bugün

metin yeğin'in 2010 tarihli makalesidir;

''Çok uzun zamandır içine düştüğüm ve özellikle de Latin Amerika'da her zaman karşıma çıkan bir şey bu. “Sol” olarak karar verdiğiniz temel ilkeler üzerinden mi her zaman hareket edeceksiniz yoksa “somut durum”, “gerçeklik” sizi eğip bükecek mi?

Lula'nın Brezilyası bunun en büyük örneği. Özelikle etanol yani biodizel üretmek için ülkesinin topraklarında GDO'lu ürünlere müsaade etmesi “sol” tarafından ülke ekonomisini dışa bağımlılıktan kurtardığı için alkışlanarak önümüze sürülüyor. Biz de özellikle çöken neoliberalizmin karşısında kurtarılmış “sol” örnek olarak sağa sola caka satıyoruz. Bu gibi durumlarda çok kompleksliyiz. Hemen her zaman egemenlerin kullandığı rakamlara sığınıyoruz ki çok kutsaldırlar onlar, başımızı eğeriz önlerinde her zaman ve genellikle de kopartır atar eğilen başımızı istatistik dünyasına. Daha önce o rakamların bizi ne kadar aldattığını yazdığımız yazıları unutup gidiyoruz, onları, onların sahasında, rakamlar deplasmanında mağlup etmenin şevki ve kıvancı içinde ne kadar kalkındığımızın resmini çiziyoruz Abidin. Hemen peşinden yine Lula'nın kutsanan, yeniden başlattığı devletleştirilmiş temel sanayileri, fabrikaları yani aslında özelleştirildikten sonra batan, soyulup soğana çevrilen fabrikaların ve sektörlerin yeniden işler hale sokulması için yaptığı hamleleri gösteriyoruz ve bunun aynısını Obama da ABD'de yaptığında bak işte çare yok deyip çok seviniyoruz.

En son Fidel de bir övmüş bir övmüş Lula'yı. 'Brezilya'nın teknolojik gelişimi, GSMH'nin büyümesi, dünyanın en büyük on ekonomisinden biri haline gelmesi. Hatta Castro karşı çıktığını söylediği etanol üretimi sorunu ile ilgili olarak bile Lula'yı suçlamadı. 'Brezilya'nın, Birleşik Devletlerin ve Avrupa'nın hain rekabeti ve sübvansiyonları karşısında, kendi etanol üretimini artırmaktan başka bir alternatifi olmadığını çok iyi anlıyorum' demiş. Hele bunu hiç anlamadım diyebilirim. 2000'in başlarında Brezilya sokaklarında benzin istasyonlarında şeker kamışından elde edilen alkol ile doldurulmuş arabalarla gezerken bu yanılgıya kapılmıştım. Hatta “Topraksızlar” kitabımın ilk baskısında bir dipnotta bunun dünyada yaygın olarak bilinmemesini -ki o zamanlar bilinmiyordu büyük petrol tekellerinin eseri olduğunu- bile yazmıştım. Daha sonra ise beni bu gafletten Fidel'in sanırım 1999 ya da 2000'de yazdığı etanolun ne olduğunu açığa çıkartan makalesi kurtarmıştı. Sadece bu da değil James Petras amcanın ve Robin Abaya'nın aslında Küba'yı çok dostane şekilde eleştirdiği yazısında samimi olarak “Neden Küba şeker kamışından etanol üreterek petrol ihtiyacını karşılamıyor?” sorusuna da dehşetli bir kızgınlıkla cevap vermişti. “Daha da ileri gidip, Küba'ya ABD, Batı Avrupa ve diğer gelişmiş ülkelerin otomobillerinin tükettiği yakıtın yüksek maliyetini karşılamak için biodizel üretiminde kullanılmak üzere şeker kamışı üretimini artırmasını öğütlüyorlar. Şeker kamışının Küba'da yetiştirilmesi için işçilerin köle gibi çalıştırılmasını hatırlamıyorlar. (gıda üretiminde kullanılan kaynakların enerji üretimine kaydırılmasıyla) Fidel, gıda maddelerinin fiyatlarının ikiye üçe katlanması pahasına insanların bencil içgüdüleri körükleniyor' demişti. Bununla da kalmadı 2007'de ABD ile etanol görüşmesi yapan Lula'ya sordu; “Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve zengin ülkeler, ABD ve diğer ülkelerin büyük şirketlerinin yatırımları karşılığında talep edecekleri binlerce ton etanolu üretmek için ihtiyaç duyacakları 500 milyon tondan fazla mısırı ve başka tahılları nereden ve kimden temin edecekler? Bu aynı zengin ülkeler tarafından yakıta dönüştürmek için gerekli yağlar için soya fasulyesini, ayçiçeğini ve şalgam tohumunu nerede, kim üretecek?” diye.

Solun içinde bir sürü zaman kurtulamadığı pragmatizmin bu kadar yaygın olması sarsıyor beni. Etanol üretimi yine Fidel'in daha önce dediği gibi “Enternasyonel Soykırım!” Arabaların benzin deposuna doldurulan mısır kimin boğazından alınıyor? Benzin için soya, mısır, kanola ekilmiş topraklar kimin toprağı? Burada daha önce yoksulların güçlükle satın alabildiği son gıdalar yetişmiyor muydu? Meksika'da etanol üretimde kullanıldığından beri mısırın fiyatı 10 kattan daha fazla arttı. Lula'nın buradan elde ettiği gelirin bir kısmını yoksullara gıda olarak dağıtmasına hiç aldırmıyorum. Çocuğunuzun böbreğini satıp çocuğunuza yiyecek almanıza benziyor bu.

işte bütün bu yüzden “Ekoloji” sadece süslü bir kelimeden ibaret değil ve bu yüzden “Ekolojik, Demokratik Gerilla” iyi ki var olmaya çalışıyor.''

görsel
boş beleş gerilladır.