bugün

üç günlük hayatın ilk saniyesidir. gençlik döneminde hatırlansın diye uğraşlar verilir, bazıları olgunluğa erdiğinde bile hatırlanmasını ister.
kimisi içinse hatırlanmasının gereği yoktur, normal bir gün gibi gelip geçse de olur. fakat her insan için doğduğu gün önemlidir, bilim bile doğulan günün kadere etkisi olduğunu varsayıyor.
hatırlamayanlar ya da hatırlayamayanlar doğum günü sahibi/sahibesi tarafından dövülür,pıçaklanır; arkadaşlıktan aforoz edilir.
doğulan gündür...

33 sene önce bugün açtın gözlerini, ben yoktum henüz, bilmiyordum seni, sen de beni... henüz aşkın kavurmamıştı, aşıklar kavuşmamıştı, yolun gözlenmiyordu, ama yokluğun da yoktu, ben yoktum... güne seninle uyanmıyordum henüz, tenini bilmiyordum örneğin. ''aşk acısı'' da neydi? ya kavuşamamak? hele kavuşamayacak olmak? ama özlemle dolmak şimdi hep? bilmiyordum, bilmiyordun, bilmiyorduk henüz...
hiç beklemesem ve hiç $eyetmek istemesemde gelip buluyor bir vakit.

zamanında belki gelmesi için çok arzu ediyorduk. ah doğum günüm olsun, ilgiler bende toplansın, arkada$larımla pasta yiyelim, mum üfleyelim. bir günlüğüne belkide en popüler ben olayım falan. teenage'dik lan. teenage'liğin en saf hali zühur ediyordu belki, belki 18 denen bokun cazibesine kapılıp aha bir sene daha yakla$tım o merete diyorduk mütemadiyen.

$imdi çok tehlikeli bir ya$ta, çok tehlikeli bir biçimde geliyor ibne. gelme lan, istemiyorum. saat 00'ı geçmi$, bir allahın kulundan ses seda yok. vefasızlık, aslında bahanesini ettiğim muğlaklık $uan beynimde. hangisine üzülsem bilemiyorum, gitgide ya$lanıyor olmanın vurgun ve yorgun me$repliğimi yoksa bir ki$i tarafından hatırlanmamak mı. ibneler!!! elele verip bunalımlara sokuyorsunuz değil mi beni ? sus, biliyorum ben öyle.
gece tam 00.00 da mesaj atar ya, ilk ben kutlayım diyenler işte onları beklerken bir kahvem elimde uyumayım diye, söz verdim kendime ne olursa olsun gün senin günündür diye. Kahve gitti başka bir şey geldi ağzıma sonra, olmadı,beceremedim..
klişelişmiş tebriklerden başka bir şeydi benim istediğim, iyi ki doğdun değil de, iyi ki varsın desinlerdi mesela... Ama öyle bir desinler ki tüm hücrelerimde hissedeyim bunu, iliklerime kadar işlesin iyi ki var olduğumu hissetmek..olmadı, beceremedim..
herkes görevini yaptı, iyi ki varsın da dedi bir çoğu biz de içimdeki melankolik, ne istediğini bilmeyen ruhla güzel başladık güne, gidiyordu herşey yolunda. bir an geldi, yetmez oldu bir şeylere bir şeyler. koptu gitti içten görülenle bazı şeyler. bizim melankolik ruhla birbirimize itiraf edemesek de ikimizin de beklediği aynıydı aslında : yalnızlığın farkına varmak ! böyle ansızın karşımıza çıkmaya hakkı var mıydı yalnızlığın. olmadı, o da beceremedi...
kendime hediyem : çağan ırmak;tan karanlıktakiler’e gitmekti, gittim, salonda 3 yaşlı teyze o kadar tatlıydılar ki, 3 çift benim yaşlarımda en arka sırada ve salonun tam ortasında ben vardım… iki kişiyle yapılması gereken şeyleri tek başına yapmak insana zor gelir ya, doğum gününde iki kat zor geldi, uzun zaman olmuştu sevgilim olmadığını dert etmeyeli..

film başladı ve ilk perde hayatımda karanlıkta kalan kişileri bulmak ve onları düşünmekle geçti, sonra bir şimşek çaktı beynimde ve karanlıktakileri ararken kendimin karanlıkta olduğunu fark ettim, kimin umrundaydım ? beni düşünen, ben ölünce üzülecek kimler vardı? Cevap film arası boyunca boğazımda düğümlendi bir şey yapmalıydım , gittim patlamış mısır aldım , biraz geçer gibi oldu. Filmin 2.perdesi başlayınca ve Egemen ;gidelim, ben iyi bir insanım, seni asla üzmem, herkes yalan demiştim ya ben değilim; repliğini söyleyince nerdeyse ağlıyordum, filmin sonuna kadar ve metroda hep bu repliği bana gerçekten söyleyecek insanı beklemekle geçti, hemen gelsin istedim, her an bir yerden çıkacakmış gibi geldi ama çıkmadı belkide oda beceremedi;

filmin cümlesi ;ölmek kolaydı ama sen vardın ; oldu... Sonra düşündüm, sen var mıydın gerçekten?
artık öyle bir gün belli bir süre olmayacak herhalde. kriz vurdu galiba. eskiden çiçekçiler icad etmiş bu günleri aldırmayın olum derdim arkadaşlar . bu işler para tuzağı bu işler derdim. kızardım hediye alana .ama şimdi saat kaç oldu bir tane sevenim beni aramadı . hadi onu geçtik bir mesaj atmadı be. tamam güzel sözler beklemedim ama ; bir samimi doğum günün güzel günlere daha güzel günlere vesile olur inşallah deserdigülerdim. teşekkür ederdim. hani yapayalnız bir adamdımdımda hiçmi kimsenin aklına gelmez arkadaş benim doğum günüm bilemdim ki. oysa benim telefonumda hatırlatma dolu . dahası yarısından fazlasını ezbere beliyorum dahası onların doğum günlerinin gelmesini iple çekiyorum. hani yaşantımda değerlisin sen demek için güzel bir bahane. başka türlü bayram değil seyran değil . eniştem beni niye öptü oluyor.

alındım galiba biraz. birazda kırıldım. bendeki salaklığa bakın hele arkadaşlar mesaj atar diye kullanmadığım hatlarımıda açtırdım oysa. çoktandır konuşmadığım arkadaşlarla konuşurum şimdi diye heycan yaptım. hatta önce kimin arayacağını en sona kimin kalacağını kendi kafamdan hayal ettim . şimdi saat 32,30. telefondan bir mesaj dileiyorum. olmadı mesaj müziğini çaldırıyorum. olmadı değiştiyorum. olmuyor abi.olmuyor . kimseyle geçinemiyorum galiba.

tanım: kutlanmadığında bir anlam ifade etmeyen gün.

ankarada dayın yoktur.
niye doğdun ismail gurban.
(bkz: kendi doğum gününü unutmak)
eger dogum günü sevdiginiz birine aitse onun hayatını güzelleştirmek için deli olacagınız gundur. sayet artık yoksa hayatınızda işte aynı derecede zindandır o gun gokyuzu size.
kimi bu günü kutlar kimiyse bu güne lanetler yağdırır, ama öyle ya da böyle bir şekilde hepimiz için önemlidir doğum günleri. peki ya bu hayatımızın başlangıcı olan bu gün nasıl kutlanılmaya başlandı? başlangıç öyküsü hayli ilginç;

Günümüz insanlarının her sene kutladıkları doğum günü adeti tarihteki uygulamalarla tam bir tezat oluşturur. Çok eski çağlarda kişiyi ölüm yıldönümü ile anmak adetti. Kadınların ve çocukların bu gibi yıldönümleri ile alakaları yoktu. Zaten kimsenin doğduğu gün bir yere kaydedilmiyordu ki bilinsin.
Önce Mısırlılar sonra da Babilliler hükümdarlık ailesinin erkek çocuklarının doğum günlerini bir yere kaydetmeye ve zamanın takvimine göre kutlamaya başladılar. Adet sonradan diğer soylu sınıfına da yayıldı.

Tarihte kayda geçen ilk doğum günü kutlaması, milattan önce 3000 yıllarında yaşamış bir Mısır firavununa aittir. O zamanlarda doğum günü kutlaması yaşanılan çevrede yapılıyor, eş, dost, hizmetçiler hatta köleler bile kutlamaya katılıyor, günün şerefine tutuklulara af çıkıyor, esirler serbest bırakılıyordu.

Mısır ve Pers medeniyetlerinden Yunanlara geçen doğum günü adetine burada pasta kesme adeti de eklendi. Ay'ın ve avcılığın tanrıçası Artemis için her ayın altıncı günü yeniden doğuşunun şerefine kesilen pastaya Ay ışığını simgeleyen mumların ilavesi de bu devirlerde olmuştur. Yunanlarda da sadece erkeklerin doğum günleri kutlanmış hatta bu kutlamalar kişi öldükten sonra da devam etmiştir.

Daha sonraları Hıristiyanlık öncesi Roma'da ise imparatorların ve önemli devlet adamlarının doğum günleri Senato kararı ile milli bayram ilan edilmiştir. Sezar'ın doğum günü ise tam bir festivale dönüştürülmüştür. Hıristiyanlığın doğuşu ile birlikte tüm doğum günü kutlama adetleri hep birlikte yok olmuşlardır.

ilk Hıristiyanlar, senelerce gördükleri sıkıntı ve zulüm nedeniyle bu dünyanın zalim ve acımasız bir yer olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle de bir insanın dünyaya gelişini kutlamak için bir sebep yoktu. Kullanacaksa ölüm günü kutlanmalıydı.

