda demokrasi suvariliğine soyunur.neyse ki amerika'nın demokrasisinin ne olduğunu irakta az zaman önce gördük.

Türkiye'de ise ümmetçilik,akıl almaz bir hızla büyümeye devam ediyor.Bir cemaatin tek nefeste etki nüfusu neredeyse 20 milyona ulaştı.Bunun en az yarısı yukarıdan gelecek her türlü emri kayıtsız şartsız yerine getirecek kıvamda.Bu kıvam ise,Amerika'nın tam istediği.Hele ki,o önder ellerinde bulunuryorsa...Misalse bir anda Suriye'ye düşman olabiliyoruz artık,bir gün mavi marmara için isyan edenler,ertesi gün 180 derece dönüp israil sempatizanı olabiliyor.Şüphesiz Türk toplumu,cumhuriyet tarihi boyunca defalarca kez bu tip oyunların muhattapı olmuştu.Lakin her seferinde,gerçek türk aydınları ve ulus gücü,tabandan gelerek bu oyunu bozmaya başarabilmişti.Şimdiki durumda ise,toplumun gözünü açabilecek,ulus gücünü örgütleyebilecek veya buna ilham verebilecek değerlerimizin önemli kısmı sonu olmayan davaların sanığı olarak cezaevinde.Dışarıda olanlar ise bir şekilde susturulmuş durumda.işçi ve memur kadrolarının önemli bir kısmı,ümmetçi yönetimin avcunun içinde.Neredeyse tüm kaleler zaptedilmiş.Vel hasıl bu toprakları bize vatan yapan iki temel unsurdan biri olan ulus kavramının içi boşaltılmış,neredeyse terörizme eş anlamlı hale getirilmiş.Diğeri,yani müslümanlık ve onun çizgisinde gelişen inanç,gelenek ve göreneklerimiz,Amerika'nın kontrolünde güç olan ve dolayısıyla ona bağımlı olan bir oluşumun yönetimdeki ümmet anlayışına teslim.10 sene önce birileri,ortadoğu,ümmetçilik ve emperyalizm üçgenindeki tehlikenin Türkiye'ye de sirayet edeceğini söylediğinde,''olur mu öyle şey,komplo teorileri bunlar'' diyorlardı.Bugün,geçmişte o tespiti yapanlar,Libya'yı Suriye'yi,Mısır'ı işaret ederek sıranın bize geleceğini işaret ediyor.Lakin ''olur mu öyle şeyciler'' yine devrede,hem de herhalde hiç olmadıkları kadar sahip oldukları etki güçleriyle.Allah bu güzel vatanı korusun.
(bkz: özet geç)