hayatı boyunca kendini kumar batağından kurtaramayan satılık kalem necip fazıl kısakürek'in adnan menderes'e ısrarla yazıp borç para istediği mektuplardan birindeki yalvarışında geçen bir sözdür.

tamamı söyledir:

‘’Benim yaptığımı yapanlara hükümetler ve rejimler servetlerini ve nimetlerini yağdırır. Bütün bunlara karşı 15 bin lira zarar çarpıtılmış ve daha nice kasıt ve sabotaja karşı yalnız bırakılmış olarak sürünmekteyim. Haftalardır Ankara ‘nın bu ücra ve münzevi otelinde cinnet buhranları içinde çırpınmaktayım. Bütün istediğim zarara birkaç bin zamla 20 bin lira temininden ibarettir. Bunca muvaffakiyetten sonra uğratıldığım bu hal ve düştüğüm şeref kırıklığı hayatıma mal olabilir. (…) Artık Necip hakkında olmak mı olmamak mı kararı sizi de üzüntüden kurtaracak şekilde verilmeli ve bu iş bitirilmelidir. Ben kararlıyım ve her şeye razıyım.”

hiç şaşırmayın. yobaz kitleyi sürükleyen tüm adamlar için geçerli bir durumdur bu; hoca verir talkımı, kendi yutar salkımı. akla hayale gelmeyecek iftiralarla herkesi karalarsın, kim parasını verirse onun için yazarsın ama aslında balık baştan kokmuştur çoktan. saraylarda yaşayan insanların, günümüzde mütevazi olmak, tevazu sahibi olmak konusunda atıp tutması da, trilyonluk mercedese binen sarıklıların da şükredin fetvası vermesi bu yüzdendir. yıllar boyunca bu durum hiç değişmemiştir.
(Erdal Şen – Belgelerin dilinden: Yassıada’nın karakutusu Zaman Kitap, 2007 s.108)

parasını verin, ne istiyorsanız yazar. aslında gerçek duyguları chp yönünde olsa da, atatürk öldüğünde şu satırları yazmış olsa da;
“Son on beş gündür her sabah yatağımızdan kalkıp Dolmabahçe Sarayı’nı yerinde bulduktan sonra, ona varlık ve mana izafe eden unsurun yok olduğuna inanabilmek, yaban bir idrak işkencesi; Atatürk’ten bir parça halinde kalan birçok şey arasında onun yokluğu, merkezi olmayan bir daire tasviri gibi, içinden çıkılmaz bir muhal hissi veriyor. Fındığın kabuğunu kırmadan içini yiyen korkunç bir sihirbaz edasıyla ölüm, Atatürk’ü hüviyeti etrafındaki büyük zarfa el değdirmeksizin aldı götürdü
… Hiçbir Türk, kendini, devlet reisine, bütün dünyanın bu türlü bir saygı göstereceğini ümit etmezdi. Osmanlı imparatorluğu’nun yarı dünyaya sahip olduğu devirlerde bile böyle bir ihtirama sahip olabilmiş hükümdar yoktur. Avrupa’nın, bize en yabancı milletlerine kadar heyetlerle, askeri kıta’larla ve en büyük mümessillerle Ankara’ya koşmuş olması gösteriyor ki garp, Atatürk’ün şahsında Türk ehliyet ve kıymetine artık inanmıştır. Bu inandırışın büyük aksiyonunu yapan milli kahraman’ın ölüsü karşısında da hiçbir protokol kaidesinin olmadığı ve hiçbir garplının bir yabancıya göstermediği bir hürmetle şapkasını çıkarmaktadır. (Son Telgraf 25 Kasım 1938)

kumar oynayabilmek için herşeyini satar. haysiyetini bile.
şaşırtmayan sözdür. necip fazıl kısakürek Atatürk döneminde Atatürkçü, inönü döneminde inönü düşmanı, Menderes döneminde ‘’kalemimi sizin için kullanmaya hazırım’’ diyecek kadar Menderesçi, 1970 li yıllarda ise islamcılarla ülkücüler arasında gidip gelen bir siyasi hayatı olmuştur.
yobaz maduriyetidir. sahtedir. satılıktır. (yüz)yıllardır değişmemiştir.

cenazedeki ağlama ekibi gibi, parasını ver ağlasın.