Bilinenin aksine Hıristiyan azizlerinin doğum günü diye kutlanan yortu günleri aslında onların ölüm yıldönümleridir. Çünkü ilk Hıristiyanlar ölümü, öbür dünyaya geçmek, gerçek hayata doğmak olarak yorumluyorlardı.

Milattan sonra 245 yılında din adamları Hz. isa'nın doğum gününü kendilerince kesin olarak tespit ettiklerini sandıklarında bile Kilise, bunun Mısır ve putperestlerden gelen bir uygulama olduğunu ileri sürerek, bir firavun gibi doğum günü kutlamanın günah olduğunu açıklamıştı.

Kilise'nin doğum gününe bakış açısı dördüncü yüzyıldan sonra değişmeye başladı. Bu arada Hz. isa'nın doğum günü tarihi üzerinde 25 Aralık olarak anlaşmaya varılınca, bu günün 'Christmas' (Noel) olarak kullanılmasına başlanıldı.

Doğum günü adetinin, kadınlar ve çocuklar da dahil tüm aile bireylerini kapsayacak şekilde uygulanabilmesi için ise bir 800 yıl daha geçmesi gerekti. Avrupa'da günümüzdeki anlamı ile doğum günü kutlamaları ancak on ikinci yüzyıldan sonra başlamıştır.

kaynak: http://www.maxicep.com/ku...gunu-kutlanir-206953.html
ilkokulda ailemle
lisede kankalarla
üniversitenin yarısına kadar sevgiliyle
son yıllarında ise sözlükle kutladığım gün.
bugün benim doğum günüm.
4 yılda bir gerçek gününde kutlanıyor olması sebebi ile özlenen çok özlenen gündür...
(bkz: 29 şubat)
unutulmaz doğum günü anılarına sahip olmaktır bazen.
(bkz.doğum gününde haddinden fazla içip sokakta sızan kişinin çöpçü tarafından süpürülme tehlikesi yaşamasıdır.
Not:Ama fikrimce çöpçüde ayık değildi.....)
en iyi arkadaşlar tarafından kutlanmayandır. ölmüşüz haberimiz yok ey sözlük..
bir mesaj atmak bu kadar zor mu olabilirmiş acaba?
3ay önce günün daha ilk dakikasında kutlamıştım yeni yaşını. oysa ki öyle kızgın, öylesine nefret doluydum ki sana karşı; yine de dayanamayıp 'ne yaşandıysa yaşandı ama iyi ki doğmuşsun' diyebildim.

peki ben bugün ne bekledim?
özlü sözlü değil ama kısa bir mesajdı istediğim. evet bak ben de unutmadım senin doğumgünü dercesine bir mesaj...
10aydır anlayamadığımı, belki de anlatamadığını bugün öyle güzel anlattın ki bana. unutulmuş hatta hiç olmamışımcasına davranmak tam da anlattığın sana uydu.

22yıl mı geçer insanın hayatından dostu-düşmanı tanımak için, daha kaç yıl yaşanacaktır bilinmez ya, bu doğumgünümde en güzel hediyeyi aldım. aslında sevgiyi, unutulmamayı hak etmeyenler hiç bir zaman da hak etmeyecektir...
kimsesiz, yalnız bir şekilde geçirilen gündür doğumgünü....
bir adım daha atarız o malum çizgiye ve niye hebelee hübelee diye kutlarız anlamam.
ha bu arada:
(bkz: o gün benim için bugündür)
o gün bugundur ama hatırlamayacağız.
bir canlının hayata merhaba dediği gündür.
yılda bir defaya mahsus olmak kaydıyla kutlanır.
ilerleyen yıllarda, iki yılda bir kutlanmaya başlanacaktır.
daha sonları üç yılda bir..
velhasıl gün gelecek, kutlanmamaya başlanacaktır.

(bkz : işte geldik gidiyoruz)

şahsi not : bu gece efkarlıyım be sözlük.
(bkz : bu gün de böyle olsun)
üfle de bitsin artık.
8 gün sonra kutlamayacağım gündür.
4 temmuz.
özel bir ortamdan, dış dünyaya adım attığımız, yalnızlığımızın başladığı gündür. yine de kutlarız bu günü.
hiç bir zaman kanımın ısınamadığı gündür. sevmiyorum ben doğum günlerini. sebebi de "yaşlanıyorum ey hayat, kahpe felek" falan değil. nedenini bilmediğim bir şekilde "merkezinin ben olduğum" günleri sevemiyorum bir türlü. belki de her yıl aynı klişelerin tekrarlanmasından dolayıdır bu. her yıl pasta alınır, mumlar üflenir, hediye alınır ve herkes suratına bir gülümseme oturtur. her yıl mumları üflerken bir dilek tutmayı unutur insanlar ve dileklerini gelecek yılın mumlarına bırakırlar.
an itibariyle kutlanan günüm.
an itibariyle içinde bulunduğum gün olan ancak insana özel gelen kişilerin kutlamamasıyla her sene dramatik ve hüzünlü geçen gündür.