bugün

iran cumhurbaşkanı vekili rahimi nin türkiye ziyareti dönüşü havaalanında yapılan röportajındaki çaresiz durumunu gösterir cümle. olaylar hatırlanacağı üzere şöyle gelişmişti...
başbakan erdoğan ve rahimi beraber uçağa doğru yönelirken gazetecileri görürler ve erdoğan ani bir tepkiyle durarak basına ilgili mülakatı verir.
başbakan: şimdi tüm türkiye gerçekleri öğrenecek, iran da... ben dedim ki mahmud*a, saat dörtte gel konuşalım, saat dört onbeşte geldi, islam dünyasının padişahını onbeş dakika bekletti, doğru muyum?
rahimi:doğrudur başbakanım...
başbakan:hah! geldi elinde nükleeri, elinde şeyi, ayak ayak üstüne... doğru mu rahimi?!
rahimi:doğru.
başbakan:bana dedi ki, suriye ne olacak, sana sordurdu, öyle mi?
rahimi:doğrudur.
başbakan:ben ne dedim? söyle, duysunlar, söyleee...
rahimi:başbakanımıza suriye politikasında yeni dönemi sordu, başbakanımız da batılı güçler ne isterse o olacak dedi, zaten aksi olamaz.
başbakan:biz, iran a her konuda destek verdik. biz olmasak batı götüne sokacaktı bu nükleer füzeleri, doğru mu değil mi?
rahimi:doğrudur
başbakan:SESLi SÖYLEE! KAMUOYU DUYSUN!
rahimi:doğrudur.
başbakan:eğer ortadoğuda bir güç batılı emperyalistlerin, işbirlikçilerin üstüne çıkmışsa ya batılı güç gider, ya o güç gider. suriye ye savaş kararını suriyeli teröristlerin danışıklı dövüşle attığı bir bombayla almışım, emperyalizmin menfaati için sınıra bir dişi sinek geçse savaş kararı alırım evelallah! pazartesi, salı günü şam da bir basın toplantısı yapacağım, bu kadar beyler, dağılın!

şeklinde tarihe geçmiş ve kısa zamanda bir geyiğe dönüşmüştür. gazetecilerin bir mavi marmara vardı, ne oldu ona ve ya bir çuval olayı vardı ne oldu ona gibi sorularını cevapsız yanıtlayan başbakan bombayı da patlattı: "kış geliyor ve mülteci çadırlarına doğalgaz döşeyeceğiz, bu yüzden çok küçük fiyat güncellemelerine gidilebilir, ne yapalım donsun mu kış kıyamette zavallı mülteciler, görseniz öyle şeker, öyle iyiler ki!"