bugün

Son bir haftada iyice alevlenen türban sorununun çözümünü iktidar partisi AKP ve muhalefet partisi MHP birlikte bulma kararı aldıklarında, bunu nasıl gerçekekleştireceklerine dair bir mutaabakat hazırlamışlardır. Bu belgeden anladığımız kadarıyla türban sorunun çözümü hukuki alanda sadece iki şeyin bir arada yer almasıyla mümkün olacaktı. Bunlar anayasa değişikliği ve bununla beraber yök kanunu'nun ek 17. maddesinin değiştirilmesiydi. (Bir hukukçu olarakta yapılan değişikliğin tek başına kesinlikle hiçbir sorunu çözmediğini, hukuki açıdan kanun çıkmadıkça geçmişten farklı bir düzenleme getirmediğinin altını çizerim) iki tarafta geçen haftanın başında bunlar oluşmadan türbanın özgür kalamyacağını hem kamuoyu önünde hem de kendileri arasında deklare etmişlerdi.

Gel zaman git zaman düşünülen anayasa değişikliği gerçekleşti lakin AKP bir anda ek 17'nin değişmesi için gereken süreci durdurdu. işte sorun tam burada başlıyor, kısacası senaryomuz bu ek 17'nin neden geçirilmediği yahut geçirilmemesinin sonuçlarının neler olacağı?

Bunlara cevap verirken farklı olasılıkları göz önüne almak lazım:

1. AKP'nin Anayasa Mahkemesi'ni Beklemesi

CHP anayasa değişikliklerini mahkemeye getireceğini söyledi. Lakin mahkemenin anayasa değişiklikleri konusundaki yetkisi şekil denetimiyle sınırlı. Yani mahkeme sadece anayasa değişikliği iç tüzük ve anayasa'da belirtildiği gibi mi yapılmış ona bakacak. Fakat mahkemenin 1975'te verdiği bir kararda Anayasa'nın değiştirilemez 4 maddesinin de birer şekil kuralı olduğu, bunlara aykırılığın esastan değil şekilden bozulabileceğine hükmetti. AKP CHP'nin başvurusu karşısında mahkemenin bu konuda vereceği kararı kararı bekleyip, bu arada ikinci bir değişikliğin boşu boşuna iptalini gerçekleştirmek istemeye bilir. Yahut AKP, Anayasa mahkemesi'nin anayasa değişikliği konusunda CHP'nin başvurusunu kesin olarak reddeceğini ama ek 17 konusunda olası bir değişiklik hakkındaki itirazı kabul edeceğini düşünüyor olabilir. Bu durumda Anayasa değişikliği yapılmış olmasına rağmen ek 17 üzerindeki itirazın kabülü AKP için türban sorununu çözmez ve hukuk kesin olarak türbanı yasaklamış olur.

Senaryonun asıl korkunç olan tarafı ise AKP'nin Anayasa değişikliğine yapılan itirazın mahkemeden geri döneceği, fakat ek 17'de yapılan değişikliğe yönelik itirazın mahkemece kabul edileceğini (ki şahsi görüşüm de budur) bilerek, ek 17. maddeyi hiç çıkarmamasıdır. Bu durumda ne olur bunu görmek lazım.

2. Anayasa Mahkemesi'nin CHP'nin Anayasa Değişikliği'ne itirazını Kabul Etmemesine Rağmen EK 17'yi Değiştirmemesi.

Evet bu durumda ortada kanunla belirlenmesi gereken bir anayasa hükmünün kanunsuz bir şekilde ortada kalması vardır. işin hukuki yani bir yana ortada bulunan toplumsal tehlike daha büyüktür. Bu durumda olası yaşanacaklar şu şekildedir:

a. Üniversitelerin Türban Yasağını Devam Ettirmesi
Bu durumda rektörler hakkında danıştay'da idari davalar açılacak ve ceza davaları da yargıtay'ın önüne gelecektir. fakat bu konuda yargıtay ve danıştay'ın bu konudaki görüşleri belli olduğu ortada içtahatlar bulunduğu için türban yasağının devam edeceğini söyleyebilir. Ortalık biraz karışacak, lakin 1-2 ay sonra herşey eski haline dönecektir.

b. Üniversitelerin Türban Yasağını Kaldırması
Bu durum üzerinde tahlil yapılmayacak kadar zayıf bir ihitmaldir. Çünkü birçok rektör bu konuda ek 17’ yi bekleyeceğini açıkça belirtmiştir. Bu tahmin seçenek dışıdır.

c. Üniversitelerin Farklı Uygulamalar Gerçekleştirmesi
Evet en gerçekçi ve tahimince olabilecek en kuvvetli bununla birlikte en tehlikeli senaryo budur. Bu durumda bazı üniversitelere türbanla girilebilirken bazı üniveristelere girilemeyecektir. (Zira son üniversiteler arası kurul’da çıkan tablo da bu şekildedir) Bu durumda özellikle istanbul, Hacettepe, Gazi, ODTÜ gibi üniversitelere giremeyen öğrenciler kuvvetli bir şekilde eyleme başlayacaktır. Bu eylem sonucunda kesinlikle ortaya çıkacak sorun üniversiteye zorla girme denemesidir. Bu denemeye karşı üniversite kendi güvenlik elemanları ile çözüm arayacak fakat sorun çözülemeyecek ve rektör polisten yardım isteyecektir. Üniversite önüne barikat kuran polisin belirli bir yüklenme esnasında, ülkenin bir yerinde serbest olan ve hükümetçe tam desteklenen bir hareketi başka bir yerde durdurması, üstelik hükümetin karşıtı olduğunu bilerek neredeyse imkansızdır. Zaten polis yönetici ve memur profili de bunu gerçekleştirecek yapı da değildir. Bu durumda üniversiteye zorla girileceği açıktır. Aynı anda işin diğer bir tarafı konumunda kalan farklı gençlik örgütleri kendilerine üniversiteyi savunma görevini yükleyecek ve şüphesiz fiziki bir çatışma alanı oluşacak. Bu durumda olaya dışarıdan katılımlar gerçekleşecek, polis ilk başta aldığı pasif tutum nedeniyle eylemciler arasında herhangi bir varlık gösteremeyecektir. Çatışma alanın yartılması ile seçenekler şu şekildedir:

c1. Muhtemelen çatışmalarda ölecek birinin geniş bir cenazesinde olaylar çıkacak. Bu olaylar sokağa taşınacak, polis yukarıda saydığımız sebeplerden ötürü müdahale edemeyecek ve sıkıyönetim sonucu asker güvenliği sağlayacak.

c2. Çatışmaların sabit ve alçak dozda birkaç ay sürecek bu arada ordu şimdiki pasifliğini koruyacak. Sonra çatışmaların büyümesi ile birlikte, devlet yönetimi ordunun müdahelesinin başarısızlığı üzerine el değiştirecek.

c3. Çatışmaların üniversite içinde yayılmasının sonucu, müdahale edilerek çatışmalar sonlandırılacak. Olayla iligli davalarda danıştay ve yargıtay türban yasağını tescilleyecek fajat bu arada ekonomik kriz ve ondan etkilenmesi beklenen yerel seçimler geçiştirilmiş olacaktır.

Evet, sadece belirli bir maddenin değiştirilmemesinin sonucu yukarıdaki olayların hepsi gerçekleşebilir. Hükümet ve devlet yönetmenin sorumluluğu işte burada çıkmaktadır.
yök başkanlığı'nın gece yarısı bildirisi ve 9 yök üyesinin karşı bildirisi ile üniversitelerde bugün itibariyle ilk aşaması gerçekleşmiş senaryo.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar